16.BÖLÜM CEZA

26 9 0
                                    

Multimedya kendi sözüm ama artık kitabın sözüdür sizleri seviyorum..

Gözlerimi yuvalarından çıkarcasına açtım "eğer kabul etmessem?" dedim ürkekçe "sane bir seçenek sunmadım çünkü cezan bu,  hem beni zorlarsan arkadaşlarının cenazesine bile gidemezsin bence akıllı ol" "iki şartla" dedim "iki??" Dediğinde "evet iki şartla 1. Arkadaşlarımı serbest bırak 2 her istediğni deyil ışime geleni yaparım" dedim "şart koymak hmm peki bırakacağım" dedi "güvenmelimiyim sana" dediğimde  gözlerime yanıcı bir darbe savurdu "güvenme ama bırakacağım"dedi ve ardından telefonunu çıkarıp birini aradı "onları arabayla bırakın bizde eveden ayrılıyoruz tamam" dedi ve kapattı telefonu ve beni kolumdan tutup sürükleyerek arabaya bindirdi 2 katlı dublex bir evin önünde durduğumuzda indi bende indim ve onu takip ettim evin kapısını açtı ve içerideki koltuğa attı kendini ne kadarda dıştan masum görüksede içi herkesi kavuruyordu bende gidip bir koltuğa ürkekçe oturduğumda üzerimdeki yakıcı bakışları hissetmiştim "odan yukarıda dolapta birkaç parça kıyafet var adamlara söyledim alışveriş yaptılar geliyorlar git duş al kendine gel" dedi "ne yapmaya çalışıyorsun" dedim "cezanın ilk günleri ya hani fazla sıkmayayım diyorum git hadi sinirleniyorum" dedi. Nefesimi dışarıya üfleyerek yukarıya çıktım ilk kapıyı açtığımda kilitliydi 2. Kapıyı açtığımda oda beyaz boyayla kaplı bir dolab birde yatak vardı dolabı açıp kıyafetlerimle banyoya girdim sıcak su gevşetemiyordi beni korkudan soka girmiştim delice titriyor duşumu alıp kıyefetlerimi giydim ve yatağıma girip uykuya daldım.

...

Kağandan

Bizi arabaya zorla bindirip evin önüne atmışlardı ben şok bir vaziyette yerde yatarken ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordum nefesim kesildi ve boranın arabasına binip lidyayı bulmak niçin kaçılırdığımız yere gittim ama yoklardı delirecektim.
Heryerde aradık ama kimse yoktu lidyayını evine gittim borada adam toplamıştı lidyanın babasına ve annesine herşeyi anlattım ve babası da birkaç adamla heryeri arıyordu okula bir haftadır gitmiyorduk ve lidya tam bir haftadır yoktu heryere baktık ama delirecektik.ona bir zarar gelirse napardım.

Lidyadan

Uyandığımda evde kimse yoktu bir bardak su içmek için mutfağa indim suyumu içip koltuğa oturdum kapı açıldığında karanlık içeriye girdi "acıktım" dediğindeürkekçe ayağa kalktım ve menemen yaptım ve masaya koydum ardından odame çıkmak için adım attığımda "nereye?" dedi "uyumaya" dedim  "yemek yemiyecekmisin"dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım "yiyeceksin"dedi sertçe "yemeyeceğim" dedim "yiyeceksin" " hayır uyuyacağım"dedim sertçe üzerime doğru geldi ve arkamı dönmemle yine duvarla birbirimiz sarıldık yine tosladım lanet duvara arkamı hızla döndüm ve çok yakındık üzerme eğildi ve " beni zorlama"dedi dudağımı endişeyle dişledim "yemeyeceğim"dedim "yiyeceksin" dedi olumsuz anlamda başımı salladım "bana karşı gelme yoksa seni fena yaparım" " hayır yemeyeceğim uyumak istiyorum" dedim "yiyeceksin inat" dediğinde yikarıya doğru koştum belimden kaldırılmamla hayallerim suya düştü oysa yukarıye gidip kapımı kitleyip uyuyacaktım bu iki ay nasıl geçecekti ya hızla beni çektigi gibi mutfağa götürdü "eğer kalkarsan öldürürüm seni ve yemegini ye hadi" dedi birazcık yedikten sonra yukarıya çıktım.uyuyamıyordum gözlerim bana inat kapanmıyordu. Birsüre sonra sıkılıp aşağıya indim karanlık telefonla konuşoydu ama konuşmuyor bağırıyordu biranda arkamdaki duvara telefonu fırlatınca yerim sıçradım korkudan kalbim beynimde atıyordu. Onun  ise sinirden gözlerinden alev çıkıyordu. Üzerime doğru gelmeye başladı. Nefesimimi ne zaman tuttuğumu bilmiyordum arka arka doğru gittim taki belim duvara deyinceye kadar tam yana koşuyordum kolunu koydu öteki taraftan kaçmak için hamle yaptığımda o tarafıda kollerıyla kapattı keşke odamdan çıkmasaydım diye kendime sayarken eğilip kaçmaya başladım kendimi tebrik ederek koşarken ayağım koltuğa takılıp düştüm aaaa olamaz bu bir işkence ya al işte bu sakarlığım bana ilk iş açışı deyil belimden çekilmesiyle kendime sövmeyi bırakıp karanlığa baktım o da siniri alaya çevrilmiş tek kaşı yukarda bana bakıyordu. "Hem sakarsın hem küçük hem kaçıyosun hem kendin elime düşüyorsun" dediğinde hemen savunma mekanizmam devreye girdi tabiki kendimi ezdirmicektim"neee ben mi sakarım şakacı çoçuk şaplak atarım ha"diye kendimi savundum. Tek kaşını havaya kamdırdı"şakacı çocuk ha , şaplak atarsın ha denesene" dediğinde gözleri alev alev yanıyordu.ben dışı bu kadar masum birinin bu kadar kötü olmasına inanamıyordum ondan korkuyordum hemde delicesine annemi özlemiştim kokusunu babama sarılmayı özlemiştim kağanın yanımda olmasını özlemiştim gözümden bir damla yaş süzülmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Karanlık "neden bu kadar safsın,  korkak yaralı bir ceylan gibi davranıyorsun, sakarsın, küçüksün" dediğinde gözlerimiz burbirini kelepçelemişti sanki gözlerimi çekemiyordum. Karanlık arka arkaya gidip koltuğa oturdu eliyle gel otur işareti yapıp beni bekledi beni gözleriyle yakarken"hadi sor ne istiyorsan 2 ay aynı evde kalacağız" dedi karanlığın beni anlaması şaşırtırken kafamı olumlu anlamda salladım "hani alışveriş merkezinde kağangil gelmişti ya beni karanlık olarak hatırla demiştin neden adın karanlık mı ya da neden bu lakabı  kullanıyorsun?" Dedim buraz bekledi ya ama çok konuştum al cevaplamıyacak offf keşke kısa bişey sorsaydım "aslında adım karanlık deyil ama lakabım karanlık" dediğinde hemen atılarak "neden?" Dedim.  "Hayat mı karanlık? Karanlık mı hayat?"

Selam benim çikolatalı şeftalilerim bizleri seviyorum oy ve yorumları unutmayın

KUYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin