Bölüm 10- İlk ve Tek

59 5 0
                                    

Sonraki dersler geçmek bilmiyor. Ne Jackson, ne kızlar, ne yemekhanede en sevdiğim yemeğin çıkması, ne quizlerin açıklanması hiçbiri umurumda olmuyor. Tamamen eve gitmeye odaklanmıştım çünkü Sharlot bize gelecekti. Buna bu kadar şaşırmamın nedeni Sharlot’un utangaç olması, ne zaman bize davet etsem, yük olurum, işiniz vardır, annenler rahatsız olur diye bir şeyler zırvalaması… Hep çekinir Sharlot. Ama şimdi sormadan etmeden, ben davet bile etmeden ‘size geliyorum’ dediyse ya bir problem vardır, ya bana gerçekten ihtiyacı vardır ya da ciddi bir şey vardır. Kesinlike önemli bir şey var, bir sorun var. Ama ne?! Son dersin son on dakikası geçmek tükenmek bilmiyor. Tik tak… tik tak… tik tak… Saat susmuyor. Hoca da susmuyor. Sınıftakiler de susmuyor. Tek susan şey artık çalması gereken zil! En sonunda zil çaldığında hocanın çıkabilirsiniz falan demesini beklemeden kapıdan fırlıyorum. Yağmur yağıyor. Umurumda olmuyor. Ceketimi giymiyorum, ellerimi siper etmiyorum. Şakır şakır yağan yağmurun altında deli gibi koşuyorum. Aslında bu çok mantıksız. Sonuçta servisin kalkmasını beklemem gerekecek. Ne acelem var? Erken gitsem ne olacak. Ama durduramıyorum kendimi. Sharlot’a bir şey oldu diye çok korkuyorum. Beynimde bunlar yankılanırken ayaklarım tam gaz hareket ediyor. Koşuyorum… Koşuyorum… İlk kez servise giden yok bu kadar uzun geliyor. Öğrencileri sağlaya solluya geçiyorum ve koşmaya devam ediyorum. Sonra bir el kolumdan tutuyor. Güçlü bir el. Sıcak bir el. Bırakmıyor. Ben debelendikçe, daha çok sıkıyor. Sonra bir anda yağmur kesiliyor. Ne olduğunu anlamak için yukarı bakıyorum. Bir şemsiye görüyorum. Sonra bana şemsiye uzatan ve Sharlot’a gitmemi engelleyen bu çok değerli (!) kişi kimmiş diye bakıyorum. Arkamı döndüğüm anda Jackson’u görüyorum. Aynı şemsiyenin altında göğüs göğse duruyoruz. Filmlerdeki gibi. Rüya gibi. Şimdi çok ateşli bir şekilde öpüşmemiz falan gerekir, senaryo gereği ama tabi ki öyle bir şey olmayacak. Bakışıyoruz. Bunların hepsi yaklaşık 5 saniyede oluyor ama bana bir saat gibi geliyor.

‘Bu hızla annemin Porche’siyle bile yarışabilirsin!’ diyor. Şaşkın görünüyor ama gülümsüyor.

‘Yok, Usain Bolt’la kapıştırsaydın!’ diyorum dalga geçercesine.

‘Nereye?’

‘Jackson gerçekten çok romantik bir an yaşıyoruz, görenler flörtleştiğimizi bile sanabilir tabi ve bu çok hoş ama gitmem gerek. Çok önemli Jackson lütfen!’

‘Benimle flörtleşmek hoşuna giderdi yani’ diyip sırıtıyor.

‘Jackson eğer bileğimi beni kangren etmeden önce bırakırsan çok sevinip bir an önce eve gitmem gerek!’ diyorum. Biraz sinirlenmeye başlıyorum. Sharlot beni bekliyor!

‘Çok mu acelen var?’

‘Çok!’

‘Servisi bekleme o zaman Bayan Huysuz! İnan bana koşsan daha hızlı gidersin ama bu yağmurda seni koşturmak bir centilmene yakışmaz değil mi?’ deyip göz kırpıyor. Ben olayı anlamayıp mal mal Jackson’a bakarken konuşmaya karar veriyor. Ya da açıklamaya…

‘Diyorum ki seni eve bırakayım. Hem bu bahaneyle evine öğrenirim. Canım sıkıldıkça camına tırmanırım falan…’

‘Hop hop hooop. Yavaş ol Romeo!’ gülmekten kendimi alamıyorum. ‘Ne kadar hızlı gidersin?’

‘Lisedekilere ne zamandan beri ehliyet veriyorlar acaba?’

‘Annenle mi gidiyoruz? Gerçekten mi?’ Kahkahalarıma hâkim olamıyorum.

‘Tamam anlaşıldı. Yağmurda beynini üşütmüşsün sen. Bu işi zor yollardan yaparız o zaman.’ Diyor, kolumu bırakmadan arkasını dönüyor. Beni sürükleyerek koşmaya başlıyor.

‘Jackson… Bu hoş değil… Beni sürüklüyorsun… Herkes bize… Bize bakıyorlar… Jackson… JACKSOOOOON!!’ Ben bu şekilde debelenip bağırırken o kahkahalar atıyor. Düşününce gerçekten çok komik durumda olduğumu fark ediyorum ve ben de gülmeye başlıyorum. Okul bahçesinden otoparka koşarken ıslanıyoruz ve deli gibi gülüyoruz. Herkes bize bakarken bizimkileri görüyorum. Bana uzaylıymışım gibi bakıyorlar. Bu sahneyi kızlara nasıl açıklayabilirim bilmiyorum. Gözlerimi kaçırıyorum çünkü bu durumu onlara bakışlarımla açıklayamayacağım. Sonunda annesinin kırmızı Porche’sine ulaştığımızda ikimizde sırılsıklam olmuş oluyoruz. Islandığı için gömleği tenine yapışıyor. Kaslarını sayabiliyorum. Baklavalar, adonisler, sixpackler hepsi karşımda dururken gözümü karnından almaya çalışıp, aynısının benim gayet seksi olmayan göbeğim için de olmamış olması için dua ediyorum. Annesi sürücü koltuğundan bana imalı imalı bakarken. Jackson beni resmen arka koltuğa fırlatıyor. Yanıma oturuyor. Ve:

‘Selam anne. Kristen adresini verir misin?’ diyor.

‘Selam Kristen.’ Diyor annesi ‘Oradan bakınca şoföre ne kadar benziyorum?’

‘Aslına bakarsanız, hiç benzemiyorsunuz.’ Diyerek gülüyorum.

‘Hmm… Bu cevabı vermen bile seni eve bırakabilmem için bir neden. Jackson’un eve bıraktırdıkları kızların çoğu beni pek takmıyorlar da’ diyip bir kahkaha patlatırken ben o sıra da Jackson’un arabaya sürekli kız getirip getirmediğini, bu kızların kaçını kendi evine, kaçını kızların evine bıraktığını merak ediyorum. O sırada Jackson;

‘Anne! Arabaya sürekli kız getiriyormuşum gibi konuşma. Yanlış izlenim bırakıyorsun. Kris, buradaki ilk ve tek kız arkadaşım!’ dediğinde rahatlıyor ve içten içe mutlu oluyorum… İlk ve tek!

‘Tamam tamam sustum. Asi çocuk.’ Diyip dil çıkarıyor annesi. Ne kadar kafa dengi bir kadın. Böyle anneler var mıymış?

‘Bu kadar acele neden?’ diye soruyor Jackson.

‘Sharlot’un… Bana ihtiyacı var. Muhtemelen kötü bir şey olmuş ve…’ sözümü kesiyor;

‘Sharlot şu gözlüklü güzel kız mı? Uzun olan.’ Diyor. Kıskançlıktan ölüyorum. Alnımdaki damarlar ‘kıskançlık kıskançlık’ diye atarken sadece;

‘Ah evet… Demek onu güzel buluyorsun ha?’ diyebiliyorum.

‘Fena değil… Ama gözünde okulun ilk haftasından kız kesen çapkın çocuk imajı oluşturmak istemem’ diyor.

‘Oluşturdun bile…’ diyorum. Biraz bozuluyor, hissediyorum. Ama bozulsun. Hak etti!

O sırada evime varıyoruz. Annesine ve Jackson’a teşekkür edip Jackson’a görüşürüz diyip eve doğru yürüyorum. Eve girene kadar gitmiyorlar. Son kez arabaya bir bakış attığımda Jackson’un bana çarpık bir gülümsemeyle baktığını görüyorum. Son yarım saat içinde olanlara inanamıyorum. Yağmurun altı, şemsiye, konuşma, koşmamız, kızlar, araba, Jackson’un gülüşü, Jackson, Jackson’un annesi Jackson, sonra tekrar Jackson… Jackson… Ve sıra Sharlot’ta!

Bir Ergenin HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin