Artık Türkiye'ye dönmüştüm. Kaldığım yerden devam etmem gerekecekti. Telefonumu açtığımda tonlarca arama listesiyle karşılaştım. Neyse ki bunların yarısından çoğunu Cenk oluşturuyordu. - Ah lanet. Tamamen aklımdan çıkmış. Dönem ödevi....-
...............
Evime geldiğimde kapısı açıktı. - Hayırdır lan!- Temkinli bir şekilde kafamı içeriye uzattım. Arkamdan çektiğim hançerin sesi kulaklarımı doldururken içeriden bir kaç eşya yere düştü. Kaşlarımı çatarak kapşonumu kafama geçirdim. Kim olabilirdi. Acaba salak Ted mi?
Sağıma soluma bakındım. Sırayla odaları kontrol ettim. Hançer heran saplanacak konumdaydı. Aşağısı temizdi. Yukarıya çıkmak için merdivenlere ilerlerken dış kapının orda bir silüet fark ettim. Bu tarafa değil aksi yöne doğru yürüyordu. Ama benim bahçemdeydi!
Nihayet bahçe kapısından çıktıktan sonra bende gizlendiğim yeri terk ettim. Küçük dostum ne yapmaya çalışıyordu. Benim evimde ne işi vardı. Bu sorulara cevap alacaktım. Başka çıkışı yoktu!
Benim gibi baştan aşağıya siyaha bürünmüştü. Ellerinde ise deri eldivenler vardı. Tıpkı benim gibiydi!
Köşeyi döndüğünde biraz daha hızlandım. Kendimi fark ettirmemem gerekiyordu. Sanırım geç kalmıştım. Küçük dostum ortalıkta yoktu. İyice etrafa bakındıktan sonra güzel atlatıldığımın farkına vardım. Küfürler yağdırarak kapıyı açtım. Direkt üst kata çıkarak odaları gezdim. Buraları kontrol etmemiştim. Çalışma odamın her yerine tek tek baktım. Burası benim için çok önemliydi.
Yatak odama geldiğimde aynamın orada bir not gözüme çarptı. - Lanet Olsun!- Gayet sakın bir şekilde kodumu çalıştırdım. Odayı taradıktan sonra tek olduğumu öğrendim. Yani odada benden başka kimse yoktu. Notu aldığımda şunlar yazıyordu; 'Kim olduğunu biliyorum HAYIRSEVER.'...
Okuduğum cümle korkmama değil sinirlenmeme sebep olmuştu. Küçük dostum el yazısya bıraktığı bu notu bana adeta ileride kullanmam için bahşetmişti.
Omuz silkerek çalışma odasına doğru ilerledim. Evet başıma bir bela daha almıştım. Kapıdan tam geçerken 'Evime biri girdi ve kamera yerleştirmeyecek mi? Hemde bir not bırakmış. Gerçekten mi? Tabiki paranoyak değilim. Hep böyle olmaz mı?' Düşüncelerimden sıyrılıp kendimi sokağa attım. Gayet mantıklı gelen bu fikir beynimi kemiriyordu. Kim!Neden!Niçin! Biraz eğlenmek için bar kapısını iteledim. En köşeye geçip oturduğumda gözlerimi kapatıp müziğin ritmini tuturdum. Na nana nan na nana na...
..............
Uzun bir zamandır onu izliyorum. Kendine ne kadar güveniyor öyle değil mi? Karakovboylara bile kafa tuttu. Dik kafalı. Ortaya başka malzeme atmayacağım. Kendim halletmem gerek. İşe yarmayan bir şeyi sürdürmek anlamsız olur. Dengeyi bozmuyor değil ama sanki dengedeymiş gibi davranıyor. Şu rahtlığada bakın(!) Müzikten keyif alıyora benziyor. Oysa onun keyif aldığı tek şey ders ve adam öldürmek sanırdım. Florida'ya gittikten sonra evine sızdım. Çalışma odasından anladığım kadarıyla herşeyle meşgül olmayı seviyor. Ben orada oyalanırken kontrol ettiğim karakovboylardan kemik kovboyun ölüdüğünü tüm vücudumda hissettim. Onlar benim birer parçamdı. Bu zamana kadar onları hiç kaybetmemiştim. Acı vücudumda dolaşırken fazla zamanımın olmadığını fark ettim. Saklı bahçeyi bulacaktı. Ve tahmin etmediği bir sonuçla karşılaşacak vakit kaybetmeden buraya gelecekti. Olduğum yere yığılmıştım ancak o gelmeden 2-3 dakika önce uyanmıştım. Sonrasında buraya geldi işte. Onu yanlız bırakamazdım değil mi?
..............
Barda gözüme kestirdiğim sarışının boğazını kesmek için yerimden doğruldum. Hayır onu ben seçmemiştim. Sarışın yanıma gelmiş saçma sapan konuşuyordu. Onu sırıtarak izliyordum. Çok eğlenceli bir akşam olacağı kesindi. Konuşmasından anladığım kadarıyla lez olan bu dostum beni evine çağırmıştı. Bu fırsat kaçmazdı. Elinden tutup bardan çıktım. Bir taksi çağırıp evinin adresini söyledikten sonra oraya doğru ilerledik. Yolda sürekli konuşuyor ben ise duymazdan geliyordum. Biraz sonra hayallerinin yıkılacağını bilmemesi kötüydü. Taksiden indikten sonra yaramaz kız edasıyla beni kendine çekip kapıyı açtı. Yatak odasına kadar aramıza mesafe koyarak ilerlemeye başladım.Bu durumdan rahatsız olmuş olacakki homurdanarak bana yetişmeye çalıştı. Kapıdan geçtikten sonra hemen yanında ki duara yaslanıp hançerimi inlettim. Sarışın 'Adın ne fıstık?' sorusuyla içeriye geçerken hançeri kaburgasına batırdım. Çığlığını içinde koparmıştı. Acıyla yere yığılırken üzerine çıktım. 'Yanlış kişiyi seçtin dostum ama yine de..' yüzümde pislikçe bir gülümseme oluşmuştu. Cümlemi tamamlamadan 'Ne-dennn' diye fısıldadı botokslu dudaklarından. Hançeri olduğu yerde döndürürken kırılan kaburga sesleri altımda duran cesedi parçalamak için sabrımı zorluyordu. Gözleri acıyla açılmış yaşlar damlarken 'Nedeni yok fıstık ve cümlemi tamamlayacak olursam teşekkür ederim.' Acıyla kaşlarını çattı. O sırada daha fazla dayanamayacağımı anladığımda hançeri kaburgasından aşağıya sürdüm. Her kırılan kemikle ağzımın suyu akıyor gözlerim ateş kırmızısına bürünüyordu. Altımdaki dostum son nefesinide ilk çığlığı gibi sessizce bırakmıştı odanın karanlığına. Üzerinden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Rahatlamıştım. Sanki üzerimden büyük bir yük kalakmış gibi hissediyordum. Ağzımın kenarını silerken demir tadı ağzımda dağılmya başladı. Anladığım kadarıla kandı. Ama farklı bir kokusu vardı. Lavoboya gidip aynaya baktığımda kendime tekrar tekrar küfrettim. Gözlerimden kan akıyordu. Yani bu kurbanımın kanı değil benim kanımdı. Ne yapacağımı bilmiyordum. İlk önce bu lanet yerden çıkmalıydım. Ayağım tökezleyip tam düşecekken kapıdan tutundum. Lanet olsun! Parmak izim çoktan kapıya kazınmıştı. Bu delilden kurtulmam gerekti. Başımın dönmesine aldırmadan mutfağa yöneldim. Ocaktaki gazı sonuna kadar açarak kendimi dışarı attım. Bir yandan elimle gözlerimi siliyor bir yandan rehberde Tedi arıyordum. Telefon ikinci çalışında elimde yeni yaktığım kibriti mutfağa doğru fırlattım. Arkamı dönüp kaçtığımda büyük bir gürültü mahallede yankılandı. Ardından alevler... Öksürerek yerden doğruldum. Uzaklaşırken çok tan alevler içerisinde kalan eve baktım. Nihayet ted telefonu açtığında 'Ne yapacağımı bilmiyorum. Yardımına ihtiyacım var.'diyerek adresi verdim. Yükselen dumanlardan ve kokudan uyanan mahalle sakini itfayiyeyi çağırmayı yeni akıl edebilmişlerdi. Gözlerimin kararmasıyla evden anca bir kaç sokak uzaklaşabilmiştim. Gerisi karanlık..
......
TED'DEN
Telefonum çaldığında arayan kişinin Erika olduğunu fark ettim. Telefonu açtığımda 'Ne yapacağımı bilmiyorum yardımına ihtiyacım var.'
'Tamam sakin ol Gece nerdesin geliyorum.' adreside aldıktan sonra motoruma atlayıp Erika'nın verdiği adrese doğru sürdüm. Sokağın başına geldiğimde Erika'm yerde yatıyordu. Motoru sakinca park ettikten sonra Erika'nın yanında diz çöküp yüzünü ellerimin arasına aldım. 'Gece.. Kendine gel..' O yerde hafif kıpırdanırken gözyaşım yanağımın yolunu izliyordu. Neden onun için ağlıyordum. O benim dengem değildi. Neden ağlıyordum. 'Acıtasyon yapmayı kes Ted! İyi değilim yardımına ihtiyacım var. Elini çabuk tutsan iyi olur.' Gözyaşlarım bu cümlelerle sonlanırken bana döndüğünde kan içinde kalan yüzünü gördüm. Gözlerinden anlamsızca kan akıyordu. Şaşkınlığımı bir kenara fırlatıp Gece'mi kucağıma aldığım gibi motora bindirdim. Bende tam binerken 'Müthiş bir seçim Ted. Gerçekten!' Vücudunun acıdığı çatlak sesinsen kulaklarıma gelirken elimde olmadan yüzümü ekşittim. Çok acı çekiği belliydi. Ama bunu neden saklıyordu. Artık motora tamamen binmiş Erika'nın kollarını belime dolamıştım. Kaskımın ardından 'Sıkı tutun ve dayan.' diye bağırdıktan sonra gazı kökledim. Ağzıdan çıkan mırıltıları duyamasamda onu Güven'in kliniğine götürecektim..
ERIKA'DAN
'ilk defa böyle birşeyle karşılaşıyorum diyorum ya sana!'
'Yalan söylediğini sende bende iyi biliyoruz Güven! Ne yapacaksan yap artık!'
Yere düşen bir kaç eşya, ted ve güven diye birinin seslerine refleks olarak gözlerimi açtım. Gözüme yansıyan florasan ışıkla birlikte acıyla inlerken Ted yanıma gelmişti. 'İyi olacaksın Erika..' dediğinde gözlerime siper ettiğim ellerimi çekip Ted'e baktım. Ellerini yumruk yapıp çenesine koymuştu. Öğrenmek istediklerimi ondan öğrenmem gerekecekti. 'Ne saçmalıyorsun! Gayet iyi hissediyorum.' dedikten sonra ted kapalı olan gözlerini fal taşı gibi açmış bana bakıyordu. Arkada bir kıpırtı sezdiğimde o yöne doğru çevirdim gözlerimi az önce yere düşen eşyaları bir adam topluyordu. Sanırım bu Güven'di. 'Sen kimsin!' dememin ardından yarım çatık gülüşüyle bana baktı. 'Bugun çok konuşuyorsun Erika. Normalde hiç denecek kadar az konuşursun.' derken benim kaşlarım çatılmıştı. Ted benim iyileşmeme anlam veremeyip 'İyisin..' gibi kelimeleri dudaklarından fısıltıyla bırakmıştı. Ben hala kaşlarım çatık Güven'e bakarken o sırıtmakla yetiniyordu. Arkasını dönüp giderken bu yürüyüşü bir yerden bildiğimi anımsadım. - Kimdi bu pislik!- İç sesime fazlasıyla hak vererek hala şaşkınlıka bana bakan Ted'e döndüm. 'Kes şunu Ted! Bu adam da kim! Benim burda ne işim var!' sinir ve sabırsızlıkla çıkan bu cümlelerimin ardından Ted yerinden doğrulup ayağa kalktı. Bir ileri bir geri yürürken bu hareketinin başımı döndürdüğünü hissettim. Bende yerimden doğrulurken Ted hızla yanıma gelip endişeli bir tonda 'Ne yapıyorsun. Dinlenmen gerek. Hadi yat.' derken elleriyle omuzumdan ittiriyordu. Sinirle ellerini savuştururken ayağa kalktım. Tam karşısına geçerek gözlerimi gözlerine diktim. Koyu koyu bakan bu gözler karşısında normal bir insan çoktan korkudan bayılmıştı. Onlar nasıl bakışlardı öyle.
'Ted diyorum...'
Beşinci seslenişimin ardından kendine gelen Ted bu sefer anlamsızca bakmıyordu.' Lanet olsun! ' sarf ettiği bu cümleye anlam veremeden kolumdan çekiştirmeye başladı.' Ne yaptığını sanıyorsun! ' Dişlerimi sıkarak söylediğim bu cümleyle kolumu Ted'in o güçlü ellerinden bir çırpıda kurtardım. Arkasını dönüp beni kucağına aldıktan sonra' Soru sorma Erika. Her zamanki gibi şimdide sus!' Tam ağzımıaçacaktım ki bir köşeden bizi izleyen Güvenle göz göze geldik. Bunu fark edip oradan hemen ayrılmıştı. Neden bizi gizli saklı köşelerden izliyordu. Dışarı çıktığımızda güneş ışınları tüm vücudumu yakarken istemsizce gözlerimi sıktım. Bu dayanılmazdı. 'Lanet olsun!' haykırdığım bu cümleyle ted beni motora bindirdi. Kaskı takmam için kucağıma atarken o da çoktan motora binmişti. Sorgulamadan kaskı kafa geçirip kollarımı Ted'in beline sarmamla Ted gaza çoktan yüklenmişti. Rüzgarın etkisiyle dövmelerimin yerleri şiddetle sızlıyordu. Bir çöplüğün önünde durduğumuzda buranın o çöplük olduğunu anlamıştım. Kafes dövüşünün yapıldığı yerdi burası. Ted biraz ileride bulunan derme çatma eve girerken ben de kapşonumu kafama geçirip onu takip ettim. Şu odamda ki not kafamı kurcalarken Ted'in sessizliği çekilmez oluyordu. Her adımımda parkeler gıcırdıyor Ted de o sıra eski bir koltuğa oturuyordu. 'Evet Ted. Anlat.' Her zaman ki gibi kısa cümleler kurarak Ted'e yaklaştım. Yerinde doğrularak 'Erika bak. Seni bulduğumda hiç olmaması gereken bir haldeydin. Senin gibilerin gözlerinden kan gelmesi.. Hiç iyi bir şey değil. Ve vücudundaki izler. Onları saklamalısın. Unutma Erika senin tahmininden fazla düşmanın var.' Son söyediği cümle bana biraz tezat gelmişti. Benim mi birçok düşmanım vardı yoksa ben mi birçok kişinin düşmanıydım. Düşüncelerimden sıyrılıp Ted'e bir adım daha attım. 'Söylesene Ted. Benim gibiler derken?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYIRSEVER
Science FictionTıp birinci sınıf öğrencisi olan Erika Kelt in doğuştan gelen yeteneğine yavaş yavaş kavuşması sırasında, hayatında yer alması gereken, ona dengesini koruması için yanında olmak zorunda olan Ted Bundy ilerleyen zamanlarda Erika nın gücünün verdiği...