Hızla hastaneye gitmiştik. Basın hastanenin önüne toplanmıştı. İçeriye girmek için canımız çıksa da en sonunda Henry’nin yattığı odanın önüne gelebilmiştik.
Odanın önünde birkaç kişi duruyordu. Çocukların içeride olduklarını düşünmüştüm. Hemen içeriye girdik.
Tahminim doğruydu. Hepsi içerideydi. Henry’nin anne babası da buradaydı. İçeri girer girmez tüm gözler bize çevrildi.
Henry’nin yatağının yanına gittim. Oturur bir pozisyondaydı ve ayağını yorgandan dışarıya çıkartmıştı. Ayağı dizine kadar alçıya alınmıştı.
Hoya hemen yanıma geldi. ‘’ Hyung. Kikwang’ı ne kadar çabuk buldun. ‘’ saatine bakıp o komik şaşkın suratını takındı. Ne yazık ki Henry’nin durumunu öğrenmeden önce hiçbir şeye gülebileceğimi sanmıyorum.
Henry yatağının önündeki duvara bakarak ‘’Bulmuştur tabi.’’ dedi.
Şu an Henry’nin laf sokma çabalarını takacak durumda da değilim. ‘’ Nasılsın? Ne oldu? ‘’ konuyu değiştirmeye karar vermiştim.
JongHyun hemen atladı. ‘’ Dans ediyorduk. Nasıl oldu anlayamadık ama köşede duran küçük hoparlörlerinden biri ayağına düştü. Zaten bileğini burmuştu ve yerdeydi. O sırada da hoparlör ayağına düşünce kırılmış. Ağrı kesici verdiler şimdi iyi görünüyor.’’
İçeriye girdiğimden beri tuttuğum nefesi dışarıya verdim. ‘’ Yani iyileşebilirmiş değil mi? ‘’
Bu sefer Henry cevap vermişti. ‘’ Ameliyatta olmadığıma göre iyileşecek. Hoya biraz abarttı sanırım. ‘’
Bu sefer daha da rahatlamıştım hatta gülümseme denilen şeyi hatırlamıştım. Hoya’nın sesi o kadar telaşlıydı ki buraya gelene kadar elim ayağıma dolanmıştı.
Henry’nin kolunu tutarak ‘’Çok sevindim.’’ dedim.
Henry ilk önce kendi koluna daha sonra bana baktı. Kaşları çatılmıştı. Elimi hemen çektim ve yataktan biraz uzaklaşarak Henry’nin anne ve babasının yanına gittim.
‘’ Merhaba Bay ve Bayan Lau. İkinci karşılaşmamız öyle değil mi? Nasılsınız?’’ onlar çok sevecen iki çiftti. Grubun ilk günlerinde onları görmüştüm ama daha sonra hiç göremedim.
Grupta sadece JongHyun’un ailesini görmediğimi fark ettim. Gerçekten de hiç karşılaşmamıştık. Belki de ben ortalarda yokken çocuklarını ziyaret ediyorlardır.
Bay Lau, ‘’İyiyiz oğlum. Biraz telaşlandık ama şuan iyiyiz. Sen nasılsın? Menajerlik zor görünüyor. Oradan oraya koşturuyorsun.’’ diyerek arkamı sıvazladı.
15 dakika kadar önce bir erkekle randevum olduğu için erkek gibi davranmam gerektiğini o anlık unutmuştum. Oğlum kelimesi beni gerçek dünyaya döndürdü.
‘’Bu benim işim. Zor olsa da severek yapıyorum. ‘’
Kapının önünde duran kişilerden biri içeriye girdi. Birini arıyormuş gibi etrafa bakındı ve gözleri beni bulunca durdu. ‘’ Bay HyoMi, dışarı gelseniz iyi olacak.’’
Hemen dışarıya çıktım.
‘’Basın dışarıda bir şeyler söylenmesini bekliyor. Açıklama yapsanız iyi olacak.’’
Kafamı salladım ve çıkış kapısına doğru ilerledim. Beni -büyük ihtimal- tanımadıkları için hiçbir tepki vermediler. Dışarıya çıktım ve önlerine geçtim. Genelde bu sırada tanınan biri dışarı çıkar ve herkes ona ne olduğunu sorardı. Ama ben gidip onların beni dinlemeleri için dikkat çekmeye çalışıyordum. İstemiyorlarsa neden söyleyeyim ki? Hala beni görmezden gelip içeriyi kontrol edenler var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menajerimiz Bir Kız
FanfictionGöğsümü sıkıca sardım ve üzerime gömleği giyerek sandalyeye oturup beklemeye başladım. Son kez özleyeceğim saçlarıma bakıyordum. JaeYeon geldiğinde ellerimle yüzümü kapattım ve keşke başka bir çarem olsaydı diye düşündüm. '' Buna emin misin HyeMi...