SALINCAK

10.2K 140 32
                                    

karadenizin soğuk rüzgarı yüzüne çarparken bir kez daha baktı evine. son kez bakmak için acıtmıştı genç adamın. havasını suyunu özleyecekti.en önemlisi de burada yaşadıklaırnı başka bir yerde bulamayacaktı. aşkını tatmıştı burada. dostluğunu bulmuştu. evladı doğmuştu buralarda. burnunu çekip ellerini ceketinini cebine soktu. biraz ilerde oynayan oğluna bakıp iç çekti. genç yaşta başına kalmıştı evladı ama bırakamazdı onu buralarda. kimseye bırakamazdı oğlunu. bir kaç adım atıp yoldan akan suyun içine dal parçaları bırakan oğlunun elşne uzandı. küçük çocuk gülen gözlerle kendisine bakarken Hulusi bey gülümsemek zorunda kalmıştı. ne kadar da benziyordu annesine minik oğlu.tıpkı Gülsüm'ü gibi yeşil gzleri ve kumral saçları vardı. ve güldüğü zmana çıkan gamzeleri tıpkı onunkine benziyorlardı adımlarını sıklaştırarak bir kaç metre ilerdeki yıkık dökük eve girdi. içerden gelen bebeğin ağlama sesiyle onları bulması pekte zor olmadı. eski püskü odaya girerken gözleri tavandan bir iple bağlanmış çarşafın içinde yatan kıza kaydı. daha doğalı 1 ay olmuştu bu kız. arkadaşına bakarken onun kızıyla ilgilenmesine gülümsedi. tıpkı kendisi gibi o da eşini kaybetmişti o illetle. ama onunki daha acı olmuştu. daha yeni doğan çocuğunu görememişti Ayşe. küçük kız doğarken ölmüştü o.Ayşe ölmeden önce vasiyeti olmuştu kızının ismi.çernobil yüzünden hamileliğinin son aylarında kanser olmuş ama hastalık bebeğe bir zarar vermemişti. minik oğlunun kızın yanına yaklaşıp onunla konuşmaya çalışmasına gülümseyerk baktı. Hasan bu ikşi küçük çocuğa bakarken Hulusiyle göz göze geldi. kaderlerinin bir oluşuna mı yansaydı yoksa Akkahın onlara bu kadar güzel iki şey bahşetmesine mi bilememişti.

" baksana nasıl da mutlular" derken Hulusinin gözlerindeki hüznü gördü. Hulusi onunla göz göze gelmemk için gözlerini kaçırırken Hasan kaşlarını çatıt.çocukluktan beri yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen bu dostların birbirlerini hemen anlaması zaten kaçınılmazdı.

" senin bir derdun vardur söyle bakalum bana"

hulusi gözlerini yerde yatan kıza çevirdi. minik oğlunun ona sarılmasına gülümserken " ben gidiyorum" dedi. hasanın kaşlarını çatmasıyla ona döndü.

" duramıyorum burada her yerde o var sanki. gülsüm her yerde her anumda. evin içine giremiyorum aha şu ufak uşağa bile bakamiyorum. ben gideyrum buralardan. sanki kimum kaldi burada ha bir senvarsun ha birde buuşak. onu yanumda götüruyorum ama sana bir şey diyemem. senin akraban vardur buralarda belku hafifletur acini."

hasan susarak dinlemişti arkadaşını. ne diyeceğini bilememişti. haklıydı. kimsecikleri kalmamıştı bu iki garibin.kafasını sallayarak ayağa kalktı. kavanozdan çıkardığı Ayşenin altınlarını Hulusinin kucağına bırakırken elini Hulusinin bacağına vurdu.

" sen benum kardeşumden yakinsin. ha al bunları git yuva kur nereye gidersen."

hulusi kızarak kaşlarını çatarken elindeki altınları tekrar hasana vermeye çalıştı ama hasan kafasını sallıyordu.

" bunlar aha bu kizin rizkidur bana veremezsun bunlari"

hasan tekrra elini hasanın elinin üzerine koydu. biliyordu ondaki laz inadını. ama onunda yöntemleri vardı. eğer bu altınları ona vermezse babası ve abisi ondan alacaktı biliyordu. kızının yıllar sonraki rızkını en güvendiğine vermeliydi.

" dinle bak benu. sen benum kardeşimsun. ben ağabeyimden çok sana güveniyorum. bunları al ve kullan şimdi. yıllar sonra kizum sana gelirse eğer vereceksun bunları. sana borç veriyor bunlari anlaştik mu? "

hulusi gözleri dolmuş bir şekilde arkadaşına bakarken ayaklanmıştı. dstuna sıkıca sarılırken gözyaşlarını skalamk için hızlıca yüzüne getirdi ellerini. altınları iç cebine koyarken oğlunun ellerinden tutup kapıya yürümeye başladı. arkasından geken hasnın sesiye tekrar o tarafa döndü. hasan bir kaç adım daha yaklaşıp yanına gelince hulusi merakla bakmaya başladı.

" hulusi senden bir şey daha isteyeceğum kardeşum"

hulusi şaşkınlıkla hasana bakarken hasan derin bir nefes alıp kucağındaki kıza baktı. onu emanet edecek başka kimsesi yoktu. yıllar sonra başına bir şey gelmeyeceğindne emin olması gerekiyordu.

" tabi kardeşum istek değil emurdur"

" estağfirullah kardeşum. bu bana Ayşemun emanetidur. onun hayatıdır. bilirsin buraları. kizi kendi ailelerine verirler başini yakarlar bu kizin. verirle abimin büyük oğluna . okutmazlar hayatı biter. onun sana emanet edeceğum. oğluna vereceğum kizimi. alir musun?"

hulusi saşkınlıkla arkadaşın abakarken dediklerini düşüdnü. bu adama yıllarca hayatını vermişti. kan kardeşi olmuşlarıd ta en küçükten. çocukken vermişti ona sözünü.

" sen ne dersun emurdur benum içun" demişti. şimdiyse bu kararı sorgulaması gerekiyordu. eğer ona bu sözü verirse yıllar sonra neler olacaktı bunu bilemiyordu.

" aldim kizini"

dedikten sonra yanındaki oğlana baktı. oğlunun ona gülümsemesiyle huzursuzlukla doldu içi. yemyeşil gözleri ona sıcaklıkla bakarken tekrar arkadaşına döndü. kan kardeşine verdiği söz iki gencin hayatını değiştirecekti.

öhöm öhööm :) ikinci hikayeme hoş geldiniz :) şimdi tanıtımı okuyun ve yorumlarınızı bana bildirin lütfen :) iki seçenek var önümde ya sadece kızın ağzından yazılacak ya da ilahi bakış açısıyla yazılacak :) karar verin ve söyleyin :) siiz çok seviyorum :)

SALINCAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin