VI - KOVULUŞ

304K 13.4K 4K
                                    


SERZENİŞ LEYL

6.BÖLÜM

KOVULUŞ

🍂


Taksiden indiğimde hâlâ kendime gelebilmiş değildim.

Kalbime binlerce cam kırığı saplanmış da nefes alamıyormuşum gibi kesik kesik ağlamıştım yol boyunca. Neden bu kadar çok ağladığımı da bilmiyordum oysa. Sanırım her şey üst üste geldiği için artık en ufacık şeyi bile bana bahane oluyordu. Bora'dan ziyade kendime öfkeliydim. Aptaldım ben. Tüm bu olanlara rağmen, Bora'nın nasıl öfkelendiğini görmeme rağmen hâlâ o kutunun içinde ne olduğunu merak edecek kadar aptaldım hem de.

Yasaklar çekiciydi. İçinde sınırsız güzelliğin bulunduğu cennet diyarına rağmen, yasak meyveye el uzattıracak kadar çekiciydi. Yanacağını bile bile, içinde cesaretin tohumlarını büyüten her insan elini günün birinde ateşe değdirirdi. O günahkâr ateş insan tenine bir kere sindi mi artık iflah olmazdı kaderi. Onulmazdı düşleri. Ardı ardına sıralanırdı tükenişler. Öncesinde bir yıkım başlar sonrasında kovuluşlar eşlik ederdi. Cennetten kovuluş, yürekten kovuluş, huzurdan kovuluş.

Benim yasak meyveye el uzatışım da kovuluşum da dört ay öncesine dayanıyordu. Şimdi ise duygusuz, bencil ve en önemlisi katil bir adamla cezalandırılıyordum.

Taksiden evimizin bulunduğu sokağın biraz gerisindeki cadde üzerinde inmiştim. Ağladığım için gözlerim domates gibi kızarmıştı. Hafif rüzgâr esiyorken temiz havayı içime çeke çeke yürümeye başladım. Annemin ağladığımı anlamaması gerekiyordu. Zaten bir sürü soru soracaktı, daha fazlasına katlanamazdım.

Eve yaklaştıkça içimi huzursuzluk kaplıyordu. Eve giresim yoktu ama dışarıda kalıp ne yapacağımı bilmiyordum. Evde yalnız kalmayı sevdiğim kadar dışarıda tek başıma dolaşmayı sevmezdim. Hilal'de bana eşlik edemezdi, kızcağız hafta içleri çalışıyordu.

İsteksiz adımlarla eve varıp kapıyı çaldım. Çantamı karıştırıp anahtarımı bulmaya dermanım yoktu. Annem kapıyı açtığında yüzüme her zamanki gibi ters ters baktı ancak hiçbir şey söylemeden içeri geçmeme izin verdi. Şaşırmıştım. Şimdiye kadar çoktan beni sorguya çekmesi gerekiyordu. Annemi arkamda bırakıp koridora doğru yürürken, "Misafirimiz var," demesiyle duraksadım. Neden sessiz kaldığını şimdi anlıyordum.

Salonun önünden henüz geçmeden durdum. "Kim var?"

"Bir arkadaşınmış," dedi annem parmağıyla salon kapısını işaret ederken. Doğruca salona yürüdüm. Beni Hilal'den başka kim ziyaret edebilirdi ki? Hilal dışında tek bir yakın arkadaşım vardı ama o da yurt dışındaydı. Salondan içeriye adım attığım an kaşlarım çatıldı çünkü Yaren'i karşımda görmek beklediğim bir şey değildi. Koltukta sessizce ve mahcup bir yüz ifadesiyle oturuyordu. Yanına doğru oldukça yavaş adımlar atarken suratım onu ürkütecek derece de asıktı. Beni gördüğünde ayağa kalkmaya yeltendi ancak gerek olmadığını söyleyerek geri oturttum.

Niçin geldiğini çok iyi biliyordum.

Yaren'in karşısına oturmadan önce kapının önünde duran anneme, "Bize iki kahve yapar mısın annecim?" diye seslendim. Mutfakla salon arasında epey mesafe vardı, annem konuşulanları o mesafeden duyamazdı.

Annem olur dercesine kafasını salladığında Yaren'e dönüp, "Nasıl içersin?" diye sordum.

Yaren müebbet yemiş suçlu misali kaldırmıyordu kafasını. Her zaman tanıdığım o makyaj küpü şaşalı kız gitmiş, yerine sade ve salaş bir kız gelmişti. Makyajsızken yaşı ne kadar da küçük duruyordu. Ama bu haliyle daha güzel olduğunu inkâr edemeyecektim.

SERZENİŞ (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin