(Fotoğraf Emir)
İstanbul'a geleli,kalbim yanıp kavrulalı,hayatım tepetaklak olalı sadece 1 hafta olmuştu ama o 1 hafta bana bir ömür gibi gelmeye yeterde artardı bile. 1 hafta boyunca kapımdan dışarı adımımı atmamıştım,uyuyor uyanıyor sabah ve akşam olmak üzere anneci ve dedemle konuşuyor ve sadece kitap okuyordum. Ha bir de mutfak camıma bırakılan yemekler vardı. İlk başta büyük bir şaşkınlık geçirsemde üçüncü günün sonunda yemekler orda birikmeye başlayınca bende içeri alıp arada sırada tırtıklamaya başlamıştım. Beni zehirlemek isteyen biri bu kadar çok ve güzel yemekle uğraşıp tatlı tatlı renk renk kutulara koymazdı sanırım. Dedemin ayarladığı kadın temizliğe gelmiş ortalığı toparlayıp gitmişti. Ve bugün yeni hayatımın,yeni okulumun ilk günüydü. Benim bu hayata başlamaya hevesim de heyecanımda yoktu aslında ama çizdiğim o aciz görüntüden sıyrılacak,kendime yeni bir yön verecektim. Evet yaşadığım şeyler ağır,iğrenç ve yaralayıcıydı ama daha fazla buna sığınamaz o içine kapanık kız olamazdım. Çirkin bir kız değildim her ne kadar şu bir haftada göz altlarım morarmış yüzüm çökmüş ve göz kapaklarım ağlamaktan sürekli şiş hâlde olsada şu kısa sürede toparlanabilirdim. Su içmek için dolabı açacağım sırada gözlerim yine o notla buluştu. Emir... O günden sonra onu ne görmüştüm ne de aramıştım. Evden dışarı hiç çıkmadığım için görmemem muhtemeldi ama karşı evde oturduğunu söylemişti. Camdan bakarkende hiç gözüme takılmamıştı. Kızgınlığım ona değildi aslında, bunu birinin bilmesi kırmıştı beni bu rezilliği sadece içimde yaşamalıydım,aynı anne ve babamın beni bırakıp gitmesinin rezilliğini bundan sonra sadece içimde yaşayacağım gibi. Onlar yeni hayatımda ölüydüler ben dahil herkes bunu böyle bilip kabullenecekti. O çocuğu yani Emir'i bir daha gördüğüm zaman bu kadar kaba davranmamayı aklımın bir köşesine not etmiştim. Ama onunla konuşmaya da hiç niyetli değildim. İlk karşılaşmamızda özrümü dileyecek,teşekkür edecek ve bir daha karşılaşmamak üzere tanışıklığımıza son verecektim. Buzdolabının alarm sesi çalışmaya başlayınca düşüncelere daldığımı fark edip suyu alıp kapattım. Saat dokuza geliyordu. Bugün okulda sadece oryantasyon olduğu için ders yoktu. Dolayısıyla okulda birde olmak yetecekti ama şu dağılmış tipimi anca düzeltirim diye oyalanmadan yukarı odama çıktım. Havalar hâlâ güzeldi,güneş kendinden mahrum etmiyor ama ılık rüzgarlarıyla da insanı bunaltmıyordu. Kot şortumu çıkarıp üzerime bir tişört geçirdim. Şortumun hizasında biten ince ceketimi de üzerime geçirdim. Normalde makyaj yapmaktan pek hoşlanmazdım ama bu durumda ihtiyacım vardı. Malzemelerimi çıkarıp pek belli olmayan ama şu bir haftada oluşan kusurlarımı kapattım. Ortalığı toparlayıp,bir şeyler atıştırdıktan sonra saatin çoktan 12:30 olduğunu fark ettim. Okulum çok uzak değildi ama ilk günden geç kalmakta istemiyordum. Acele ederek çantamı da alıp kapıdan dışarı attım kendimi. Üstümü düzeltmekle uğraşırken gelen
"Günaydın!" Sesiyle irkildim. Ah ne güzel bir haftadır karşıma çıkmayan çocuk şimdi çıkmıştı işte !
"Günaydın." Dedim yarım ağızla bir yandan da çantamın içinden taksinin numarasını bulmakla uğraşıyordum.
"Aynı okula gidiyoruz sanırım atla beraber gidelim."
"Yok,hayır ben giderim teşekkür ederim. Ee şey ...."
"Aynı yere gidiyoruz gel işte " dedi lafımı keserek saate baktım oldukça geç kalmıştım ben gözlerimi kapatmış derin bir iç çekerken
"Hem biraz konuşuruz Bahar lütfen." Diyerek arabanın kapısını açtı. Bir şey söylemeden bindim arabaya. 15 dakika olmuştu bineli ama daha caddeyi bile geçememiştik trafik kilit hâldeydi ikimizdende ses çıkmıyordu. Programın başlamasına sadece beş dakika vardı. Bodrum'u özleyecek olmamın lanet sebebi şu trafik olsa gerek diye geçirdim içimden. Telefonumu çıkarıp Navigasyona okulun adresini yazıp kaç saatte ulaşacağıma bakacaktım ki salak kadının rotanız hesaplanıyor diye bağıran sesi derin sessizliğimizi böldü. "Korkma,kaçırmıyorum seni." Dedi kocaman bir gülüşle. Hayyydaaa! Yine rezil olmuştum.
"Ben trafik ne kadar sürecek diye bakmak için açtım onu." Dedim biraz geveleyerek. Yeniden güldü. Aslında gülüşünde,sesinde tanıdık bir şey vardı sanki daha önce görmüş gibiydim.
"Normalde trafik olmaz bu yolda yirmi dakikada okulda olurum ama kaza olmuş olabilir." Dedi bir şey söylemeyerek uçuşan saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Arabasının üstü açıktı. Tipi de fena sayılmazdı. Okulda havalı biridir diye düşünürken biraz fazla inceleyerek gözlerimle çocuğu yemiş olmalıyım ki kafasını çevirmeden yeniden güldü.
"Kaçıncı senen?" Diye sordum.
"İlk senem ama lisede de üniversitede de hazırlık okudum. Senin ilk senen galiba?"
"Öyle..."
"Hangi bölüm ?"
"Mimarlık."
Cümlemi bitirmeden sesli bir kahkaha patlattı. Sorgulan gözlerim onun gözleriyle buluşunca kafasını yola çevirip.
"Sınıf arkadaşıyız desene!" Diyiverdi.
Alllahhhhım!! Bugün bu kader peşimi bırakmayacaktı sanırım. Saati kontrol edince saatin çoktan geçtiğini fark ettim.
"Bahar,zaten geç kaldık yolda gitmiyor belliki kaza olmuş senin içinde sorun olmayacaksa arabayı sahile çekeyim konuşalım. Bu anlamsız gerginlikte son bulsun olur mu?"
"Olur,tamam." Dedim sadece en iyisi buydu daha fazla uzamasına hiç gerek yoktu. Lafımla birlikte en yakın sokaktan döndük. Arabayı sahile çekti. Etrafta kimse yoktu. Arabadan indi kaportaya yaslandı. Peşi sıra takip edip yanına oturdum. Birkaç dakika hiçbir şey söylemeden denize bakıyor oluşumuz artık canımı sıkmaya başlamıştı. Parmağımdaki yüzükle oynamaya başlayınca sıkıldığımı anlamış olacakki
"Bahar,mektubu okuduğum için senden çok özür dilerim. Saygı..."
"Bu konuyu konuşmak istemiyorum."diyerek kestim sözünü.
"Dinle beni lütfen." Dedi sesi önce sert çıksada lütfenle ve tebessüm eden yüzüyle yumuşatmıştı kendini.
"Saygısızlık ettim. Ama çok kötü bir hâlde çığlıklarını duyarak buldum ben seni. Konuşmuyordun ki ya ağladın ya uyudun. Seni öyle bırakıp gidemedim. Cam kırıklarını toplayıp çöpe atmak için evden çıkarken kapının arasına sıkışmış mektubu buldum. Önce katlayıp koydum. Ama sen uyanmayınca uyandığın zamanda ağlayarak geri uyuyunca belki bir şey öğrenirim diyerek açtım mektubu. Neden bu kadar kızdın bilmiyorum ama haklısın ben sadece...."
"Bu rezilliğimi acizliğimi kimse öğrenmesin istedim." Diyebildim
Kafasını yüzüme çevirip elleriyle nazikçe ona bakmamı sağladı.
"Saçmalama Bahar. Burda rezil olan,aciz olan bir kişi varsa o da o herif. Senin utanacak hiçbir şeyin yok. Hatta üzülmen bile anlamsız. Aksine hayatını böyle bir yalandan kurtardığın için sevinmelisin!"
"Yalan." Diyerek gülümsedim sadece bu gülümseme acının ta kendisiydi aslında.
"Özür dilerim fazla üstüne geldim."
"Özür dilemene gerek yok Emir, aksine ben sana teşekkür ederim. O gün yanımda olup bana yardımcı olduğun için." Neden bu konuda bu kadar çabuk öfkelenebilmişti anlayamasamda yumuşak konuşmaya özen gösterdim.
"Kötü bir başlangıç yaptık bırakta yeniden tanışalım aramızda gerginlik olmadan. Hem komşular iyi geçinmeli dimi ama !" Gülümseyerek elimi uzattım.
"Merhaba ben Bahar!"
"Ha şöyle!" Diyerek elimi sıktı "Ben Emir." Bu duruma gülümsemeden edemeyip uçuşan saçlarımı düzeltmeye çalışırken. Arabanın arka koltuğundaki renkli saklama kapları çekti dikkatimi benim pencereme bırakılanlara ne kadar da çok benziyordu. Hadi ama yok artık! Kafasını baktığım yöne çevirince
"Yakalandım galiba !" diyerek iki elini de havaya kaldırdı.
"Ben sadece iyi bir komşu olmaya çalışıyordum."
"Zehirlenirim korkusuyla yememiştim bilsem yerdim." Dedim
"Yemediğin her hâlinden belli oluyor."dedi beni baştan aşağı süzerek.
"Ayrıca Ayşe sultan duysa bunu seni çok fena yapardı."
"Ayşe Sultan kim?"
"Yardımcımız,yemekleri de o yaptı."
"Ayşe Sultandan özür diliyorum. Bir dahaki sefere söz yiyeceğim." Dedim gülerek.
"Tabi o zamana kadar rüzgardan uçmazsan. Ve uçmaman için şimdi seni çok güzel bir yere yemeğe götüreceğim. Belki akşamda Ayşe sultan'ın yemeklerini yemeye bize misafir olursun ne dersin?"
Gülümseyerek bindim arabaya. Bu sabah bu arabaya binmeden önce neler düşünüyordum şimdi neler oluyordu. Gerçekten hiçbir şey kontrolüm altında değildi. Ama sabahtan beri bir haftadır olmadığım kadar iyi olduğumu hissettim. Belki de böylesi en iyisiydi. Aklımı dağıtan bir şeylerin oluşu ve hayatın kendi hızıyla akması. Kontröl altında tutacak gücüm kalmamıştı zaten. Bana bu kadar yardımcı olup iyi davranan birine kendi öfkelerim yüzünden kinlenmektense iyi geçinmenin daha iyi bir karar olduğuna karar verdim. Üstelik bu kişi hem komşum hemde sınıf arkadaşımsa bundan daha mantıklı bir karar olamazdı. Arabayı çalıştırmadan önce kendini bana doğru çevirip elini uzattı.
"Arkadaş mıyız?"
"Arkadaşız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEVBAHAR
RomansaDünyanın nüfusu ikiye bölünüyor, Yarısı sen oluyorsun,yarısı ben... Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz , Kimseye sezdirmeden. -Özdemir Asaf