-18-

175 10 9
                                    

Sevgili günlük,
 
   Yine her zaman ki gibi güneş dolu bir
sabaha uyandım. Paris'in muhteşem ışığı her yeri aydınlatmaya yetiyordu.
Ve ben her zaman ki gibi sabahın köründe uyanmıştım. Ne olurdu sanki şu güzel günde öğle vaktine kadar uyusaydım. Tek sorun bu saatte uyanmak da değil bir de uykumu da almışım yatsam bile uyayamadım. Oteller pek de bana göre değillermiş. Şimdiden yatağımı ve kuş tüyü yastığımı özledim. Hiçbir yastık benim yastığımın yerini tutamaz. Açıkçası özlediğim tek şey yastık değildi o anda. Burak'ı yaklaşık 6-7 saat önce görmüş olsam da o anda onu çok özlemiştim. Çünkü beni nerdeyse her sabah o kaldırırdı ve ben buna çok alışmıştım.

   Birkaç dakika sonra "Sevil" adlı hocamız bizi uyandırmak için geldi. Tabi 4 kişiden sadece ben uyanıktım. Bu hocayla aramızda her zaman bir samimiyet vardı. Derste bir şey anlatırken durur, bana döner ve "bugün harika görünüyorsun Meriç" der ve gülerdi. İlk başlarda bunu dalga amaçlı söylediğini düşünsem de daha sonralardan ders bitimlerinde beni yanına çağırır ve anlamadığım yer olup olmadığını sorardı. Anladım ki bu hoca cidden beni sevmiş olmalı.

   "Günaydın Meriç. Bakıyorum da erkencisin. Uykunu almış olsan iyi olur bugün büyük bir tur bizi bekliyor."

Büyük bir samimiyetle devam ettim;
  "Uykumu aldım ama vücudumun büyük herhangi bir şeyi kaldırabileceğinden emin olamıyorum hocam."

Günlük Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin