4-Engel

99 22 4
                                    


Herkesin uçurumu farklıdır kimine uçurum gelen bazı kişiler için sadece bir engeldir. Yaşadıklarımız yaşayacaklarımız bize aslında bir tecrübe olduğunu ancak düzlüğe çıkınca anlarız. Hayat da böyledir işte engel sandığımız gün gelir engel olmaktan çıkıp asıl hayatımız olup çıkar karşımıza...

...
"Umut!"
Olduğu yere sabitlenen Umut sesin sahibine döndü. Derin üç adımda Umut'un yanına geldi.
"Şey yani Umut hocam diyecektim öyle birden boş bulundum." diye kekeleyince Umut'un yüzünde yine o alayvari gülümseme belirdi. "Sıkıntı yok, okul sınırları dışındayız nasılsa ismimle hitap edebilirsin Derin!" ismini bilerek vurgulamıştı onun ismini söylemesi karşısında. "Hem zaten aynı mahallede oturuyoruz anlayacağın komşuyuz." Göz kırparak Derin'in yanından ayrıldığında Derin şok içinde olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. "Göz mü kırptı o" diye kendine yönelttiği soruyu gözünün önüne gelen anı cevaplamıştı. Bugün derste önünden geçerken göz kırpmıştı. Bu adam neden ona yaptığı her şeyi itinayla yüzüne vuruyordu.

Süpermarkette biraz oyalandıktan sonra çıkıp eve doğru yol aldı. Kafasından binbir düşünce geçiyordu.

Hayat ne garipti 'istemediğin ot burnunun dibinde biter' deyimi tabiri caizse Derin'e cuk oturuyordu şu an. Okul yetmezmiş gibi aynı mahalleyi paylaşacaktı onunla.
"Ne cüretle" diye sinirle bir nefes bıraktı dışarıya
"Bula bula benim mahallemi mi buldun oturacak, burası benim çöplüğüm" diyerek tutuştuğu kavgaya ilerdeki fırından çıkan Umut'un varlığıyla ara verdi.

Derin'i görmemiş gibi ilerleyen Umut'a
"Hey! Umut Bey" diye seslenen Derin kendisi de ne yaptığının farkında değildi.

Umut dönüp baktığında hızlı olan adımlarını yavaşlattı. Umut ise soran gözlerle bakıyordu Derin'e. İyice yaklaştığında yüzüne yine o alaycı tavrı yerleştirdi.
"Buyurun küçük hanım" diyerek mavilerini Derin'in yüzüne dikti. Derin ise sabrını çağırıyordu. "Sahi nerede unuttum seni sevgili sabrım" diye mırıldandığında Umut'un sesli kahkahasıyla inledi mahalle.

Muhtemelen sesli düşünmüştü.
"Ne kadar komik bir kızsın sen yahu bu yönünü hiç keşfedememişim bak" diyen Umut'a sinirle döndü.
"Ne işin var bu mahallede"
Ani şekilde gelen bu soru Umut'u şaşkına çevirmişti, gülen çehresi solmuş histerik bir gülüş yerleştirmişti dudaklarına
Konuşmasına fırsat vermedi Derin

"Sen beni mi takip ediyorsun? Okulda uğraştığın yetmedi şimdi de mahallemde mi bana eziyet edeceksin"

Derin'in susması üzerine Umut gözlerini Derin'in gözlerine dikmiş ve sorgular gibi Derin'in gözlerine eziyet etmeye başlamıştı
"Ne saçmalıyorsun sen, ben seni neden takip edeyim?" sert tavrını net bir şekilde ortaya koyunca sinirden gözleri büyüyen Derin daha yüksek bir sesle "Madem öyle neden bu mahalle. Senden kaçış yok mu?"
Sinirinin son raddesine gelmişti. Ne sanıyordu bu adam kendisini sesini yükseltince Derin'in korkup kaçacağını falan mı? Fena halde yanılıyordu eğer öyleyse.

"Ne kadar inatçı" diyen iç sesine sonuna kadar hak veren Umut
"Ben nereden bileyim senin bu mahallede oturduğunu" diye sürdürdü tartışmayı.

Onlar tartışırken karşı apartmanın duvarında bir flaş patladı ikisinin kadrajında yer aldığı bir fotoğraftı bu.


...
Bir insanın kehaneti başka bir insan olabilir miydi?
"Oluyormuş demek ki" diye geçirdi içinden Derin. Zira bu karşılaşmalar bir tesadüfün eseri değildi. O mavi gözler olsa olsa bela salardı insanın içine ve mahallesine yerleşmemiş gibi aklına da yerleşmişti genç kızın dün akşamdan beri düşünüyordu bu tesadüflerin sonu ne olacaktı.
"Yüksek lisans diplomanı fareler yer inşallah" diye bir beddua savurdu gözünün önünde canlanan o simaya. Farkında olmadan adımlarını hızlandırmıştı.

Otobüs durağına geldiğinde ise ardından beş dakika sonra yanına gelen yüze hayretle baktı. Ne zamandır arkasından geliyordu bu mavi gözler. Kendisine gülen yüze öylesine kaptırmıştı ki gözlerini
"Ne kadar hızlı yürüyorsun sen, olimpiyatlara katılsana kesin birinci olursun" sözüyle bir nebze olsun kendine gelmişti.
"A-anlamadım" dediğinde karşısındaki çehrenin gülümsemesi iyice yayılmıştı yüzüne

"Kahretsin! Dalga geçiyor" diyen iç sesiyle kendine geldiğinde yüzünün rengi o sevmediği kırmızıya döndü yeniden.

"Ne zamandır beni takip ediyorsun sen" karşısındaki yüz birden ciddileşti.
"Takip mi ediyorum? Derin hanım aynı yere gidiyoruz ondan olabilir mi?

"Soruya soruyla cevap vermenin sadece Karadenizlilere özgü olduğunu da kim söylemiş bakın işte Bursa'nın merkezinde çakma bir Karadenizli" kendisiyle sohbet ettiğini farkeden Derin karşısındakine cevap vermesi gerektiğini düşünüp "Takip etmediğin çok da belli hani" diyerek aradaki mesafeyi gösterdiğinde otobüsün gelmesiyle Umut gözlerini devirdi.

...
Okula geldiklerinde Umut odasına Derin ise kızların yanına girmek için ayrıldılar. Merdivenleri inen Derin sola döndüğünde Melis'le Betül'ü gördü, bir şeye bakıyorlardı.

"Kızlar!" diye çağırdı. Hızla arkalarını dönen kızların telaşları gözlerinden okunuyordu. Melis elimdekini seri bir hareketle cebine koydu. Bu Melis'in telefonuydu.

Yanlarına gelen Derin "Ne oldu kızlar" diye sorunca Betül "Bir şey yok tatlım. Melis hoşlandığı çocuğun başka bir kızla fotoğrafını gördü." diyerek araya girdi.

Melis geçen dönem üst sınıflardan bir çocuğa platonikti bunu Betül de Derin de biliyordu hatta ikisi de bu konuda Melis'e çok takılırlardı ama başka bir şey vardı yoksa bu göz kaçırmaların sebebi ne olabilirdi ki.

Melis ve Betül'le geçen dönem tanışmıştı Derin henüz yeniydi arkadaşlıkları ancak onları yıllardır tanıyormuşcasına çok seviyordu. Okula ilk geldiğinde Melis'le tanışmıştı. Sonra da Betül bir şey sormak için gelmişti yanlarına ve ondan sonra yapışık üçüzler gibi gezdiler hep. Birinin bir sorunu olsa diğer ikisi atılırdı hemen.

Bir kardeşi olmamıştı Derin'in belki de yalnızlığına çare olarak görüyordu onları, dostlarını...

Ama şimdi bir şey saklıyorlardı ondan. Nedenini bilmediği bir sıkıntı geldi çöreklendi Derin'in yüreğine. Kalbi sıkıştı. Kötü düşüncelerin koynuna attı aklı onu. Akıl zaten hep böyle zamanlarda devreye girmez mi? Hep kötü düşüncelere gebeyken olumsuz durumlarda doğurur.

İşte yine bir bela doğurmuştu beynine. Böyle durumlarda kaçmak istiyordu Derin. Kaçmak ve bir deliğe saklanıp tüm ömrünü o delikte geçirmek.

Arkadaşlarının yüzüne bakarken bulutluydu gözleri gökyüzü gibi sonra eli Melis'in cebine gitti itiraz etmeye Kalkan Melis ise Betül'ün onu durdurmasıyla tepkisisiz hale geldi.

Eline aldığı telefonda gözlerini gezdirirken Derin'in bulutlu gözlerde bir şimşek çaktı ve yağmur sel gibi akmaya başladı. Gözyaşları hızla boşalırken kolunda hissettiği sıcaklıkla başını sağa döndürdü Betül'ün şevkat dolu gözleri kucakladı gözlerini.

Bakışlarını tekrar telefona indirdi ekranda kendisi vardı yalnız değildi yanında Umut vardı ve kahkaha atıyordu. Ama gözlerinin boşalmasına sebep fotoğrafın altında yazan o çirkin kelimelerdi. Kelimeler hiç bu denli yakmamıştı canını, harfler harp düzeni almış ve kalbine bombalar yağdırıyordu. Delik deşik edip duruyordu kalbini.
Fakültenin kaçak aşıkları...

VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin