Soluk soluğa koşuyordum. Nefessiz kalmıştım. Emre'de arkamdan koşuyordu. Daha fazla dayanamayıp,
"Gelme peşimden." dedim.
"Rüya bekle."
Biraz daha koşarsam yere yığılıp kalacaktım. Bu yüzden bekledim.
"Ne istiyorsun?"
"Seni."
Duyduğum kelime karşısında şok olmuştum. Söyleyecek söz bulamamıştım. Nasıl yani Emre beni sevdiğini itiraf mı ediyordu?
"Ne dedin sen?"
"Duydun işte Keçi'm."
"Ama sen..."
"Ama'ları bir kenara bırak şimdi."
Telefonum çalıyordu. Kimdi bu münasebetsiz?
İrem'e bakan bakıcı arıyordu. Nolmuştu?
Nermin hanım (bakıcı) beni kolay kolay aramazdı. Vakit kaybetmeden telefonu açtım.
"Alo"
"Rüya hanım acilen görüşmemiz gerekiyor."
"Bir sorun mu var? İrem'e bir şey mi oldu?"
"Rüya hanım bunları buraya geldiğinizde konuşsak, gerçekten önemli bir konu. Barış beyde birazdan burda olacak."
Tabi ya Barış. Derin'in abisi. Benimde bir zamanlarki hatam.
"Peki Nermin Hanım. 1 saate ordayım."
Telefonu kapatıp çantama koyarken Emre bana meraklı gözlerle bakıyordu. Ne diycektim ben ona şimdi.
"Arayan kimdi?"
"Bir arkadaşım."
"Kim?"
Neden bu çocuk her şeyi merak ediyordu? Cevap veripte daha fazla yalan söylemek istemiyordum ona.
Sıkıntılı halimden anlamış olacaktı bana;
"Bir sorun mu var Rüya."
"Hayır yok."
"Neden suratın asıldı o zaman?"
Bir an önce bir şeyler bulmam gerekiyordu.
"Annemler 1 saat içinde evde olacaklarmış. Gitmem gerekiyor."
"Tamam gel bırakıyım seni."
Eğer onunla gidersem tamamen zaman kaybı olacaktı.
"Hayır. Yani gerek yok. Zaten ev şurda."
"Tamam. Yarın okulda görüşürüz."
Yanağımdan öptü ve parka doğru yürümeye başladı. Malum benim peşimden koşmaktan arabasını parkta unutmuştu.
Emre'nin üstelememesi garipti. Normalde başımın etini yer dururdu. Her neyse gitmişti sonuçta. Bir taksi çevirip adresi verdim.
Hala aklım Emre'deydi. Şüphelenmiş miydi acaba? Böyle durumlarda Deniz'i arardım ama şimdi onunla konuşmuyorduk. Deniz'e olan öfkem bitmişti. Onunla barışmak istiyordum. Sanırım yarın okula gittiğimde ilk işim bu olacak.
Yetiştiğimizde taksiden indim.
Karşımda Barış'ın kucağındaki İrem'i gözlemledim. Barış onu eğlendirmeye çalışıyordu. Beni farkettiğinde;
"Rüya." dedi.
"Nermin hanım yok mu?"
"İrem'i bana bıraktı. Sütü bitmiş galiba. Onu almaya gitti. Ama şimdi gelir."
"Hadi içeri geçin hasta olacaksınız."
"Seni görmek güzel."
Ben ona aynı şeyi söyleyemiyecektim ama naziklikten de olsa tebessüm ettim. İrem'i Barış'ın kucağından alıp içeri geçirdim. Barış'ta arkamdan geldi.
İrem'e şaklabanlık yapıyordum. Barış'ta bana ayak uyduruyordu. Geleli yarım saat olmuştu ama Nermin Hanım hala ortalıklarda görünmüyordu.
Barış'a;
"Bir şeyler içer misin?"dedim
"Soğuk bir şey varsa alırım."
"Bakalım varmıymış."
Bir süre baktıktan sonra ümidimi kesmek üzereyken buzdolabının üst kısmında limonata buldum. Soğuk ve iştah açıcı gözüküyordu. Hazine bulmuş gibi sevinmiştim. Çünkü sıcaktan bunalmıştım.
Bardaklara Limonatayı boşalttım.
Tepsiye koyup Barış'a verdim. Barış hala İrem'le oynuyordu.
İrem'in eli Barış'ın limonatasına çarpınca limonatanın neredeyse tamamı Barış'ın üzerine döküldü.
"Çıkar gömleğini." dedim.
"Gerek yok ya."
"Saçmalama Barış. Çıkar işte yıkayın yarım saate kurur hem."
"Peki."
Gömleğini çıkardı. Adamın vücudu kaslarla kaplıymış. Ben daha bugün öğrendim bunu.
Üst kata çıkıp deterjan bulmaktı hayallerim. Ama üst katta banyo bile yoktu. Nerde bu evin banyosu? Sorusuyla üst katta dolanırken zil çaldı. Nermin Hanım gelmiştir umuduyla aşağı inerken gördüğüm kişinin Nermin hanım olması gerekiyordu, Emre değil.
"Emre. Senin burda ne işin var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA (Bir Aşk Hikayesi)
RomanceEskiden rüyalara inanmazdım. Ama şuan tek rüyam sen oldun. Sadece sana inanıyorum. RÜYA... "N-neden neden yaptın bunu?" dedim korkulu gözlerle. "B-bak anlatacam ama sakin ol sevgilim." "S-s-sakın bir daha bana sevgilim deme." kendimi daha fazla tut...