Gün 31
Son yazdığımdan bu yana aldığım takdirler, karşısına çıktığım üst komutanlar, bunlardan bazılarının ise alnımdan öpüp tebrik etmesi, bazılarının ise azarlaması ile uğraşıyorum. Sanırım tabur komutanımın birliğe dönünce vereceği ceza daha kısa sürede gelecek. O günden beri beni ve timimi düşman hattın en ucunda değil, biraz daha tenha alanlarda yoğunlaştırıyor. Aradığımız evler genellikle zaten polislerin daha önce aradığı veya boş olduğu teyit edilmiş evler. Ancak ben ve timim o gece üzerimize düşeni sonuna kadar yapmış olmanın gururunu taşıyoruz. Varsın artık ön hatta olmayalım, varsın bizi cezaya boğsunlar. Umurumuzda değil.
Tünel saldırımız tüm Cizrede, her iki taraftan da büyük yankı buldu. Diğer tabur personellerinden birçok devrem arayıp nasıl yaptığımızı, kendilerinin de yapıp yapamayacaklarını sordu. Ama aldığımız duyumlara göre de örgüt bu karargah ve kaptırdıkları cephanelik hezimetinden sonra tüm bağlantı tünellerinin giriş ve çıkışlarını kapatıyormuş. Bu bile bizim için işleri çok kolaylaştıracak.
Bugün arama yapacağımız bölgede sadece bizim timimiz için otuzdört tane ev planlanmış. İçlerinin boş olduğu biliniyor diye de bu kadar abartmaya gerek yokmuş aslında. Ama son günlerde aldığımız şehit ve yaralı haberlerindeki azalma da dikkat çekici. Sanırım kaybettikleri onbinlerce mühimmattan sonra biraz daha temkinli olmaya karar verdiler.
Emekli olan Erol abinin yerine yine aynı yaşlarda, bembeyaz sakalı ve bıyıklarıyla polisten çok noel babayı andıran Sinan isminde bir abimiz geldi. Yaşına rağmen birkaç gündür görebildiğimiz kadarıyla mesleğine oldukça aşık ve tutkuluydu. Ev aramalarında hepimizden fazla dikkat ediyor, hepimizden fazla diğerlerini kollamaya çalışıyordu.
Mert ve ben yine iki unsura ayrılarak arayacağımız dar sokağın sağında ve solunda birbirimizi koruyarak ilerlemeye başladık. Elimizdeki haritalara göre buralar polisin nokta operasyonları ile zaten aradığı evlerdi. Yani biz sadece operasyonlardan sonra giren olmuşsa onu tespit edecektik. Kolay bir görevdi. Ya da bize öyle geliyordu o anlarda. Dar sokağın sonunda sahibi her kimse özenerek yaptırıldığı belli olan beş katlı bir bina vardı. Planlamaya göre en son aranacak ve bu akşam kalacağımız olan bina da orasıydı. Yaklaşık 200 metre dümdüz ilerleyen sokağın sonuna kadar didik didik etmemiz gerekecekti hava kararmadan önce.
Genellikle tek ve iki katlı evlerden oluşan sokakta altı tane ev aramış, yedincisine devam etmeye hazırlanıyorduk. Daha işin çeyreğini ancak bitirebilmiştik. Evden çıkıp diğer eve geçmeden önce Sinan abi her geçişte yaptığı gibi üzerinde kısa mesafeler için kullanılan ve ACOG diye tabir edilen dürbün takılı olan silahını kaldırarak sokağı taramaya başladı. Bu seferki kontrolü öncekilere kıyasla daha uzun sürmüştü.
"Abi bir şey mi gördün?"
"Yok kardeşim. Ama önceki evi aradığımızda şu sondaki apatmanın üçüncü katındaki pencere açıktı. Şimdiyse kapalı. Ben himaye edeyim siz geçin birer birer. Riske atmayalım."
Bunu duyunca ilk ben çıkmaya karar verdim. Arkamdan gelecekler de ben karşıya varınca geçmeye başlayacaklardı. Her birimizin geçişi ortalama 2 saniye sürecekti. Ortalama bir personelin nişan alma süresi beş saniyedir. Bu yüzden eğer sizi uzun süredir izleyen bir nişancı yoksa sorun yaşamazsınız.
Techizatımı kontrol edip kendimi gerdim ve Sinan Abiden aldığım işaretle çıkarak ileriye doğru koşmaya başladım. Ancak iki saniyede tamamlanmasını planladığım koşu biraz kısa sürdü ve daha yolun yarısında iken sanki göğsüme tekme yemişim gibi bir kuvvetle yere düşerek geldiğim istikamete doğru savruldum. Sinan abinin ateş etmeye başladığını tam da bu anda duymaya başladım. Yerde tarifsiz bir acıyla kıvranırken bir el çelik yeleğimin ensesinde bulunan turuncu taşıma askısından beni kavradı ve birkaç saniye önce çıktığım köşeye geri çekti. Sinan abi hem ateş ediyor hem de diğerlerine durumumu soruyordu. Açıkçası acıyı çeken taraf olmama rağmen bunun cevabını ben bile bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cizre Günlükleri (Tamamlandı)
AcciónHer Türk erkeği doğuştan birer yazardır. Gün gelir Malazgirt'te 'Tarih' yazar, Gün gelir Dumlupınar'da bir ülkenin 'Kaderini' yazar, Gün gelir Cizre'de 'Destan' yazar. Bu hikayeler dizisi kahramanlıkları asla anlatılmamış Güneydoğu ve Suriye Kahrama...