SERZENİŞ LEYL9.BÖLÜM
DELİ CESARETİ
🍂
Ait olduğumuz şehrin, bizi saran kurşuni renk kollarındaydık.
Bora'yı kararından döndüren şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Düne ait o saçma anlarımızdan, geçirdiğimiz o tuhaf akşamdan ve ihtiyarın akıl karıştıran sözlerinden sonra orada daha fazla kalmak istememiş olmalıydı. Ağva'dan öğle saatlerinde ayrıldıktan sonra yola çıkıp yaklaşık dört buçuk saat içinde Ankara'ya varmıştık. Şimdi şehrin ortasında, karanlığı sırtına bir çarşaf gibi dolamaya çalışan gökyüzünün altında ilerliyorduk.
Saat akşamın altısıydı.
Yol boyu paylaştığımız kasvetli sessizlikten sıyrıldım ve bakışlarımı onun yan profiline diktim. "Artık eve gitmek istiyorum," dedim konuşmaya oldukça hevessiz bir sesle. Saatlerdir araba kullanıyor olmak Bora'yı yormuşa benziyordu zira onun da gözleri benim gibi yarı baygın bakıyordu. Ben dün gece neredeyse hiç uyuyamamıştım, o nedenle yol boyunca yarı uyur vaziyetteydim. Ama onun bazı şeyleri uykularını kaçıracak kadar dert ettiğini düşünmüyordum.
Bora göz ucuyla bana kötü bir bakış attı. Oysa ses tonum ne asabiydi ne de şu an ona kafa tutuyordum. Sadece artık gerçekten de eve gitmek istiyordum. İlk defa bu kadar uzun bir süreyi Bora ile birlikte geçirmiştim. Hayatımın beş günü daha benden zorla alınıp çöpe atılmış gibi hissediyordum. Ben böyle isyan ettikçe, kendimi onunla daha fazla vakit geçirirken bulduğum için artık günlerin hesabını yapmayı da bırakacaktım.
Bora'nın kaşları düz bir biçimde çatıldı, gür kirpiklerin çevrelediği yeşil gözleri yolu izliyordu. "Bir iki saate kurtulacaksın benden," dedi aksi bir sesle. "Şimdi Tekin'in mekânına uğramam gerekiyor."
Ne işi olduğunu elbette sorgulamıyordum ama beni yanında bir çanta gibi taşımasına anlam veremiyordum. "Önce beni eve bırakabilirsin," dedim uysal bir tavır takınarak. O kadar yorgundum ki onunla zıtlaşamayacaktım. Çünkü ne söylersem tersini yapardı. "Ya da müsait bir yerde indirebilirsin. Kendim giderim."
"Seni eve ben bırakacağım," dedi Bora itirazı reddedercesine. "Sizin ev şu an da yoluma ters düşüyor. Ayrıca size de uğramak istiyorum. Seni izinsizce götürdüğüm için baban kızmış olabilir. Canını sıksın istemem."
Bakışlarımı onun yüzünden çekerek yolu seyretmeye başladım, bu gereksiz düşünceli hali gözlerimi yaşartmıştı doğrusu. "Merak etme. Canımı senden âlâ sıkan yok."
Bora hiçbir şey söylemedi ve sıkışan trafiği bahane ederek bir sigara yaktı. İş çıkış saatine denk geldiğimiz için yollar epey tıkanık görünüyordu. Bir süre sonra açılan yollarda hızlı bir şekilde Kupa Kızı'na vardığımızda Bora benden önce arabadan indi. Bense yerimden kıpırdamıyordum bile. Bora sağ tarafa dolanıp cama vurduğunda arabadan isteksizce çıktım ve onun asık suratıyla karşılaştım.
"Davetiye mi bekliyorsun?"
"Burayı sevmediğimi biliyorsun," dedim mekânı işaret ederek. "Umarım içerde o sümsük Yaren yoktur."
Bora cevap vermek yerine elimi tutarak beni içeriye doğru sürüklediğinde arkasından isteksiz adımlarla yürüdüm. Kupa Kızı bugün diğer günlere nazaran daha sakindi. Ve görmeyi asla istemediğim Serdar ve Yaren ikilisi baş köşede oturuyordu. Bunlar bu mekândan hiç ayrılmıyor muydu? Serdar telefonundan bir şey gösteriyor, kolunun altına aldığı Yaren ise başını Serdar'ın omzuna yaslamış bir vaziyette gösterdiği şeye bakıyordu. Yaren'in aslında nasıl bir kız olduğunu bilmesem Serdar'a aşık olduğunu düşünebilirdim. Çünkü aşık kız numarasını çok iyi yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ (KİTAP)
Novela JuvenilHiçbir günah kefaretini unutmaz. Hiçbir kirli sır gecenin nezaretinde tutuklanamaz. Geleceği ellerinden tek gecede koparılan bir adam, öleceğini bilse dahi sessizliğin kanatlarına sığınmaz. İki karanlık gecenin iki büyük suça gebe kaldığı ve iki yab...