JongHyun neye uğradığını şaşırmış bir şekilde elini indirdi. Şaşkın yüz ifadesi bir anda yok olarak dudağının yan tarafı kıvrıldı. ‘’Sen…’’
Arkamdan gelen gereğinden fazla mutlu ses JongHyun’un sözünü kesti. ‘’ Ben de seni arıyordum!’’
Kafamı çevirdiğimde Henry’i görünce içimden bir lanet okudum.
JongHyun, ‘’ Ne oldu?’’ diye karşılık verdi.
‘’Önemli bir şey yok aslında. Sadece seninle bir şey konuşacaktım.’’
Henry bana döner dönmez yüz ifadesi değişti. Kafamı öne eğdim ve bir kez öksürdüm. Sanırım anlamıştı. Ben neden bu çocuğa her zaman yakalanıyorum?
Yakalanmak doğru kelime değil. Kötü bir şey yapmadım ben. Yani değil mi? Neden böyle söylemiştim ki? Ben Kikwang’la mutluydum.
Biliyordum! Eğer JongHyun bana kızmışım gibi davranırsa ondan hoşlanacağımı, ona hayır diyemeyeceğimi biliyordum.
Kikwang.
Şimdi ne yapıyordur? Bana çok kızacak mı? Tabii ki kızacak!
Ama ben JongHyun’la birlikte değilim, onunla çıkmıyorum. Ona onu sevdiğimi ya da başka bir şey söylemedim. Sadece olur dedim. Olur.
Kendimi kandırıyorum…
‘’Benim de bir işim vardı zaten. Size iyi eğlenceler.’’ Diyerek hızla oradan uzaklaştım.
--o--
Kendimi eve nasıl attım bilmiyorum ama direk odama girip ağlamaya başladım. Kendimi o kadar kötü hissediyordum. Onu öpmemiştim… Onunla çıkmayı kabul etmemiştim… Sadece olabileceğini söylememe rağmen içim içimi yiyordu. Kikwang’ın yüzüne nasıl bakacağım diye düşünüp duruyordum.
JongHyun’a ümit vermiş miydim? Belki de öylesine bir soruydu. Hiçbir anlamı yoktu. O zaman da ona karşı rezil durumuna düşerdim.
10 dakika kadar sonra telefonum çalmaya başladı. Ağır adımlarla elime alıp kulağıma götürdüm. ‘’Efendim?’’
‘’ Hemen köşedeki kafeye gel! Hemen!’’
Henry telefonu yüzüme kapattığında birkaç saniye dona kalmıştım. Gitmeli miyim?
Tabii ki de gideceğim. Ve beni öldürecek.
--o--
Kafeye girince Henry’nin camın kenarındaki en son masada oturduğunu gördüm. Beni fark etti ama yüzünde hiçbir değişiklik olmamıştı. Kaşları çatık bir şekilde oturuyordu.
Karşısındaki sandalyeye oturduğumda dudağımda bir yara açtığımı fark ettim.
‘’Sana sadece şunu söyleyeceğim. Grubu dağıtma! Sakın.’’ Diye direk konuya girdi.
Dişlerimi dudaklarımdan ayırdığımda, ‘’Ben sizin menajerinizim. Böyle bir şeyi yapacağımı nasıl düşünürsün?’’ dedim.
Gözlerini bana dikti. ‘’Ben gördüğüm şeyi söylüyorum. Eğer böyle bir şey yaparsan… Gerçekten senin için çok kötü olur. Seni kız olarak bizim menajerimiz yapmamalarının bir nedeni var. Neden ısrar etmek zorundasın?’’
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Sinirle masadan kalktım. ‘’Sen beni ne sanıyorsun!? Ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum! Asla bu grubun dağılmasını sağlayacak bir şey yapmam. Bu grup için kötü olacak hiçbir şey yapmam!’’
Etrafta bize bakan var mı diye kafeye göz attı ve beni bileğimden tutup yerime oturttu. ‘’ O zaman menajerliğimizi yapma. Bizim için en iyisi bu olur.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menajerimiz Bir Kız
FanficGöğsümü sıkıca sardım ve üzerime gömleği giyerek sandalyeye oturup beklemeye başladım. Son kez özleyeceğim saçlarıma bakıyordum. JaeYeon geldiğinde ellerimle yüzümü kapattım ve keşke başka bir çarem olsaydı diye düşündüm. '' Buna emin misin HyeMi...