‘…Beautiful faces, no cares in this world
Where a girl loves a boy, and a boy loves a girl…’
Zilin çalmasıyla sanki bir rüyadan uyanırmışçasına derin bir ‘off’ çekiyorum. Sanki sabahrları yaptığım gibi ‘5 dk dahaa’ diye sızlanmak. Jackson’ın yanında bir 5 dk’cık daha. Bu düşünceler beynimin etrafında dört dönerken Jackson sırt çantasını tek omzuna atarak ve sıradan tek eliyle destek alarak kalkıyor, bana dönüyor ve ‘Görüşürüz Kristen.’ Diyerek çarpık bir şekilde gülüyor. O gülüp arkasını döndüğünde en uç noktalardaki atomlarım, hücrelerim, protonlarım, elektronlarıma kadar irkiliyorum. Daha önce birçok çocuk bana güldü ama sanki hiçbiri böyle etkileyici değildi, böyle çekici ve böyle içten…
Eşyalarımı toplayıp koridora çıkıyorum. Dolapların orda Brit ve Sharlot’la karşılaşıyorum. Fısır fısır bir şeyler konuşuyorlar, yanlarına koşarak gelen Bella ve merdivenlerden uçarcasına inip aralarına karışan İris. Ben varana kadar dördü de toplanmış oluyor. Ne oluyor? Bu kadar önemli, bu kadar hararetle tartıştıkları konu ne böyle? Adımlarımı sıklaştırıyorum, önce beni fark etmiyorlar sonra ilk Sharlot görüyor, kızları dürtüklüyor, susuyorlar.
‘Dökülün bakalım’ diyorum. İlk İris atılıyor;
‘Güzel bir dersti, Quiz zordu…’
‘Ne saçmalıyorsun İris!’
‘Tamam… Gerçi senden saklamamıza gerek yok sonuçta geçmişte kalmış bitmiş bir şey değil mi?’ deyip endişeyle karışık bir kahkaha atıyor. Ona öyle bir bakış atıyorum ki kahkahası vızıltıya dönüşüp kesiliyor. Bu sefer en sakinimiz Sharlot başlıyor;
‘Şimdi sakin ol ve beni dinle. Aslında telaşlanmana gerekte yok, sonuçta eskiler eskidir…’Sözünü kesiyorum çünkü bu konu uzamaya başlıyor.
‘Sharlot, konuyu uzatma. Bu arada konu Daniel’le ilgili bir şey gibi bir his var içimde. Acaba niye?’ diyorum imalı bir şekilde. Daniel… Geçen yıl… Ergenliğin ilk yıllarıyla gelen saçma sapan huylardan biri olan kendini aşık zannetme… Geçen yıl Daniel’e aşıktım. Ya da aşığım zannediyordum. Aynı sınıftaydık, aramız iyiydi sonra daha iyi oldu, sonra çok iyi… Bizim kızlardan çok onunla vakit geçirir olmaya başladığımda ona alıştım, onsuz yapamaz oldum, yanındaki her kızın saçını başını yolasım geldi, yanındaki kızlardan, en az üç metre yanında dolanan kızlardan nefret ettim. Kıskançlığın dibine vurdum ama Daniel’e belli etmedim. Duygularım değişti, bir erkek ve bir kız uzun süre arkadaş kalamaz düşüncesini onayladım, Daniel benim ilk ‘ergenlik’ aşkım sandım. Ve benim gibi bir odun bile bir çocuğa bu kadar tutulduysa, onun da benden hoşlanma ihtimali olabileceğine gerçekten inandım. Sonra en büyük aptallığı yaptığımı anladığımda, yıkılmıştım. Kalbim paramparçaydı, üzgündüm ve yaklaşık bir hafta yorganımın altına sinip sadece ağlamıştım. Neden? Daniel o gün çok mutluydu, yanıma oturdu, bana önemli bir şey söylemesi gerekiyormuş. Mutlu olmuştum, kalbim durmak üzereydi… Ya ikimizle ilgili güzel bir gelişme olacaksa, bana çıkma teklif edecekse diye beklerken, kalbimin ortasına bir bomba bırakıp kaçtı. Dedi ki ‘Kristen, biz Eva’yla çıkıyoruz. Düşünebiliyor musun onun gibi harika bir kız benim gibi bir çocukla çıkıyor! Mutluluktan uçuyorum Kristen! Mutluluktan ölüyorum!’ İyi halt ediyorsun Daniel… Canın cehenneme Daniel… Umarım eve giderken Eva’nında senin de üstünden tır geçer Daniel… Hiçbirini demedim. ‘Ya öyle mi?’ diye mırıldanıp, bir bahane bulup kendimi tuvalete kilitledim. Diğer derslere girmedim, tuvalette ağladım… Kızlar geldi, beni çıkartmaya çalıştılar ama ben ağladım… O günden itibaren bir hafta sadece ağladım. Yıkılmıştım. Sonrasında bir erkek yüzünden bu kadar yıprandığım için kendimden nefret ettim. Toparlandım. Ne kadar saçma bir durumda olduğumu fark ettim. Ne yapıyordum ben? Aşk acısı çeken bir zavallı gibi yorgan altında burnumu çeke çeke ağlıyordum! Kendime o gün söz verdim. Bir daha asla hiçbir için ağlanmayacak! O günden sonra Daniel’le git gide aramı açtım. Bir anda koparsam şüphelenir diye korktum sanırım. Ve en sonunda Daniel’le konuşmaz olduk. Zaten Eva’sıyla o kadar mutluydu ki beni pek önemsemiyordu. Bu da benim işime geliyordu. Yaklaşık üç ay vıcık vıcık bir sevgililik yaşadılar. Dipdibe, iğrenç aşk sözcükleriyle… Bunlar gerçekten iğrenç mi yoksa ben kıskanıyor muyum hala bilmiyorum. Ayrıldıktan sonra Daniel benim durumuma düştü. Ağladı, ağladı, ağladı… Onu güçlü bir erkek sanıyordum, Eva’nın arkasından kız gibi göz yaşı dökecek bir hanım evladı değil. Eva’ysa mutluydu ve Daniel’in ardından beş-altı kişiyle çıktı. Ve şimdi Daniel ile ilgili bir gelişme vardı. Ama eğer sadece Daniel’le ilgili olsa bu kadar telaşlanmazlardı. Demek ki olayın başka bir boyutu daha vardı ve kızlar bunu bilmemi istemiyorlardı.
‘Eee Sharlot?’
‘Evet Daniel’le ilgili ama aynı zamanda… Şeyle… Betsy’le de ilgili… Yani şey onlar… Daniel ve Betsy… Şeymiş işte, şey olmuş, şey yapmışlar…’
‘DANİEL VE BETSY ÇIKIYOR MU!’ Buna bu kadar şaşırmamıştım ama bütün koridor duysun diye bağırdım çünkü Betsy genelde ilişkilerini gizli tutmaktan hoşlanır. Ama bir saniye niye Betsy’e kötülük yapmak istedim?.. Ona kızgın değilim ki. Sadece Daniel’le Betsy’nin çıkması içimde bir yerlere dokunmuştu. Kırmıştı. Sanki Betsy bunu nispeten yapıyormuş gibi geliyordu. Ama her şeyi kendime göre yorumlamayı bırakmalıyım. Betsy’nin hala bir hayatı var, bana göre yaşamıyor.
‘Ne var bunda, niye bu kadar saklıyorsunuz ki?’
‘Yani düşündük ki, Daniel senin eski aşkın ve Betsy’de kavgalın ve bu senin ağrına gidebilir.’
‘Sizce ben şu an Daniel’i umursuyor muyum?’ diye soruyorum. Sharlot tam bir şey diyecekken gözlerini arkamdaki bir noktaya dikiyor. Bakışları derinleşiyor. Neye baktığını anlamam için arkama dönmeme gerek kalmıyor. Betsy’nin sesi kulaklarıma doluyor ‘AHAHAHA Daniel, çok komiksin sevgilim!’ O an arkamı dönüp bir Besty’e bir tane de Daniel’e çakasım geliyor ama tabiî ki de yapmıyorum. Bella bir koluma Brit bir koluma giriyor, beni kantine sürüklüyorlar. Brit kulağıma eğilip ‘Sadece iki saniye daha orda dursak, Betsy’nin üstüne atlayacaktın değil mi Kris?’ diyor, imalı imalı gülerken. Kantinde bir masaya oturuyoruz. Beşimiz. Kızlara sormanın tam sırası diye düşünüyorum.
‘Ben Betsy’le küsüm. Siz değilsiniz, hatta Betsy ve Kristen’ın grubu diye ikiye ayrılı kavga bile ettiniz. Peki şimdi neden gidip Betsy’nin yanında olmak, sevgilisine sululuk yapmak, dalga geçmek, eğlenmek yerine benim bu melankolik ruh halimi çekiyorsunuz? Zorunda değilsiniz. Betsy’nin yanına gidebilirsiniz. Ama hepiniz buradasınız. Bu beni her ne kadar mutlu etse de düşündürüyor kızlar. Neden şu an beşimiz de buradayız ama Betsy… Yok?’
Kızlar duruyor. Onlara düşünme süresi tanıyorum. Aslında düşünme değil de ne diyeceklerini toparlama. Sharlot alt dudağını ısırıyor, Bella önündeki kahve bardağını ellerinin içine alıyor, Brit ellerini yastık gibi kullanıp başını kollarına dayıyor, İris ise hiçbir zaman bileğinden çıkarmadığı ‘BFF’ bilekliğiyle oynuyor. O kavgadan sonra o bilekliği çıkardım, umurumda değil çünkü o bilekliğin üstünde Betsy’nin de adı var! Yine Sharlot söze başlar diye beklerken garip bir şekilde koltuğuna sinmiş olan Brit söze başlıyor.
‘Çünkü haklı olan sensin.’
‘Bu kadar mı? Bu mu yani? Daha dün Betsy haklı diye Bella’yla birlik olup İris ve Sharlot’a sen küsmedin mi Brit? Şimdi nasıl olur da bana sen haklısın dersin!’
‘Sakin ol Kristen!’ Diye bağırıyor İris. ‘Hadi ama kızlar bize anlattıysanız Kris’e de anlatabilirsiniz bilmeye hakkı var!’
‘Biri anlatabilir mi artık!’ diyorum bağırarak. Ortam gerildikçe geriliyor, herkes birbirine sinirle bakıyor. Ama yine aynı şey… Sharlot ve İris, Bella ve Brit’e karşı gibi. Neler oluyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ergenin Hayatı
Любовные романыKristen adında bir kız. Yakın arkadaşları. Kendi aşkı. Arkadaşlarının aşkı. Ergenlik sorunlarını. Mutlulukları. Mutsuzlukları. Hepsi burada... Bir Ergenin Hayatı'nda ;)