"Bahar,
Sen benim bu hayatta tanıdığım en masum,en iyi yüreği taşıyan insansın. Hep böyle kal meleğim. Seninle geçirdiğim yaz o kadar güzel o kadar huzur doluydu ki bunun hep böyle süreceğini sandım. Sürmesini diledim. Ama bu huzur bana yetmemeye başladı. Ben yurt dışında bir başıma özgür bir şekilde senelerce yaşadım Bahar senin yaşamak istediğin huzurlu hayat bana göre değil bunu sana ben sağlayamam. İlişkimi hep bu masumlukta yaşayamam. İYapabilirim sandım ama olmadı.
Sen çok güzel,çok akıllı bir kızsın bunu kimseden saklama kendine kapanma. Seni sevdim hâlâ seviyorum benim için çok değerlisin ama bu gerçeği senden daha fazla saklayamam. Bodrum'a gelen Alara benim eski kız arkadaşımdı Almanya'dan dönmeden bir ay kadar önce ayrılmıştık bu bahaneyle bende annemleri görmeye Bodrum'a geldim. Sonra hiç hesaplamadığım bir şey oldu seninle karşılaştım. Birlikte geçirdiğimiz ilk ay Alara beni hiç aramadı,sormadı. Rahatlamıştım açıkçası hayatımda sen vardın. Ama daha sonra mesaj atmaya beni aramaya başladı. Seni seviyordum ve Alara'yı bırakan bendim. Ona dönmek gibi bir niyetim yoktu. Zaten sonra seninle İstanbul'a gelmeye karar verdim. Aramaları çok fazla sıklaşmaya başlamıştı ne yapsam önüne geçemiyordum ve bir gün korktuğum başıma geldi. Alara Bodrum'daydı. Yemin ederim tek niyetim onu sorunsuz bir şekilde göndermekti. Bu yüzden senden uzak tutmaya çalıştım. Gideceği gece onu otele bıraktıktan birkaç saat sonra otel çalışanları beni aradı. Çok sarhoş olduğunu hemen oraya gelmem gerektiğini söylediler. Atlayıp gittim. Odasına çıkardım ayıltmak için her yolu denedim. Ben çok özür dilerim,çok yorulmuştum bu sorunlardan kafam çok karışıktı. Unuttuğum şeyleri bana hatırlatmasına izin verdim. Benim hayatım belliydi Bahar seninle olan her şey tatlı gelsede yetmezdi biliyorum. Çok özür dilerim lütfen beni affet. Nolur kendine bir zarar verme. Hoşçakal.
Kenan"
Hani insanın kalbiyle soluk borusu arasına bir şey sıkışır ne nefes aldırır ne acıyı dindirir ya bana da öyle oldu. Çöktüğüm yerden kalkmak ne kelime evimin kapısını kapatmaya gücüm kalmamıştı şimdi. Önce hiçbir şey anlamadım. Acımı tartamadım. Ama sonra hissettiğim acı hiçbir fiziksel acı bu kadar yakamazdı canımı. Ölüyorum sandım. Kalbim şimdi liğme liğme edilmiş bir köşeye fırlatılmış gibiydi. Yüreğim sıkışıyo nefes alamıyordum. Bi bağırsam bi haykırsam her şey diner sandım. Gücümü topladım. Ayağa kalktım çığlıklar ata ata haykıra haykıra ağlamaya başladım. Yeni komşularımın beni deli sanması,hatta belki dedemi arayıp haber vermeleri bile umrumda olmadı. Orda ne kadar ağladım bilmiyorum boğazlarım yanmaya artık yutkunamamaya başlamıştım. Dizlerim titriyo,midem ağzıma geliyordu. Bulantının şiddetiyle gözlerim kararmaya başlayınca bir kolun beni sarıp kendine çektiğini hissettim. Allah'ım nolur rüya olsun nolur yaşadığım bir kabus olsun şimdi beni tutan bu eller Kenan olsun!
"Hey! İyi misin neler oluyor?"
Kenan değildi. Ses Kenan değildi. O zaman yaşadıklarım da kabus falan değildi. Zar zor konuşabildiğimde fısıltıyla
"Midem!" Dedim "Kusucam!"
Beni kucakladı,ayağıyla sertçe kapıyı kapattı. Hiç tanımadığım bir çocuğun kucağında yeni evimde yarı baygın bir hâldeydim. Bir şeyleri sorgulamaya gücüm zaten yoktu. Banyoyu bulup beni klozetin kenarına yavaşça bırakmasıyla büyük bir öğürtüyle midemdeki her şeyi boşalttım. Yaşadığım şeyden sonra yapabileceğim en mantıklı hareket buydu sanırım. Midem biraz sakinleşince bu sefer yeniden ağlamaya başladım. Saçlarımı toparlamaya çalışan eller bir anda beni kaldırıp suratıma su tutmaya başladı. Ağlamaktan ve yüzüme çarpan sulardan nefes alamaz hâldeydim. Daha kötüsü bu çocuğu tanımıyordum ve az önce midemki her şeyi gözünün önünde çıkarırken o benim saçlarımı kenara çekmekle meşguldu. Sinirim,öfkemin üstüne de rezil oluşumun etkisiyle suyu hırsla kapatıp havluyla yüzümü kuruladım.
"Kimsin nesin bilmiyorum ama evimde her ne işin varsa şimdi hemen çıkar mısın sağol ama ben kendim halledebilirim."
Şaşırmış olacaktı ki yüz ifadesi anında gerildi.
"Sesleri duydum ve seni o şekilde yerde debelenirken görünce bakmak istedim. Ama doğru ya kabahat bende sana insanlık yaramaz." Yandan bir gülüş atıp banyodan çıktığı sırada ben yeniden kriz geçirmek üzereydim. Aynadaki yansımama baktım. Bu ben değildim olamazdım. Hayal ettiğim şey bu değildi. Lavabonun kenarında Kenan için aldığım diş fırçasını görmemle kan yeniden beynime sıçradı. Bulduğum ilk şeyi alıp aynadaki yansımama fırlattım. Büyük bir gürültüyle yansımam tuzla buz oldu. Aynı benim şimdi olduğum hâl gibi. Ağlayarak kendimi yere cam kırıklarının içine bıraktım. Adım atacak gücüm kalmamıştı zaten.
"Sen sen ne yaptın?"
Ah çok güzel bu lanet çocuk neden gitmemişti ki !
"Şşş tamam gel buraya sakin ol." Diyerek beni yeniden kucakladı. Cevap verecek hâlimde hareket edecek gücümde olmadığı için kendimi ona teslim ettim. Yatağın üzerine bıraktı beni.
"Bak dizlerin kanıyo cam girmiş olabilir onlara pansuman yapmam lazım tamam mı sakin ol. Ben karşı evde kalıyorum sana bir şey yapmam korkmana gerek yok. Senin kendine vermeye çalıştığın zararı sana vermem yani."
"İntihar etmiyordum."
"Ah sonunda ağlaman dışında sesini duydum. Tamam peki ben şimdi eczaneye gidip senin için bir şeyler alıcam burda sakince beni bekle tamam mı ?"
Hiçbir şey demedim birkaç dakika yüzüme bakıp konuşmayacağımı anlayınca çıkıp gitti. Beş dakika sonra yeniden geldi. Bıraktığı gibiydim bir milim bile oynamamıştım yerimden.
"Cidden sakince beklemişsin güzel."diyerek gülümsesi,tepki vermedim. Poşetteki şeyleri yatağın üzerine döküp bacağıma pansuman yapmaya başladı. Sürekli üfleyip nazikçe canımı yakmadan hareket etmeye çalışıyordu ama kalbimin acısından orayı hissedemiyordum bile.
"Acıyor mu çok?"diye sordu
"İçim kadar değil." Dedim bir hap uzattı.
"Sakinleştirici korkma uyumana yardımcı olur."
Korkmuyordum zaten şimdi şurda ölmek pekte umrumda değildi. Uzattığı ilacı içip kendimi yatağa bıraktım. Üzerimi örttü. Ağlaya ağlaya uyuyakalmış olmalıyım. Uyandığımda öğleden sonra dörttü. Bu kadar saat uyuyor muydum ben? Kafamı yana çevirince tekli koltukta çocuğun uyuduğunu gördüm. Bütün geceyi bu çocuk yanı başımda mı geçirmiştim ben ? Tam seslenip onu uyandıracakken boğazımın acısıylan sustum zaten sesim de çıkmıyordu. Yeniden dünü hatırlayınca gözlerim dolmaya başladı. Şimdi gidip yüzümü yıkayacak,biraz su içip şu çocuk işini halledecektim. Banyoya girince dün kırdığım cam geldi aklıma, tam gidip ayağıma bir terlik alacakken kırıkların toplandığını gördüm. Gidip yüzümü yıkadım, su alıp odama tekrar çıktım bıraktığım gibi uyuyordu. Sesimin düzelmediğini fark edince dürterek uyandırdım.
"Günaydın." Diyerek gülümsedi ya bu çocuk sürekli gülmek zorunda mıydı?
Zar zor çıkan sesimle "Günaydın ama.."
"Tamam tamam zorlama kendini, şimdi sana sıcak bir çay yapayım onu içerken sormak istediğin şeyleri sor sonra giderim oldu mu?"diyerek sözümü kesti. Kafamı tamam anlamında sallamakla yetindim. Önden mutfağa indi. Çayın yerini ve bardakları hemen buldu. Şaşırmıştım kendi evi gibi davranıyordu. "Uzun zamandır uyuyosun dolaplarını biraz karıştırmam gerekti." Dedi yine hiçbir şey söylemedim. Gidip koltuklardan birine oturdum. Çayları alıp yanıma geldi. Beş dakika kadar hiç konuşmadan oturduk.
"Sana yiyecek bir şeyler getireyim mi ?" Diye sordu
"Hayır sağol." Dedim artık konuşabilecek durumdaydım.
"Bak dünden beri olanlar biliyorum çok saçma ama ben ben çok kötü" duraksadım yutkundum biraz çay içtim.
"Bir şey yaşıyorum ne yaptığımın farkında değilim sadece canım yanıyo,sana da çok teşekkür ederim ama artık yalnız kalsam iyi olur."
"Bir şerefsiz için kendini bu duruma düşürmene izin vermem Bahar seni tanımasam bile bunu yapmana izin vermem."
"Sen sen nerden...."
"Mektubu okudum,özür dilerim ama biri öldü ne bileyim bir şey oldu sandım özür dilerim." Ben bu rezilliği bu acizliği taşıyamazken şimdi de hiç tanımadığım biri ortak olmuş ve bana nasihat mi veriyordu? Hadi ama ! Çay kupasını öfkeyle sehpanın üzerine bıraktım. "Hemen çık git burdan hemen." Diye bağırdım son gücümle.
"Bahar özür dilerim sakin ol." Artık duymuyordum bile onu itikleyerek kapıya doğru sürükleme çalıştım tek istediğim bu rezilliğimi kimsenin bilmemesi yüzüme vurulmamasıydı. Teslim olur gibi iki ellerini havaya kaldırıp "Tamam tamam." Dedi "Telefon numaramı buzdolabının üzerine yapıştım karşı evde oturuyorum bir şey olursa ...."sözünü bitirmesine izin vermeden kapıyı suratına çarpıp kendimi tekrar koltuğa bıraktım. Sehpanın üzerinde bana dün verdiği ilacı görünce bir tane daha ağzıma attım. Uyanık kalmak istemiyordum. Biraz sakinleşene kadar uyumaya ihtiyacım vardı. Aklıma anneci gelince hızlıca bi mesaj atıp telefonu geri bıraktım. Kendimi yeniden koltuğa bırakıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. İçimdeki acı öldürmese her an başımdaki ağrı öldürebilirdi !

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEVBAHAR
RomanceDünyanın nüfusu ikiye bölünüyor, Yarısı sen oluyorsun,yarısı ben... Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz , Kimseye sezdirmeden. -Özdemir Asaf