petersburg, son istasyon

1.9K 347 158
                                    

"Huzursuzsun, hyung," diye mırıldandı Park Jimin sesini kimselere duyurmak istemezcesine, birkaç saat öncesine kadar kollarında sevgisini fısıldayan adamın bu durgun halleri, korkutmuştu bir anda kendisini.

Ne olacağını biliyordu şimdi Park Jimin, ne olacağını hissediyordu daha çok; sevdiği adam ile el ele tren istasyonuna ilerlerken, son durağa adımladıklarının bilincindeydi de. Lâkin son, nefeslerine kadar yakın, parmak uçlarına kadar sarılı iken, nasıl ve nereye kaçabilirlerdi ki sondan? Sıkıntı ile nefeslerini vermekten daha iyisi gelmezdi elinden, lâkin nice nefeslerini verse de kalbinde dönüp duran fırtınaları engelleyemezdi, şimdiki gibi de, engelleyemedi.

Min Yoongi ise durgundu öyle gözükmesine, lâkin içindeki sessiz savaşların can yaralayıcı darbelerini bir kendisi, bir de parmak uçlarını okşayan adam hissederdi en iyi. Dönmek istemiyordu trene, dönmese ne kaybederdi ki en fazla? Fakat Jeon Jungkook bunun da bir bedelinin olduğunu, kendisine bahşedilmiş mutluluk hakkını elinin tersiyle itmenin cezasının sonsuza dek mutsuzluk olduğunu söylemişti. Korkmuştu bu yüzden Min Yoongi, tekrar kavuşacaksa Park Jimin'e, birkaç günlük kırık unutulmuşluklar önemli değildi O'nun için; fakat sonsuza dek unutmuş ve unutulmuş olmak, işte bu darmadağın ederdi Min Yoongi'yi, ne tekrardan toparlanabilirdi, ne de tekrardan toparlanmak isterdi.

Zira Park Jimin olmayacaksa yanında, sonsuz olmanın ne anlamı vardı yahu? Sonsuzluğu gökyüzünde arardı Min Yoongi, ondandı bütün gökyüzüsünü tereddüt bile etmeden Park Jimin'in saçlarına dizmesi, ondandı dudaklarının bir türlü Park Jimin'in saçlarından ayrı düşemeyişleri. Sonsuzluk gibi kokardı Park Jimin'in saçları; kendi aşkı, avuçladıkları mutluluk gibi kokardı, Min Yoongi bağımlısı olmadan edemezdi bu kokunun.

Lâkin Min Yoongi unutmuştu o gün, içindeki korku yılanları nasıl da sarmıştı zihnini; Park Jimin'in kendi öpücüğü kazınmış bileğine tek bir dokunuşu, nice unutulmuş hatırayı utandırırdı halinden, Park Jimin bir anı değil de, kalp sızısı oluverirdi, hem de en güzelinden, en hissedilmeye değerinden. Ve Petersburg halkının inanışıydı ki; en güzel kalp sızıları asla geçmez, asla unutulmazdı. Çünkü insan ne olursa olsun, en güzeli hissetmeyi hak ederdi her daim.

Soluklandı derince, ne ara döndüklerini bilmediği Venedik İstasyonu'nda dolaştırdı bakışlarını, parmak uçlarına sardığı adamın parmak uçlarını öptü ardından, tek tek. Düşünmeyince daha kolay, düşünmeyince daha az acı vericiydi, bu yüzden düşünmedi Min Yoongi bir adım sonrasını, bir nefes sonrasını, bir istasyon sonrasını.

"Saçlarını öpmemişim ki bugün, canına yandığım," diye mırıldandı burnunu küçüğün saçlarında dolaştırırken, nasıl da dolmuştu içine sonsuzluk bir anda, hislerini nasıl da ebediyete taşıyıvermişti. "Ondandır bu huzursuz hallerim."

Ardından bir öpücük bırakıverdi saçlarındaki en parlak yıldıza, yüzüne damaklarını en güzel gösteren bir gülümseme bahşetti öptüğü yıldızın parlaklığı. Geri çekilip canına yandığı adamın ilkbahar renkli yanaklarını okşadı gülümsemesi henüz taze iken. "Bak," dedi sonra, beyaz parmakları sevdiği adamın ilkbahar rengi yanaklarıyla ne de güzel uyuyordu. "Nasıl da gülümsemem oluverdin tek bir kokunla; kokun bile böylesine darmadağın ederken beni, tek bir bakışının kalbimdeki etkisini bilebilir misin, canına yandığım?"

Oysa Min Yoongi, kendi kalp sızısı için yakınırken parmak uçlarına sardığı adamın sızılarını fark edemedi o an, etse belki, can verdiği hiçbir kelimeyi dile getirmezdi bir daha. Zira Park Jimin, Min Yoongi'nin her bir cümlesine sardı nefeslerini, tek bir cümlesi nasıl da kesivermişti bütün nefeslerini, aklı almadı bir türlü. Bu his oldukça hoşuna gitse de, bir daha böyle dile gelmemeliydi Min Yoongi, zira Park Jimin bütün nefeslerini dizerse nasıl solurdu Min Yoongi'nin cennet kokusunu?

tokyo-petersburg treni, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin