Bölüm 16: "Üzülmesine dayanamıyorum"

744 26 7
                                    

Will'le son yaşadıklarımızda neyin nesiydi? İlk bana sen büyüleyicisin demişti. Şimdi de beni bırakma demişti. Ben onun neyiyim ki onu bırakmayacaktım? Bana o kadar da ihtiyacı olduğunu düşünmüyordum. Ben ona iyi gelemiyordum. Bütün sorunlarını düzeltmek istiyordum. Onu sarmak istiyordum. Kendi balonumuzu oluşturup orada yaşamak istiyordum. Onun yaşattığı heyecana ihtiyacım vardı. O etrafımda olmadığında sürekli onu düşünüyordum. Bu neydi bilmiyordum aşk mı? Başka bir şey mi? Ona herkesten daha çok ihtiyacım olduğunu hissediyordum sadece.

Ben onun hakkında düşünürken her zaman karşıma çıkmak zorunda mıydı? Başıma her zaman bela açtığı halde bu belaları sevmem nedendi? Onda görünüşten fazla bir şey olduğunu hissediyordum. Dave değilde neden Will hiç bilmiyordum.

Yatağımda dönüp duruyordum ve uyumaya çalışıyordum ki kapının yavaşça açılma sesinden ürkerek sıçradım. Kendi düşüncelerime o kadar dalmıştım ki. Her zamanki gibi Will'in o gerizekalı sırıtmasıyla karşılaştım. Lydia odada değildi. Okuldan kaçıp her zamanki gibi partiye gitmişti. Büyük olasılıkla her zamanki gibi partilerde sürtüyordu. Will kapıyı kapayıp içeri girdi.

"Kedi, benimle gelmesin"dedi. Yataktan kalktım.

"Git burdan!  Seninle gelmek istemiyorum, uyumak istiyorum" dedim. Bana kızgın bir sesle cevap verdi.

"Hemen benimle geliyorsun"dedi. Bende ona orta parmak çıkardım ve geri yatıp yorganı kafama kadar çektim.

"Hemen kalkmazsan ben oraya gelir seni kaldırırım"dedi. Onu umursamadım. Aslında umursamam gerekirdi çünkü üzerimde sadece kısa bir şort ve askılı bir bluz vardı. Yatağa yanıma geldi. Üzerime eğildi ve yorganı üzerimden çekmeye çalıştı. Bende yorgana sarılıp yorganı bırakmadım. Yorganı üzerimden en sonunda çekti ama dengesini kaybetti. Dengesini sağlamak için ellerini başımın iki tarafına koydu. Yüzü bu kadar yakınımda olduğu her seferinde kendimi çok rahatsız hissediyordum. Sadece onu öpmek ve daha önce yapmadığım her şeyi yapmak istiyordum. Onun mavi gözleri beni deli ediyordu. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişti. Elini kaldırdı ve yüzüme dokundu. Gözlerimin içine bakıyordu. Sanki gözlerim onun tüm dünyasıymış gibi bakıyordu. Gözlerim dudaklarına kaydı. Dudaklarına baktığımı anladığında dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Onu öpmek istedim, bu dünyadaki her şeyden çok. Bu sefer ilk adımı ben attım ve dudaklarını dudaklarıma dayadım. Onu öptüğümde hafif bir inleme çıkardı. Oda beni öpmeye başladı. O beni öptüğünde bütün dünya sadece ondan ibaretti. Elini belimde yavaşça gezdiriyordu. Benim elim ise saçlarındaydı. Onu elimle ağzımın derinliklerine daha çok yaklaştırıyordum. Dudaklarımı bıraktı ve ağzını boğazıma doğru yaklaştırdı. Dudakları boynumdan aşağı doğru iniyordu. Eli ise kalçamda hafifçe aşağı yukarı geziyordu. Omzuma yaklaşıp elini askımı indirdiğinde ve ağzı orda dolaştığında onu elimde durdum.

"Yapma"dedim. Nefes nefese kafasını kaldırdı.

"Neyi yapmayayım?"dedi. 

"Bana dokunma, bu şekilde olmasını istemiyorum"dedim. Kısa bir an tereddüt ettikten sonra üzerimden uzaklaştı ve ayağa kalktı. Kapıya doğru yönelmişti.

"Hey! Nereye?"dedim. Bana arkasını dönmeden boğuk bir sesle cevap verdi.

"Beş dakika içinde havuza gel"dedi ve arkasından kapıyı kapattı. Tanrı aşkına az önce ne olmuştu?  Ne bok olmuştuda beni becermekten vazgeçmişti?

Dolabımın altını üstüne getirmiştim ama mayolarımı bulamamıştım. Kahrolası mayolarım hiçbir yerde yoktu. Havuza gidemezdim ama Will beni zorla götürürdü. Havuza girmemek için bahane bulmak zorundaydım.  En sonunda havuza gittiğimde bana söylenmeye başladı. Ama ben söylenmelerini kafama takmıyordum. Çünkü dikkatimi çeken çok önemli bir şey vardı. Üstünde hiçbir şey yoktu. Üstünde sadece boxerı vardı. Kıyafetlerini bankın üstüne istiflemişti ve ben gözlerimi vücudundan alamıyordum. Yaşadığımız olayın bunun üstünde katkısı var mıydı bilmiyordum. Bildiğim tek şey mükemmel bir vücudu olduğuydu. Neden onu durdurmuştum ki?

Bakışlarımı fark etmiş olacak ki söylenmeyi kesip sırıtmaya başladı. Boğazımı temizledim.

"Mayolarım yok o yüzden havuza giremem"dedim. Yanıma geldi ve bana tek taşını kaldırarak baktı.

"Mayoya gerek yok"dedi ve ben daha nasıl demeye kalmadan beni havuza itti. Küçük bir çığlık kopararak suya gömüldüm. Madem kaşınmıştı ona küçük bir şaka yapacaktım. Havuza düştüğümde nefesimi tuttum ve yukarı çıkmadım. Aslında iyi bir yüzücüydüm, sadece ona şaka yapmak istemiştim. Birden beni yukarı çeken kollar hissettim. Beni suyun yüzeyine çıkattığında ona gülüyordum. Hemde delicesini. İlk başta neden güldüğümü anlamadı. Daha sonra ona şaka yaptığımı anladığında kaşları çatıldı.

 "Bir daha bunu yapma, öldüğünü sandım"dedi. Gülmemi dizginlemeye çalıştım.

"Sadece bir şakaydı. Bu kadar telaşlanmana gerek yoktu"dedim. Kaşları daha çok çatıldı ve bana su attı.

"Bana su atmak he"dedim ve bende ona su attım. Uzun süre birbirimize su attık ve şakalaştık. Çalan telefonun sesini zar zor duyduk. Bankın üstünden geliyordu. Will havuzun kenarına doğru yüzdü. Havuzdan çıkıp telefonu eline alıp kulağına götürdü. Üstünden sular damlarken çok seksi görünüyordu ama konumuz bu değildi. Telefon kulağındayken bütün dünyasının yıkıldığını görebiliyordum. En çok korktuğu şey gerçekleşmiş gibiydi. O an sadece bedeni buradaydı. Ruhu sanki burdan çok uzaklara gitmişti. Telefonu kapattığında biraz çekinerek telaşla sordum.

"Ne oldu?" Boş gözlerle bana baktı.

"Kardeşim ölmüş"dedi.

***************************************************

Not: Arkadaşlar hikayeyi devam ettirmek istiyorum ama kimse hikaye hakkında fikirlerini belirtmiyor. Benimde ilhamım gelmiyor böylece. Lütfen hikaye hakkında fikirlerinizi belirtin bende hikayenin devamını getirebileyim, teşekkürler :)

Bay Baş BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin