Merhaba,
Ne kadar basit değil mi hayat. Her şey ne kadar basit geliyor insana. Bir çiçeğin açması, sonbaharda yaprakların dökülüp ilkbaharda tekrardan yeşillenmeleri... Zamanı öyle kullanıyoruz ki birde, sanki hiç bitmeyecekmişçesine, sonsuza dek sürecekmiş gibi. Her gün birileri ölüyor. Sevdiklerimiz, tanıdıklarımız ve bir sürü başka insan. Hiç kalbimizdeki insanı kaybettiğimiz oldu mu ? Tam kalbimizin kökündeki insanı hayatın bizden aldığı oldu mu ? Kalbimizde varolması bir yana her gün görmeye alıştığımız bir insanı biz ölene kadar hiç göremeyecek olmamız. Düşününce çok yalnız ve garip bir şey. Korkunç. Düşünsene bir trafik kazası, bir kalp krizi ve böyle bir sürü sebepten bir dakika önce gördüğünüz bir insanı kaybetmek, ne kadar acı ve ürkütücü. Daha bir dakika önce gördüğünüz bir insanı yaşadığınız süre boyu göremeyecek olmanız. Hayat bunlarla dolu işte. Bu garip duyguyu silmek zordur. Aslında silemezsiniz de. Onu kabullenirsiniz. Onunla yaşamayı bir zaman sonra öğrenirsiniz. Bir bakarsınız yıllar önce size en garip gelen, sizi en çok üzen şeye yıllar sonra alışmışsınız. Normal gelmeye başlamış. İşte hayat böyledir. Sana bir şeker verir. Onu çok seversiniz. Sonra o şekeri bir anda alır elinizden ve çöpe atar. Başta üzülürsünüz. Dersiniz ki "onu bana sen vermiştin, niye aldın elimden niye attın çöpe?" Sorarsanız kendinize bunu. Cevap alamazsınız. Ama buna hayatınız boyu üzülmezsiniz. Değil mi ? İşte bu yüzden sizi üzen hiçbir şeyi hayatınızdan çıkarmayı denemeyin, onları silmeye çalışmayın ya da hayatınız boyunca onun için üzülmeyi bırakın. Onunla yaşayın. O sizin bir parçanız olsun. Ona alışın. Ve bir bakmışsınız o şey için artık üzülmeyi bırakmışsınız.
Bunları düşündüm bütün gece.Şuanda hala okul gezisindeyiz. Devam ediyim. Sabah kalktım. Hazırlanıp kahvaltıya indim. Okul yönetimi bizim kendi başımıza gezmemize izin verdi. Kahvaltıları bitirdikten sonra Burak'la beraber Paris'in sokaklarında gezmeye çıktık. Sanki küçük bir çocukmuşum da, kaybolurmuşum gibi elimden hiç bırakmayacakmışçasına sıkı sıkı tutuyordu.
Bir lunaparka geldik. Sanırım festival gibi bir şey vardı. Orada oyunlar oynadık. Burak benim için oyuncak tatlı, ponçik bir ayı kazandı. Ona Kisel adını verdik.( Bu ismi Burakla biz bulduk. Kulağa çok hoş geliyordu. Bizim için önemli bir anlamı da vardı bu ismin.) Dönme dolaba, atlıkarıncaya bindik. Günümüz harika devam ederken Metehan'la karşılaştık. Yanında bir kız vardı. Çok tanıdık geliyordu. Sanırım o da bizim kampüsten diye düşündüm. Metehan bize selam verdi. Yanındaki kızı göstererek "Bu Helin" (tahmin ettiğim gibi aynı kampüsteymiş). "Aynı kampüste." dedi Metehan. Burak şaşırmış gözlerle Metehan'a bakıyordu. Metehan'ın bizimle aynı kampüste olduğunu yeni öğrenmişti. Ve sanırım Metehan'dan nefret etmişti. Onu kendisine düşman edinmiş bile olabilir. Açıkçası ben de Burak'ın yerinde olsam sevgilimi Metehan'dan uzak tutmaya çalışırdım. Metehan'ın yakışıklı olduğunu daha önceden söylemiştim ama bu kelimenin biraz daha altına inersek eğer Metehan,
Kıvırcık saçlı, gözleri koyu kahverengi. Boyu 1.85. Giyimi klasik, modayı takip ediyormuş gibi görünüyor. Yanaklarında ve burnunun üstünde çilleri var. Burnunu bir ünlünün Burnuna benzeticek olursak eğer bu ünlü kesinlikle Grant Gustin olurdu. Ve onunla karşılaştığımız zamanlarda dikkat ettiğim kadarıyla parfümü Mesmeriz markalı kaliteli bir erkek parfümüydü. Sanırım genellikle bu markayı kullanıyor. Dudakları hafif pembe renk tonunda, cildi ise buğday tonundan biraz uzaklaşmış neredeyse esmer olucakmış gibi. Ama onun en beğendiğim özelliği saçlarının kıvırcık oluşu ve yüzündeki o bağımsız çilleri. Bana göre eğer bir erkeğin saçı kıvırcıksa ve yüzünde çiller varsa o erkek %99 yakışıklı erkek kategorisine girmiş demektir.
Burak elimi tuttu. Sanırım bunu refleks olarak yaptı. Sahiplenici sevgili refleksi. Yüzüne baktığımda kızarmış gibiydi yüzünün renk tonu. Burak'ın yüzünde çilleri yoktu veya saçı kıvırcık değildi ama benim için dünyanın en yakışıklı ve en tatlı erkeğiydi Burak. O benim yakışıklı erkeğimdi. O benim tatlı sevgilimdi. O benimdi. Bu dünyada sadece ondan bir tane var. Ve o da benim.
"Metehan ?" Diye söze girdi Burak.
"Seni görmek güzel Burak. Dün Meriç burda olduğunu söylemişti. Acaba ne zaman seni görücem diye merak ediyordum."
Burak ani bir dönüş yaptı ve bana baktı. İmalı korkunç bakışları. Bu bakışları ondan habersiz bir şey yaptığımda atardı genellikle.
"Siz, ikiniz, dün nerde konuştunuz ki ?"
"Kampüsle birlikteyken Meriç'i gördüm. Konuştuk. Şaşırdık biz de aynı kampüste olduğumuza. Neyse. Helin'i tanıştırdım zaten. O uzun zamandır bu kampüste aslında ama ben yeni geldim."
"Memnun oldum Helin. Ben Meriç(elimle Burak'ı gösterdim) bu da Burak."
"Memnun oldum. Artık gitsek mi Metehan ?"
"Tamam. Neyse sonra görüşürüz. Artık nerdeyse hep beraberiz zaten değil mi ?"
"Tabi ki. Bundan sonra hep beraberiz."
Alay edermişçesine konuşup sonra da aynı şekilde güldü Burak.
"Ben o çocuğu bi ezicem ondan sonrada cebimden ayırmicam ve sonsuza dek beraber olucaz. Şimdi sana gelelim prenses. Nerden başlamak istersin ? Dün neden karşılaştığınızı bana söylemediğinden mi yoksa aynı kampüste olduğumuzu bildiğin halde bana söylememenden mi ? Seç birini."
"Eğer bunun önemli bir şey olduğunu düşünseydim sana bunu söylerdim. Ama söylemedim. Çünkü önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece bir tesadüften ibaret her şey o kadar sevgilim. Tamam mı ?"
"Yeter artık. Sana niye kızamıyorum ben ya ? Çok sinir bir şey bu şuanda. Bu kadar tatlı olma. Sonra biri görür aşık olur falan bi de onlarla uğraşmıyım. Ha öyle bir şey olursa çok güzel uğraşırım uğraşmasına ama işte olmasın yani."
Bu çocuk bi gün beni kalpten götürücek ya. Allah'ım nasıl bir insan bu ya. İnsan mı bu acaba ? Bu gülüş, bu ses tonu, bu bakışlar nasıl olurda hepsi aynı anda bir insanda toplanmışlar ? Bunları düşündükçe mutku oluyorum. Sonsuza dek bu gülüşlerle yaşayacağıma inanamıyorum. Ölene dek bu gözler benim. Her kalktığımda bu gözleri görücem. Her kalktığımda bu yüze bakıcam. Her bu yüze baktığımda daha fazla şükredicem. Bu yüzün sahibi beni sevdiği için. Bu yüzün sahibini sevdiğim için.
Bu günlük böyle sevgili günlüğüm. İyi geceler. Seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük
ChickLitBir genç kızın intiharından sonra odasında çıkan bir günlüğün ablası tarafından bulunması ve günlük içerisinde yazanların intihar sebebini de ortaya çıkarması.