7. Annem

57 11 4
                                    

Bölümü tüm annelere hediye ediyorum. Keyifli okumalar :)

Bölüm müziği; Candan Erçetin; Annem

Genç adam elindeki telefona pür dikkat bakıyordu 5 yılın hasreti vardı yüreğinde. Dile kolay 5 yıldır hasret çekiyordu. Memleketini düşündü, aklına ilk gelen annesi oldu. Kim bilir ne çok özlemişti kuzusunu zaten oldum olası ısınamamıştı gariban anası Bitlis'e. Şüphesiz yüreğindeki sızıyı ikiye katlamıştı Umut. Hem evlat hasreti hem de memleket hasreti.

"Ne hayırsız evlatsın oğlum!" diye düşündü Umut, ama mecburdu eğer kaçmasaydı ağabeyinden ne farkı kalacaktı. Biliyordu ki eli silah tutacaktı, biliyordu ki bir cana kıyacaktı. Masum bir cana kıyamazdı Umut.
Gözlerinin önüne gelen son anıyla gözlerini sımsıkı yumdu Umut sanki o ana tekrar dönmek ister gibiydi.

5 yıl önce Bitlis

"Hayır anne ben seni bırakamam, gidemem annem."
Bir çocuk gibi ağlıyordu Umut. Kaç yaşında olursa olsun annesinin yanında bir çocuk değil midir tüm erkekler.
"Kuzum! Eğer gitmezsen katil olacaksın, eğer gitmezsen yüreği hiç geçmeyecek, her iki türlü de hasret çekeceğim vardın adı hasret olsun varsın vuslatın yakın olmasın ama en azından ellerin, yüreğin kirlenmesin evladım. Babanın elinden bir şey gelmez. Sana ne git der ne de kal, büyükler seni kurban seçmiş o tertemiz ellerini kirletmeye ant içmişler git yavrum kendine temiz bir gelecek kur. Kocaman adam ol. Vatanına milletine hizmet et ve sakın ağlama evladım sen hem Karadeniz hem Kürt torunusun sana güçlü olmak yaraşır ağlamak kaderine isyan etmek değil.

O an yüreğinde tarifsiz bir duygu tattı Umut bomboştu her şey. Özgürlüğe gidiyordu sözüm ona. Ama her attığı adım kafesin kapısına daha çok yaklaştırır gibiydi ve o kafes 5 yıldır daha çok daraldı, mengene gibi sıktı delikanlının yüreğini.

Gece saat 2 ye geliyordu. Babasının arabasının anahtarı annesinin elimdeydi. Gülbahar Hanım elindeki anahtarı kuzusunun avucuna bıraktı yavaş yavaş. Sonra gözlerine baktı uzun uzun. Sanki şimdiden özlemişti evladını sonra sımsıkı sarıldı Umut'una

"Senin ismini boşuna Umut koymadım kuzum, git kocaman adam ol ve yardıma muhtaç olanlara 'umut' ol evladım!"

Bir yemin gibiydi bu söz Umut'a. Sanki annesinin vasiyetiydi.

İlk bir yıl sürekli şehir değiştirdi. Liseyi dışardan bitirdi aynı zamanda çalıştı. Kazandığı parayla ise annesine verdiği sözü tutmak için uğraştı. Nerede bir yoksul görse maddi manevi yardımını esirgemedi delikanlı. Liseden sonra üniversiteyi kazandı. Kocaeli Üniversitesinde Hukuk kazanmıştı ancak ağabeyi tarafından izlendiği haberini alınca acilen şehir değiştirip Atatürk Üniversitesine geçiş yaptı. Ancak ne yaparsa yapsın peşindekiler Umut'un izini sürmeye devam ediyordu. Üniversiteyi dışardan bitirmek zorunda kaldı.

Ve yolu Bursa'ya düştü ancak yine kayıplara karışacaktı belliydi çünkü telefonun ekranındaki isimi arayarak kendini deşifre ediyordu ama kafasındaki düşünceler onu boğma noktasına getirmişti.

Derin bir nefes alarak elindeki telefonu kulağına götürdü.
"Alo Hasan" dedi titrek sesiyle
"Umut!" karşıdan gelen ses ise endişeliydi.
Hasan Umut'un can dostuydu 5 yıldır ağabeyi Cihat'ın her adımını Umut'a şifrelerle bildirirdi ama ilk defa sesini duyuyordu ama alo deyişiyle bile tanımıştı sesini.

Gözleri doldu Umut'un, ne çok özlemişti can dostunu.

"Umut sen delirdin mi! Cahit abinin nefesi ensemde ve sen beni arayarak bi çuval inciri berbat ettin. Resmen 'ben burdayım' diyorsun" soluk soluğaydı Hasan
"Tamam sakin ol Hasan çok önemli bir şey olmasa aramazdım zaten. Senden bir şey istiyorum çok önemli bu konu ve ancak sen yardım esersin bana"
Karşıdan gelen nefes veriş sesiyle Hasan'ın sakinleştiğini anladı Umut, bir ferahlama hissetti yüreğinde
"Hadi söyle bakalım neymiş istediğin şey"

VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin