Bölüm yazamayacaktım ama here we go.
We swim with the sharks till we drown.
Selin'in Ağzından
1 Ay Sonra
Efsun'la beraber evimin balkonunda oturmuş, sıcak çikolata içiyorduk. Efsun büyük bir iştahla çikolatasını içerken:
"İyi ki gelmişsin be Serra."
Gülümsedim:
"Günün birinde komşu olacağımız aklımın ucundan bile geçmemişti."
"Ben seni görebileceğimden bile kuşkuluydum."
"Önümüzde ne olacağını bilemiyoruz işte. Hayatı güzel yapan da bu değil mi zaten?"
Sıcak çikolatasından bir yudum daha aldı Efsun:
"Aynen öyle."
Okulların kapanmasına yaklaşık bir buçuk hafta vardı. Efsun ve ben okula gitmiyorduk zaten. O yüzden Mert ve Selin'in okula gittiği zamanlar ve Mark'ın bizi ziyarete gelmediği zamanlar hep beraber takılıyorduk.
Mark demişken aklıma geldi, Mark işe başladı. Bir firmada yabancı müşterilerle ilgileniyor, maaşı da iyi. Şu an güzel bir evde kirada oturuyor ve annesinin masrafları için para biriktiriyor.
Selin'e gelince, son bir haftadır ondan haber alamadım. Ama onun dışında hala Mert ile aralarındaki şeyi çözemediler.
Altuğ'a gelecek olursak, İzmir'deki bir resim yarışmasını kazandı. Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne gidecek. Onun adına çok mutluyum. Her hafta en az bir saat telefonda konuşuyoruz. Üniversite için çok heyecanlı. Ben de onun kadar heyecanlıyım.
Teoman'dan hala haber yok. Raphael'den de. Şu son ay sakin geçti şükürler olsun ki.
Efsun hala sap. Ondan hoşlanan bir çocuk var ama Efsun hiç yüz vermiyor. Yakışıklı çocuk aslında. Adı Burak. Mert'in futbol takımından arkadaşı. Efsun'un aklında hala Tolga var sanırım. Onu hiç birilerini keserken görmedim.
Mert ise kendini iyice spora verdi. Eve antrenmanlardan dolayı geç geliyor. Bana ve Efsun'a karşı çok korumacı. Mark'ı sevmediğini seziyorum. Selin, Mark ve Mert ne zaman bir araya gelse sohbetin tadı kaçıyor. Ve bu gittikçe sinirimi bozmaya başladı. Aralarındaki şu meseleyi yetişkin olarak halletseler keşke. Bir avuç çocuk gibiler.
Efsun'un telefonu çalınca düşüncelerimden sıyrıldım.
"Alo Selin?" dedi Efsun neşeyle.
"Tamam gel." dedi şaşkınlıkla.
"Mert gelir birazdan."
"Selin ne olacak Allah aşkına?" dedi Efsun ellerini sallayarak.
"Serra'ylayım."
"Mert'i anladım da Serra ne alaka?"
Efsun yere baktı:
"Tabi ki seni dinleyeceğim sadece onların kalbi kırılmaz mı?"
"Selin lütfen ağlama! Tamam tamam halledeceğim ben. Ağlama yeter ki."
"Yarım saate gel." dedi ve içini çekerek telefonu kapattı.
"Ne oldu?" diye sordum hemen.
İçini çekti:
"Bilmiyorum ama bugün bizde kalacakmış. Sanırım ailesiyle kavga etmiş."
"Hadi ya. Neyse biz onun moralini yerine getiririz." dedim.
"Şey Serra."
"He?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayattaki Şansım
ChickLit"Hayatta iki tür insan vardır bana göre: Doğuştan şanslılar ve benim gibi doğuştan şanssızlar." Efsun, doğduğu şehre taşınana dek şanssız olduğunu düşünüyordu. Oysa şu an tam anlamıyla dünyanın en şanssız insanı olduğunu düşünüyor. Mert, ikizi Ef...