Telefonumun ekranına hayran dolu bakışlarla bakıyordum, yaklaşık yarım saattir. Harry'nin her yazdığı cümle ruhuma işliyordu sanki. O yazdıkça gülümsüyor, oturduğum sandalyede şekilden şekle giriyordum. Kalbimde oluşan heyecan kulaklarımda yankılanıyordu.
"Seni seviyorum." diyerek sonlandırdığı cümlede gözlerim dolmaya başlamıştı. Sahiden beni seviyor muydu? İlk kez karşılık alıyor olmak muazzam bir histi. Bir elimle göz yaşlarımı silerken, diğer elimde tuttuğum telefonun klavyesine giriş yaptım. "Seni seviyorum. Küçüklüğümden beri." diyerek yolladım. Ellerim titremeye çoktan başlamıştı. Bu gerçekleşiyor olamazdı. Rüyada mıydım ben?
Eğer rüya ise, anne lütfen beş dakika daha uyayım...
Uygulamada beliren 'Yazıyor...' simgesi çıktığında meraktan ve aşırı mutluluktan bayılacağım diye korkmaya başladım. Bünyem alışık değildi ki benim. Şaka gibi geliyordu. "... Seni kusurlarınla sevdim." diyerek çevrimdışı olduğunda, kalbime Eros'un o dillere destan olan oklarından biri saplanmıştı çoktan. Harry'nin sohbetinden çıkıp, en yakın dostum olan Isabell'in sohbetine giriş yaptım. Ellerim istem dışı hala titremeye devam ediyordu. Kalbim göğüs kafesimdeki zincirleri kopartmak istercesine atmaya devam ediyordu. Telefonu zorla tutup, hızlıca klavye yardımıyla yazdıktan sonra ekrana gülümseyerek baktım.
"Onu seviyorum, o da beni seviyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sign of the times ➳h.s
Fanfiction"Ağlamayı bırakman gerekiyor. Gülümse her zaman." demişti bana. Ama asıl bu duruma gelmemi sağlayan kendisiydi. ©Selinarat,2017.