bölüm birtancik arkadaşım yalancısın seni kerem bürsine ulaştırp beni hvalara uçuran Fazilet Akyüzedri ): teşekkür ederiim çook çook çoook :)
Aşkın yalan olduğunu bana hiç söylemediler. Demiş kahraman Tazeoğlu. Bana da söylememişlerdi.. Aşkın ne olduğunu yalan mı gerçek mi doğru mu yanlış mı olduğunu bana kimse söylemişti. Sadece aşkın var olduğunu söylemişlerdi.aşk vardı. Yaşıyordu ama onu tanımak için zamana ihtiyaç vardı. Bunu öğrenmiştim ben her aşk cümlesinden. Ama bir gün sanki aşkın kapımı çalacağını hissetmiştim. Köyde yatağımda yatarken içime doğmuştu benim de. İzlediğim o filmde bana aşkın da var olduğunu anlatmıştı Türkan Şoray.. Bazen kaçmak bazen sevmek olduğunu ama aşkın tadını tuzunu tanıtmıştı. O günden sonra aşkı daha çok merak etmiş ve bir gün yaşayacağıma inanmıştım. Ama bunu asla Baran’la yaşayacağımı tahmin etmemiştim. Baran’ın bana bakışını kokusunu ya da gülüşünü severken ona âşık olacağıma hiç ama hiç inanmamıştım. Zıt karakterlerdik biz.inattık. Başkaydık. Köprüde karşılaşan iki keçiydik. Ve çekilmiştik sanki aşkın yanına yalanına. Hissediyordum artık. Ben aşkı yaşanmaya başlamıştım tıpkı Türkan Şorayın o filmindeki gibi..
Gözlerim yavaşça aralanırken karşım da göreceğim ilk şeyin Baranın gözleri olacağına inanmamıştım. Baranın mavi gözleri beni incelerken beni gözleri aralanmış ve Baranın yüzünü bulmuştu. Sert erkeksi yüzünün yanında bir de çocuksu bir masumluğu vardı bakışlarının. Kendine çeken bir duruşu vardı. Ve bende çekilmiştim. Gülümseyen yüzü bana bakan gözleri ve şaşkınlıkla aralanmış dudakları. Baran karşımdaydı. Uyanmıştı. Dün geceki itiraflarından sonra bu sabah daha sakin daha bir şaşkın uyanmıştı yeni güne. Ellerini saçlarına geçirirken yerinden kıpırdamıyordu bile. Kalkmıyordu. Beni izliyordu. Tıpkı benim de onu izlediğim gibi. Yüzünde hala neler olduğunu çözmeye çalışan bir bakış olsa da dudakları ben gözlerim açınca kıvrılmıştı sanki. düşünüyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ama anlayamıyordu.
“
günaydın”
Sesini duyunca bende ister istemez gülümsemiştim. Onun sesi bana o kadar huzurlu gelmişti ki yaşadığım tüm aksiliğin üzerine gelen mucizem gibiydi.
“
günaydın”
Pürüzlü sesimden kendim bile tiksinirken baran bundan pek etkilenmişe benzemiyordu. Nasıl olurdu da sabah kalktığında bile bu kadar güzel gülebilirdi. ben şuan kesin zombiye dönmüş bir şekilde bakıyordum ona. Oysa o hala en yakışıklı haliyle bana bakıyordu.
“
şeey.. Dün gece sanırım burada uyumuşum.. Ben biraz fazla kaçırdım sanırım”
kafamı sallarken o hala gözlerime bakıyordu. Bende ona. Gözlerimizi çekemiyorduk.büyü gibiydi ya da bir çeşit ihtiyaç. Ondan gözlerimi çektiğim anda başka bir dünyaya çıkacakmışım gibi hissediyordum. Neden bu hale gelmiştim ki. Alt tarafı bir itiraf beni bu hale mi getirmişti peki ya o? Neden bu haldeydi.. Neden bana sanki hiç gitmeyecek gibi bakıyordu.
“
evet, kendi odanda miden bulanıyormuş burada uyudun”
Kaşları yukarı kalkarken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Ne kadar berbat bir yalancı olduğunu düşünüyordu sanırım.
“Ve bende burada uyudum ha! Kusura bakma.. Seni rahatsız etmedim demi. Keşke geri odama bıraksaydın beni”
Gözlerini gözümden çekmeden konuşurken ben hala şaşkınlıkla ona bakıyordum. Hatırlamıyordu! Düne ait hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Nazım hikmeti.. İtalyanı kıskanması.. Hatırlamıyordu. Hödük
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALINCAK
RomanceBU HAYATTA NELERİ BİZ SEÇERİZ? OKUDUĞUMUZ OKULU.. YEDİĞİMİZ YEMEĞİ.. VE HATTA EVLENECEĞİMİZ KİŞİYİ? PEKİ YA SEÇEMEZSEK! YA YILAR ÖNCE VERİLEN BİR SÖZ BİZİ EVLENECEĞİMİZ KİŞİYLE KARŞI KARŞIYA GETİRİRSE.. YA DA KADER HİÇTE UMMADIĞINIZ ANDA AŞK DENİLEN...