♦22♦

84.8K 2.3K 124
                                    

Saçlarını okşuyordu iri bir el.  Kulağında bir vakitler radyolardan duyduğu bir türkü, boğuk boğuk mırıldanıyordu elin sahibi tarafından.. Uyanır uyanmaz böylesi bir heyecana alışık olmayan yüreği güm güm atmaya başladı. Mahir'in ağzından bir çok kere duymuştu türkü. Bu defa ki başkaca bir his ve mana taşıyorken, yüzünü dönüp dönmemekte kararsız kaldı.

Üç dört gecedir erkenden eve gelip saçlarını öpüp okşayarak koynunda karısını uyutuyor, bunca zaman göstermediği ilgiyi sanki kısa zamanda telafi edecek gibi dakikalarca elleriyle severek gösteriyordu. Ne yapsa ne etse, bir türlü çözemiyordu kethum dilini.. Sanki ağzının içinde çakıl taşları doluymuş gibi, açtığı an dökülecek de bilmeden Zeynep'i üzecekmiş gibi, hislerini dememeye ömrünce yemin etmiş gibi diyemiyordu derdini.

Ama anlaşılan o ki, kethumluğuna bir çare bulmuş, yüreğini kendi diyeceklerinden daha doğru anlatacak bir türkü takmıştı ağzına. Yattığı yerden hem o kapkara saçları okşuyor, hem kokusunu içine çekerek uyku mahmuru boğuk sesiyle türküyü söylüyordu. Derdini diyemediği, hissiyatını söyleyemediği zaman bu yola başvurduğunu kendisi de anlamış ve farkına varmıştı.

" Beni eller kimi görme 
Sen benimsin ben seninim 
Gel seni benden ayırma 
Sen benimsin ben seninim"

Dayanamayıp döndü yüzünü Zeynep. Gözlerini aça aça, başka bir yere kaçırmadan hasret ve aşkla sevdiceğine, kocasına baktı.

" Kalpten kalbe bir yol vardır 
Gözünen görünmez sırdır 
İkimizin kalbi birdir 
Sen benimsin ben seninim "

İçinde durduramadığı, katiyen önüne geçemediği bir heyecanla dudaklarını ağzına alıverdi adamın. İniltiyle öpüp sevdi. Alışık değildi ondan böylesi ilgi görmeye.. Kendini yalnız ihtiyacı için sevdiğini düşünürdü hep. Ama kaç gecedir ona dokunmayıp yalnız sarıp sarmalayışından, bir kaç gece evvel gözünden yaş akıtarak ona sarılışından artık hisleriyle davrandığını anlıyordu.

Sözlerine henüz yansımasa bile kah mırıldandığı türkülerden, kah saçlarını içine çekerek koklamasından ne demeye çalıştığını fısıldıyordu sanki. Olgun olan, yaşça büyük olan Mahir olsa da, sevmek meselesi bir yapıyordu yaşlarını da anlayışlarını da.

Zeynep dudağını kocasından hızlanmış soluklarıyla ayırıp, birden kasıklarına saplanan sancıyla inledi.

"Ah!"

"Ne oldu?

"Hiç.. Oluyor öyle bir kaç gündür.. Ayaklarımı üşüttüm herhalde.."

Mahir yattığı yerden kalkıp doğruldu hemen. Yüzüne vuran endişesiyle Zeynep'in iki büklüm tuttuğu kasığından elini çekip kendisininkini koydu.

"Burası mı?"

"Hıı.. Geçer şimdi.."

"Ağrıyor mu?"

"Yok.. Sancı gibi.. Ara ara saplanıp geçiyor.. Sen merak etme.. Sofraya in hayde.. Ben de gelirim ardından."

Mahir kaşlarını çatıp ters ters baktı kıza elini göğüslerine çıkarıp sıktı birden..

"Ya burası, burası da ağrıyor mu hala?"

Zeynep utanıp dudaklarını ısırarak başını salladı. Dün gece, göğüsleri öyle ağrımış, öyle sızlamıştı ki, yanlışlıkla kocasının sarılırken eli değiverince acıyla inlemişti istemsiz. Son zamanlarda hiç olmadığı kadar hassas, hiç olmadığı kadar kırılgandı bedeni..

"Ay başı mı oldun? O zamanda ağrırdı göğsün.."

Zeynep kocasının farkettirdiği şeyi şaşarak düşündü. Döşekten doğrulup bir şey demeden üstünü geyinip başına çemberini örttüğü gibi çıktı odadan. Arkasından bakakalan adam, ağzı açık vaziyette oturdu kaldı olduğu yerde. Belli ki üzecek bir şey demişti bilmeden. Yahut hala affettirememişti kendini.

Allı GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin