Medyada: Umut Akkaya
Eve geldiğinde kendisini II. Dünya Savaşından çıkmış gibi yorgun hissediyordu. Ama yine de annesine bir şey çaktırmamak için suratına kocaman bir gülümseme yerleştirdi ve annesine bir öpücük kondurdu. Annesi masaya çağırdığında ise "kızlarla atıştırdık okulda anneciğim aç değilim" diyerek odasına kaçtı. Üstünü dahi çıkarmadan pencereyi açıp yatağa sırt üstü attı kendini ve derin bir nefes indirdi ciğerlerine.
Düşünceler beynini istila ederken telefonun titrediğini görüp telefonun ekranına dikti gözlerini. Kızların sınıf için kurdukları sosyal medya grubundandı mesajlar. Mesajları okurken ise gözlerini devirdi istemsizce konu yeni asistandı anlaşılan "Ah kızlar" diye geçirdi içinden. "Yakışıklı bir erkek görmeyiverin nasıl da dedikodu kazanı kaynatıp şeceresini çıkarırsınız"
Gözünü sınıfın en havalı kızlarından olan Şeyma'nın mesajına kilitledi mesaj şöyleydi.
Şeyma: Kızlar boşuna heveslenmeyin adam hakkında hiçbir bilgi yok, ne instagramı var ne facebooku ne de twitterı anlayacağınız adam bizim buzlar kraliçesinin erkek versiyonu 😂😂😂😂Mesajı okuyan Derin histerik bir gülüşle "hıh buzlar kraliçesinin erkek versiyonuymuş buzlar kraliçesi kovalasın seni. Hem o burnu havada gezen asistan bozuntusu ego yığınının nesi bana benziyormuş, benzese benzese Amazon ayılarına benzer o, mavi gözlü ayı"
Sonra dediği şeyi idrak edince katıla katıla gülmeye başladı. Amazon kaçkınını kalkıp Amazon ayısı yapmıştı. Bir kaç dakika sonra yerinden doğruldu. Kafasını toplaması lazımdı. Kendisine bakan o alayvari mavi gözlerden alacaktı intikamını.Ne kadar Umut'la konuşacak olsa da anayasa kitapçığını eline aldı. İlk 10 maddede gezdirdi gözlerini yapardı yapmasına, maddeleri ezberlerdi ama bu böyle devam edemezdi. Bir şeyler bulmalıydı. Tamam o ego yığınıyla konuşacaktı ama bu konuşmanın sonucu kesin değildi. O Amazon ayısına güvenemezdi bu konuda sonra duraksadı ve derin bir nefes alarak "Allah Kerim, her şey olacağına varır" diyerek annesinin yanına mutfağa koştu arkadan annesine yaklaşıp kocaman bir öpücük kondurdu yanağına Gülsüm hanım gülerek arkasını döndüğünde "bu kızda bir şeyler var" edasıyla gülümsedi kızına. Derin ne zaman bir şeylerin içinde boğulsa annesine koşardı onun sıcacık kucağına zaten babası gittikten sonra da annesine koşmamış mıydı başka kimsesi yoktu. "Kimseye de ihtiyacım yok" derdi o günler aklına geldiğinde. Zor günleri annesiyle beraber atlatmıştı annesi onun her şeyiydi. "Kızım portakal suyu ister misin" annesinin sesiyle arındı düşüncelerinden "tabi ki kraliçem" dedi canlı bir sesle.
....
Gözlerini yine o nefret ettiği sesle açtı "yine mi sen aptal alarm! Beş dakika daha lütfen" diyerek sol tarafına döndüğünde aklına birden ego yığını asistan geldi. Nihayet o muhteşem gün gelmişti. Ayaklarını yataktan sarkıtıp yere bastı. Tarlası yanmış köylüden farksızdı şu an. Kocaman bir nefesi ciğerlerine indirerek gülümsemeye çalıştı 15 dakikada hazırlanıp okulun yolunu tuttu. Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Direkt olarak Umut'un kapısının önüne geldiğinde kalbinde nedenini bilmediği bir çarpıntı oluşunca "Ne oluyor sana Derin" diye sordu kendi kendine, sık sık yaptığı gibi derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı. İçerden "Gir" sesini işitince yavaşça kapıyı araladı. Aralanan kapıda ilk olarak Umut'un masaya eğilmiş başını gördü. Sonra da çatılmış kaşlarla bir şeyleri dikkatle inceleyen yüzü gözüktü. "Çalışırken bile çatık kaş" diye geçirdi içinden Derin. Umut'un ona bakmayacağını anlayan Derin öksürünce başını kağıtlardan kaldıran Umut mavilerini Derin'in üzerine dikti ve sorarcasına baktı.
Derin tekdüze bir sesle "Hocam biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu. Önündeki dosyayı kapatan Umut "Buyur otur" diyerek koltuğu gösterince Derin, deri koltuğa hafifçe yerleşti.
"Dün bana verdiğiniz ödev hocam, sizce de fazla ağır olmadı mı? Yani Mehmet hoca ilk dönem anayasadan bu yıl sorumlu tutmayacağım demişti" meramını dile getirince derin bir nefes aldı.
Gözlerini kısarak baktı Umut Derin'e sonra "Ben olmasaydım Mehmet hoca bu görevi sana verseydi yine gelip ısrar eder miydin" diye sordu Derin'e.
Derin böyle bir soru karşısında şaşırmışa benziyordu "ha-hayır hocam" diyerek kendine gelmeye çalıştı. Umut gayet sakin bir sesle "sana bir görev verdim Derin ve sen bunu yapmak zorundasın" dedi kendini bilmiş bir tavırla. "Peki" dedi Derin başını yere eğerek mecburdu ama buna onu zorladığı için gününü ödetecekti egoist asistana. "Rahatsız ettim hocam özür dilerim" diyerek çıktı. Tam olarak nazik bir çıkma sayılmazdı aslında içindeki kızgınlığı yatıştıramıyordu. Ne yapmıştı da bu adam sürekli her seferinde aşağılar gibi konuşmasına prim vermişti. İnsanlar yanlış yapardı dimi? Yanlış yaptıklarında ise bir zaman sonra unutulurdu. Bir savaş başlatmıştı madem sonunu da getirecekti. Umut'a dersini mutlaka verecekti.
Dersliğe girdiğinde kalbinde ufak bir heyecan oluştu, heyecanın nedeni birazdan sınıfın karşına geçecek olması değildi. Umut'un odasına gittiğinde muhtemelen Umut onun maddeleri ezberleyemediğini düşünmüştü fakat Derin maddeleri ezberlemişti. Şimdi ise o mavi gözler Derin'i yine rezil edeceğini düşünürken mutlak bir zafer kazanacaktı. İşte heyecanının asıl sebebi buydu.Umut sınıfa girdiğinde herkes ayağa kalkmıştı. Umut gülümseyerek kürsiye geçerken Derin'e hitaben "Hazır mısın Derin, arkadaşların seni bekliyor" diyerek sınıftaki sessizliğe bir yenisini ekledi. Derin ise kendinden emin bir şekilde kürsiye doğru ilerledi. "Tabiki hocam hazırım" Umut'un yanından geçerken bir de göz kırptı. Umut beklemiyordu bu hareketi sinirden seyirden dudaklarına histerik bir gülümseme yerleşmişti.
Ders saati dolduğunda herkes dersin bitmişliğinin rahatlığıyla nefes alırken Derin, Melis ve Betül gülerek dışarıya çıktılar. Dudaklarında Umut'la baş etmiş olmanın verdiği verdiği rahat tebessümle evinin yolunu tuttu Derin.
Zili çalıp kapı açıldığında annesinin boynuna atladı neşeyle. Annesinin "kızım ne oldu" diyen sesini "bir şey yok anneciğim" diyerek geçiştirip odasına yöneldi.
Bir şeyleri başardığında sürekli kendini ödüllendirirdi. Bu sefer de canı puding istemişti. Mutfağa girdiğinde dolapta süt olmadığını gördü. Mahallede bir çok market olmasına rağmen onlara en yakını 5 dakika uzaklıktaki bir süpermarketti. Annesi tüm alışverişi ordan yapardı.Havalar düzelmeye başlamıştı ancak Şubat'ın hissedilir soğuğuna karşı montunu giyinip kapıyı açtı. Kapının sesini duyan Gülsüm Hanım oturma odasının kapısında göründü. "Nereye kızım" diye sordu soran gözlerle "Anneciğim evde süt kalmamış süt almaya gidiyorum" diyerek cevapladı annesini.
Botlarını giyerek apartman kapısından çıkarak ilerdeki süpermarkete girdi. 10 adım önündeki çikolataların bulunduğu reyona doğru ilerleyip bitter çikolatalardan bir tane aldı ve süt ürünlerinin olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Şansına bir tane süt kalmıştı. "Şansa bak" diyerek süte doğru ilerledi tam elini uzatacağı sırada arkadan bir el buna engel olarak seri hareketle sütü kaptı. Hırsla arkasını dönen Derin yine o haz etmediği çehreyi görünce şaşkınlık ve öfkeden donakalmıştı.Bir kaç saniye sonra durumu kavrayan Derin hızla arkasından koşarak önüne geçti ve "Sütümü verir misin, onu ilk ben gördüm" diyerek kaşlarını çattı. Karşısındaki çehre pişkince "Orda durun hanımefendi parasını ödemediğiniz şey nasıl sizin olabilir" diyerek meydan okuyunca Derin "Olabilir, ben de şimdi ürünü alıp parasını ödeyecektim zaten" diye yakınsa da karşısındaki şahıs çoktan adımlarını harekete geçirip yol almaya başlamıştı bile. Derin sinirle olduğu yerde kalırken dudaklarından sadece muhattabının duyacağı seste bir isim döküldü
"Umut!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat
ChickLitKarşılaştıklarında Umut 9, Derin ise 5 yaşındaydı. O şehirde biri babasını kaybetmişti diğeri ise özgürlüğünü. Yıllar sonra farklı şehirlerde karşılaşmaları ise kaderin bir cilvesiydi. 🍀🍀🍀 Herkes özlerdi oysa, ama bu özlem değil bir yangındı... ...