aşkın en yalan hali..

1.9K 92 34
                                        

jale kayaya ithaftır :)

umarım beğenirsin

….

Bazen birisini kaybetmemek için yalanlar söyleriz. Bu annemizi babamızı ya da. Çok yakın bir arkadaşımızı kaybetmemek için olur genellikle. Hayatınızı ne kadar değiştireceğini bilmez ve aklınıza gelen ilk kurtarıcı kelimeyi dilinize getirip anlatırsınız. Ve kendinizi inandırırsınız. Siz inanmazsanız bu sefer daha berbat olur her şey.  size güvenirler. Size inanırlar. Âmâ bir yalanla her şeyi de batırabilirsiniz. Size göre o yalanın nedeni kaybetme korkusudur. Kaybetmemek için beyaz yalanlar söyler ve kendinizi aklamaya çalışırsınız. Ama yalanın beyazı veya pembesi yoktur. Yalan yalandır. Affedilemez bir suçtur insanlık için. İnsanın kalbi için. En derin yarayı bırakan şeydir yalan. Hulusi amcayı baranı ya da ailemi kaybetmemek adına söylediğim beyaz bir yalanım vardı benim.

Ben beyaz olan bir yalan söylemiş olsam da o beyazlık yalanın siyahıyla kararmaya başlamıştı. Huzursuzdum.

 Kendime olan güvenimi kaybetmiştim ben. Hulusi amca gerçeği duyunca bana olan güvenini daha çok kaybedecekti. Benim barana âşık olma ihtimallerim bile olmazken Hulusi amcanın buna inanmasını bekleyemezdim. Biz birbiriyle savaşan iki ülke gibiydik. İmkânsızdık. Ve bunu görebilen en iyi kişi Hulusi amcaydı. Sabahki konuşmadan sonra Hulusi amca bana hiçbir şey söylememiş ve beni odama yollamıştı. Susmuştu. O da benim gibi sessizliğe gömülmüştü. Ne cevap verecekti ki. Oğluna âşık olduğumu söylemiştim. Ve o da aferin deyip boynuma mı sarılacaktı. Ne saçma! Haklıydı. Belki de artık her şeyin sonuna gelmiştik.

 Hikâyemiz daha başlamadan bitecekti.  

Yemek saati yaklaştıkça içimde oluşan huzursuzlukla yatağımda kıpırdanıp duruyordum. Baran odama gelmemiş hatta ben aramamıştı bile. Demek ki her şeyi öğrenmiş ve o da benden uzak durmak istemişti. Ah iyice batmıştım.  Ne yapacağımı bulamıyordum. Yastığımı bir kez daha kabartıp tekrar yattım. Yemeğe inmeyecektim. O insanlara bakmayacaktım. Belki de beni artık burada istemeyeceklerdi. Gözlerimi daha sıkı yumup uyumaya çalıştım. Ama midem sanki mesaj vermek ister gibi guruldayıp duruyordu. Çok acıkmıştım. Ve susamıştım. Ama aşağı inemezdim. Yemek kokusu burnuma inat eder gibi dolarken gözerimi daha sıkı yumdum. ve yorgamı kafama çektim. Uyumalıydım. O zaman açlığım yaşadığım olaylar her şey kafamdan uçacaktı. gözlerimi daha sıkı kapatırken vücudum gevşemeye başlamıştı. Uyumuştum.

Burnuma dolan yemek kokusuyla gözlerimi açmaya çalışsam da açamıyordum. Midem hala açlıkla kasılıyordu. Ve gözlerim inat eder gibi açılmıyordu. Yemek kokusu sanki tüm benliğimi eline almış gibi daha çok yayılırken yutkunarak gözlerimi araladım. O sırada kapının da kapanma sesini duymam bir oldu. Gözlerimi daha çok aralarken içerisinin karanlığı yüzünden bir şey göremiyordum. Yan tarafımda olan gece lambasına uzanıp ışığı açtığımda masada duran yemeklerle midem sevinç naraları atmaya başlamıştı bile. Yavaş hareketlere ayağa kalkıp masaya doğru gidip tepsinin üzerindeki notu elime aldım.

yemeğe gelmedin. Hasta olduğunu düşündüm. Umarım ki bir şeyin yoktur. Hayır, şimdi bakamam sana oturup ta. Kalkınca tüm yemekleri yiyeceksin. Kontrol edicem.. Afiyet olsun. Baran”

Notu okurken ister istemez kıkırdamak zorunda kalmıştım. Neden böyle yapıyordu bu çocuk. Her defasında ona kızmak isterken onu sevimli bulmaktan yorulmuştum. Bana neden yardım ettiğini bile anlayamıyordu beynim. Ama bu bana iyi geliyordu. Baranla ilgili olan her şey bana iyi geliyordu. Tepsideki çorbayı yavaş yavaş içerken hala nota bakıyordum. Hasta olduğumu sanması iyi bir şey miydi? Beni için endişelenmişti ama sonra bana bakamayacağını da yazmıştı. Ne kadar dengesizdi bu adam. Bir lafı bir lafını tutmuyordu. Anlamı yoktu hiçbir hareketinin. Bir öyle bir böyle garip bir insandı. Ama iyiydi.

SALINCAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin