"Kızım hadi kalksana,haberlerde sonuçlar açıklandı diyor bir baksana öldük vallahi meraktan!"
"Saat kaç?"
"11 yavrum hadi kalk!"
Yahu zaten sabah altıda uyudum şimdi nasıl kalkabilirim,annecinin dürtüklemelerini bağıran sesini duyuyorum ama kafamı kaldırmaya hiç niyeyim yok. Daha doğrusu suyu yüzüme dökene kadar yoktu.
"Ya kalkı...... dede !! Tamam kalktım!"
Suyu döken kişi dedem olmasaydı yarappi şükür der uyumaya devam ederdim ama maalesef öyle olmadı. Kös kös bilgisayarın başına oturdum. Zaten bütün tercihlerime mimarlık yazmıştım hangi okul olduğunun pek bi önemi yoktu yani onlar kadar heyecanlı değildim. Tahmin ettiğim gibi oldu en iyi devlet üniversitesine ilk sıradan adımı yazdırmayı başarmıştım. İçten içe zevkten dört köşe olmadım değil hatta çığlıklar atarak "İşte beee beeeeen!!" Diye dedemin boynuna bile atladım tabii onlar benden daha mutlu oldu.
İstanbul... Yeni ve sıfırdan bir hayat eski yapımda devam ediyor olsa yine hiçbir şey değişmezdi benim için ama değişmiştim. Kalbimi sevgi kaplamıştı bir kere bu da böyle devam edecekti. Kenan'ın ne tepki vereceğini merak ettim. Okul konusu aramızda hiç açılmamıştı daha doğrusu o hiç merak etmemiş sormamıştı. Sadece artık yurt dışında yaşamaktan bezdiğinden bahsedip dururdu. Benimle birlikte İstanbul'a gelmesini istediğimi söyleyecektim. Beni bırakamayacağını ayrı kalamayacağımızdan emin oluşum onunda benimle geleceğine en büyük işaretti. Ama bunu ona güzel bir sürprizle söyleyebilirdim. Bugüne kadar bir şeyler yapan hep o olmuştu. Şimdi şımartma sırası bendeydi. Önce dedemle,annecinin hevesleri kursaklarında kalmasın diye onlarla enfes bir kahvaltı yapacaktım. O sırada da ne plan yapabilirim diye düşünürdüm. Bu işlerde o kadar kötüyüm ki büyük ihtimalle kapıya çağırıp yüzüne pat diye söyleyip kaçabilirim...Kahvaltımı yaparken yediğim kızartmaların etkisiyle beynim hafif hafif çalışmaya başlasa da aklıma lunaparka gitme fikri geldi. Dünyanın en sıradan fikriydi ama napalım benim de romantiklik seviyem anca buraya kadardı. Önce lunaparka giderdik orda söylerdim ardından da güzel bi yemekle bunu kutlardık. Hemen odama çıkıp Kenan'a mesaj attım. Ardından ne giysem diye odada dönmeye başladım.
Yarım saatlik bir dolabımla bakışmanın ardından beyaz sırtı açık bluzumla kot şort arasında karar kıldım. Lunaparkta etek giymeyi göze alamamıştım. Daha sonra kıyıdaki balık lokantasını arayıp rezervasyon işini de hallettim.
Anneciyle alışverişe gitmeye söz verdiğim için üzerime bir elbise takıp hemen aşağıya indim. Yeni hayat yeni bir dolap demekti onun gözünde !Akşam 6 gibi eve döndüğümüzde poşetleri odama taşımak için tam 4 kere tur atmam gerekmişti. Bu daha ayrıntılı alışverişimiz değilmişmiş. Bu gidişle İstanbul'daki evimin bir odasını sadece kıyafetlere ayırmam gerekecekti.
Gelen mesaj sesiyle bir anda irkildim. Kenan yarım saat sonra arabada olacağını haber veriyordu. Hemen üzerimi değiştirdim. Hafif bir makyajla yüzüme renk verip, saçlarımı düzelttim. Dedeme kocaman bir öpücük verip arabaya doğru ilerlemeye başladım."Hoşgeldin,naber?"
"Çoooook iyiyim sevgilim sen nasılsın!"
"Hayırdır ne bu neşe ve nereye gidelim?"
"Lunaparka gidiyoruuuuz!"
"Çocuk muyuz biz ya ne işimiz var orda?"
"Bugün biraz sevimsiz misin acaba? Canını sıkan bir şey mi var?"
"Yoo iyiyim."
"Tamam o zaman huysuzluk etme de sür lütfen."
Bütün yolu camdan dışarıyı izleyerek geçirdim. Neden bir anda böyle huysuzlaşmıştı anlamadım. Benimle her yere gidebileceğini söyleyen adam şimdi niye sanki idama götürüyormuşum gibi yüzünden düşen bin parçaydı ? Hevesim kaçmıştı ama bu haberin heba olmasına izin vermeyecektim. Hemen yüzüme gülümsememi kondurup arabadan indim. Elini tutup yüzünü kendime çevirdim.
"Sevgilim neyin var bilmiyorum seni üzen bir şey varsa ?"
"Baharcım yok diyorum anlamıyo musun? Sadece beni gerçekten buraya getirmiş olduğuna inanmıyorum. Kaç yaşında olduğumu unutmadın değil mi?"
"Tamam,haklısın hoşlanmadığını bilemedim istersen hemen yemek yemeğe gidebiliriz? Hem karnım da çok acıktı tamam mı?"
Hiçbir şey söylemeden arabaya doğru gitmeye başladı. Teşekkür ederim
cevap verdiğin için Kenan'cım! Bugünde ben çok mutluydum ama
bütün hevesimi aldın sevgilim ! Sınav sonucumu sormak aklının ucundan bile geçmesede ben seninle aynı şehir hayalleri bile kurdum! Kafam o kadar allak bullak olmuş enerjim sıfırlanmıştı ki kendimi koltuğa zor bırakıp balıkçının adını söyledim. Bir şeyler geveleyip arabayı sürmeye başladı. Benim tanıdığım,sevdiğim adam kesinlikle bu değildi. Canını sıkan bir şey vardı ama ne ? Beni üzmemek için bana anlatmadığını düşünüp huzursuz oldum. Böyle daha çok üzülüyordum. Neyseki birazdan en az benim kadar mutlu olacağından emindim.
Arabayı valeye teslim edip masamıza doğru ilerlemeye başladık. Siparişleri verip beklemeye koyulduk. Daha fazla karşımda oturan adamın asık yüzüne dayanamayacağını anlayınca yemekleri beklemeyi bırakıp söylemeye karar verdim.
"İstanbul'u kazandım !"
"Ne?"
"Yerleştirme sonuçları açıklandı bugün. İstanbul'u kazandım oraya gidiyorum."
"Aa hayırlı olsun canım,yurtta mı kalıcaksın?"
"Hayır, dedemin evi var orda kalıcam."
"Dedenlerde mi gelecek?"
"Hayır."
"Ne işin varmış senin tek başına orda,hem sen yapamazsınki arkadaşın yok."
"Aslında tek başıma değil seninle gitmek istiyorum."
"Ne,nasıl yani?"
"Yurt dışında olmaktan sıkılan sen değil miydin,en azından seni de götürebilsem diyen ikisini birden sağlamayı teklif ediyorum sana benimle gel!"
"Birlikte yaşıyacağız yani?"
"Yanii !"
"Sen ciddi misin?"
"Evet sevgilim." gülümseyerek elini tutup yanağıma getirdim eline küçük bir öpücük kondurdum. "Bir şey demeyecek misin?"
"Ah,şey ben çok şaşırdım. Tabiki seninle birlikte olmayı çok istiyorum ama bu hep bi fikirdi benim için,işlerimi çevremi ayarlayabilir miyim bilmiyorum."
Suratım asıldı,bugün neden hiçbir şey benim planladığım gibi gitmiyordu?
"Hadi ama asma suratını ayarlamak için her şeyi yapıcam."
Suratımı sadece bunun için asmıyordum ki içimi kaplayan huzursuzluk...
"Afiyet olsun efendim..."
Garsonun siparişlerimizi getirmesiyle aklımdaki düşünceler kesildi. Yemeğimi didiklemeye koyuldum. Sessiz havadan sudan sohbetlerle geçen yemeğimiz 1 saat sonunda artık dayanılmaz bir hâl alınca Kenan hesabı istedi.
"Bahar güzelim ne oldu sana,yemek boyunca ya yemeğinle oynadın yada söylediklerime sadece tebessümle tepki verdin bana mı bozuldun?"
Cevap vermeme fırsat vermeden beni tutup kendine çevirdi. "Hadi ama benim orda bir düzenim var,arkadaşlarım,evim çevrem ha deyince tamam oldu deyip gelemem ki hem işim ne olacak burdaki şirkete geçmek istediğimi teklif edebilirim ama yanıt olumlu gelse bile bu birkaç ay sürebilir."
"Haklısın,ben sadece biraz fazla heyecanlandım sanırım." Dedim yarım ağızla.
Suratımı ellerinin arasına alıp okşamaya başladı şimdi yüzlerimiz arasında o kadar kısa bir mesafe vardı ki dudaklarımızın arası sadece bir kağıt aralığı uzaklığındaydı. Kalbim yerinden çıkacak sandım,ayaklarım yerden kesildi,midemin bulantısı şu an düşündüğüm her şeyi engelleyecek güçlükle vücuduma yayılmaya başladı. Bundan daha ne kadar kaçabilirdim? Bir şeyi hem bu kadar isteyip hem nasıl ondan köşe bucak kaçabilirdim. İlk öpücüğüm... Benim için bu kadar özel olan bir şeyi sevdiğim adamla paylaşmak kadar doğal ve güzel bir şey olabilir miydi? Ama içimdeki bir şey buna engel oluyordu. Her defasında kendimi kaçırıyor bu sonun kaçınılmaz olduğu her romantik anı şapşallıklarımla berbat ediyordum.
"Seni seviyorum." Sözünün gelişiyle dudaklarına baktım benimkilerle buluşmak için o kadar istekli o kadar susuzdular ki bu sefer kaçamayacağımı düşündüm.
"Pardon bakar mısınız,rahatsız ediyorum ama Kıyı Cafe nerede biliyor musunuz acaba?"
Gözlerimi yanımda duran çocuğa çevirdim,gülümseyerek "Kıyı Cafe?"diye yineledi sorusunu "Bu yolu devam edin 300 metre sonra karşınıza çıkar zaten." Diye tıslayarak söyledim bir anda,teşekkür ederek ayrıldı yanımızdan onun gidişiyle sinirden köpüren Kenan'a bakıp kahkahayı patlatıverdim. Sürekli benim kaçışlarıma alışmış Kenan'ın zafere bu kadar yakınken dış etkiyle yine mağlup olması onu iyiden iyiye çıldırtmıştı. İçimi nedensiz bir mutluluk kapladı ve çocuğu düşündüm karanlıktan yüzü pek seçilmesede ışıldayan gözleri ve gülüşü hemen kafamda canlandı. Son bir saattir kafamdaki huzursuzluğu atamazken hiç tanımadığım bir çocuğun öpüşmemize engel olması mı keyiflendirmişti beni böyle. İyiden iyiye saçmaladığımı düşünerek Kenan'a baktım "Büyü artık Bahar!" Diyerek arabasına kuruldu. Sessizce onu takip edip arabaya oturdum. Normalde olsa o arabaya asla binmez bağıra çağıra kavga ederdim. Gerçi sonunda yine yelkenleri suya inen haklıyken dünyanın en haksız konumuna düşen ve paşa paşa özür dileyerek gönül almaya çalışan ben olurdum ama bugün içimden bir şey eksildi sanki bir his,isteksizlik,yorgunluk... Yol boyunca susup araba eve yanaştığı zaman hiçbir şey söylemeden arabadan indim. "Bahar canımı sıkıyorsun gel şuraya !" Diye bağıran ses durdurdu beni bana canım diyen huzuru olduğumu söyleyen ses şimdi canını sıktığımı mı söylüyordu. Canım o kadar acıdı ki o an olduğum yerde kalakaldım. "Ne hâlin varsa gör be napıyosan yap!" Bağırışla kapının çarpılma sesi bir araya gelince kendime geldim önce çevrede biri bizi gördü mü diye kontrol ettim. Daha sonra ses çıkarmamaya özen göstererek odama çıktım. Göz yaşlarım daha fazla karşı koyamayarak usul usul dökülmeye başladı. Benim heyecanıma ortak olmamıştı. Okulu kazanmış olmamla ilgilenmemiş semti adı,evin yeri heyecanlı mıyım sormamıştı. Söylediği tek şey senin arkadaşın yok ki olmuştu. Ah bravo ben bilmiyordum olmadığını ! Büyü artıkmış ! Ben bu kadar aciz bu kadar ona muhtaç bir hâlde miydim onun gözünde ? Yine her şeyiyle kafamda onu aklamaya çalışıp suçu kendime atmaya çalışırken canımı sıkma demesi ! Sahiden canını sıkan huzurunu bozan biri miydim onun için ? Ağlamaktan sızlayan gözlerimi yavaşça kapatıp kendimi uykuya teslim ettim. Şimdi uyurkenki tek dileğim içimdeki huzursuzluğun kötü bir rüyaymış gibi gitmesi oldu....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEVBAHAR
RomanceDünyanın nüfusu ikiye bölünüyor, Yarısı sen oluyorsun,yarısı ben... Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz , Kimseye sezdirmeden. -Özdemir Asaf