BÖLÜM 7 BLACK COWBOYS

25 3 0
                                    

Bölüm 7 yi okumadan önce bilmeniz gerekenler.
    GECE KOVBOYLARI
   Çöl Kovboyu
   Buz Kovboyu
   Okyanus Kovboyu
   Ateş Kovboyu
   Dalga Kovboyu
   Sonbahar Kovboyu
   Yıldırım Kovboyu
   Kemik  Kovboyu
  Erika'nın dengeyi bozmaması için ortadan kaldırmak amacıyla çıkagelmişlerdir. Ama sonuçlarına herkez ve herşey katlanır.
...............
   
  Gözlerimi yine aynı yerde açmıştım. Vücudum dünküne göre daha dinçti. Öyle bir his geziniyordu damarlarımda.Gözüm koltuktaki Ted'e ilişti. Uykunun en tatlı yerindeymiş gibi sarılmıştı yorganına. Hemen baş ucunda asılı duran tablo ürkütücüydü. Kara bir gecede, siyah atların üzerinde belli belirsiz birileri vardı. Kalabalık görünüyorlardı. Oysa öyle hissettirmiyordu. Irislerim büyümüş, herşey yakınlaşmıştı. Tablonun yanında atlı bir kovboy belirdi. Karalar içindeydi. Tablonun hemen altında ise BLACK COWBOYS yazıyordu. Uykulu sesimle mırıldanmaya başladım "Iıı... Gerizekalı gerizek... Ne işim var yine burda. Yoruldum artık."Mercan çocuk yerinden fırlamıştı. Korku duygusuyla dolu olan bu kalkış benimde aynı tepkiyi vermeme sebep oldu. Bir süre anlamsızca birbirimize baktıktan sonra dayanamayıp" Ne oldu? Nedir bu tepkinin kaynağı? " Derin bir nefes alarak endişeli bakışlarını tabloyo çevirdi."Bir şey hissettin mi? Ya da gördün mü?"  Evet, bir şeyler görmüştüm. Bu gerçek olabilir miydi? Pekala gerçekse bile benimle ne alakası vardı? Düşüncelerimden sıyrılıp Ted'e cevap verdim. "Hayır hayır. Hiçbir şey olmadı. Görmedim." Aldığı oksijeni dışarıya fırlatmasıyla rahatladığını belli etti. Bu kadar önemli miydi? Hem ben yine neden buradaydım? En son hatırladığım şey bir çift bottu. Sonrası? Merakımı tüm kötülüğümle Ted'e yolladım."Beni evine getirmekten vazgeç artık!Buraya gelene kadar ne oldu?"Sitemli sözlerim Ted'i bulduğunda tablonun yanından ayrılıp bana yaklaştı. "Yalnızca bir şeyi hatırlamıyor olman gerek. Shelly'den kaçtıktan sonra bayıldın. Gerisini hatırlıyor musun? - Hay sıçayım! Shelly vardı. Ondan kaçıyordum. Lanet olsun!Tekrar peşime düşecek!-" Iıı..Evet gerisini hatırlamıyorum. Yalnızca bir çift bot." Kafasıyla onaylayarak "Alaska, Makina ve ben seni Shelly'den kurtarmaya çalışıyorduk. Enerjin tükenmişti. Sana yardım etmem gerekiyordu Gece. Sonrasında seni buraya getirdim. Anlayacağın seni takip ettim." Şu 'Gece' kelimesi canımı sıkmaya başlamıştı. Önüme gelen bana Gece diyordu. Hayır. Önüme gelen değil. Tuhaf Alaska ve Ted. Başkası bana böyle seslenmemişti. Gece kelimesi hariç Ted'in söylediği diğer şeyler umrumda değildi. Neden bana Gece diyordu? "Neden bana Gece diyorsun?" Mercan gözlerindeki farklılık dikkatimi çekmişti. Hafif turunculuk ve metalik mavi karışmıştı. Yer yerde siyah noktalar vardı. Gayette güzel duruyordu. Ama göz rengi nasıl değişti. Lens olmadığı çok belliydi. Irisler büyümüş bana bakıyordu. Sivri çenesini eliyle kaşıdı. Kirli sakalı, göz altındaki morluklar, keskin yüz hatları, yakışıklı görünmesine engel olamıyordu. " Bunu senin bilmen gerekiyor. Sen istedin sana Gece'm demeyi." Gizli saklı sözcüklerden hiçbir şey anlamamıştım. Gözlerimi devirip yataktan doğruldum. Herkez aynı şeyi mırıldanıyordu. Bu HAYIRSEVER'in canını sıkmaya başlamıştı. Sessizlikle beraber evden çıkmamı bekledi. Kapıyı açıp çıkarken"Eğer bir şeyler gördüysen Gece, gördüğün şeyi tekrar gördüğünde düşünmeden kaç!Ve mutlaka bana ulaş." Kelimeler eşliğinde kapıyı kapattım. Gece..  Gece.. Gece! Ben Gece miydim? Ted bana Gece'm diyordu. Evet! Ben Gece'ydim. Bir süredir zihnimi kurcalayan kelime Gece'ydi. Tıpkı benim gibi. Birbirimizi tamamlıyoruz. Kusursuz. Sessiz. Kara. Yıldızsız ve Ay'sız. Soyut olan. Ulaşılmaz...
............

Deniz gecenin siyahlığını takınmıştı. Dalgalar kayalara çarpıyor, her damlasında aşındırıyordu. Rüzgar yerdeki kuru yaprakları sağa sola savuruyor, polarım yağmurdan beni koruyamıyordu. Buz gibi soğuk olan kayalıklardan kalktım. Rüzgar kapşonumun altında ki saçlarımı okşuyor,yüzüme savuruyordu.
Bir at kişnemesi duydum. Çok uzakta değildi. Çardakların olduğu tarafa doğru bedenimi ittim. At nalları gecenin sessizliğinde yankılanıyor, gözlerim ise yavaş parlıyordu.
Uzakta bir silüet belirdi. Bir at ve bir kovboy.-Bu da neyin nesi lan!- Her nal sesinde damarlarımdaki metalik mavi deli gibi akıyordu. Artık gözlerimin parladığına emindim. Bu uzaktan fark edilebilecek kadar güçlüydü. Parmak uçlarım anlamsızca yanıyor, dişlerim alt dudağımı ısırıyordu. Bir adım attım. Botlarım yağmur damlalarını çiğniyor, atlı ise bana doğru geliyordu. Ben ona doğru ilerlemeye başladığımda duraksadı. Hızımı kesmeyip yürümeye devam ettim. Rüzgar bir şey dercesine fısıldıyordu. Bir şeyler duyuyordum ama bir anlamı yoktu. 'Geldi.' 'Kaç.'
'Başarısız.' Hepsi ayrı ayrı saçmaydı. En son kulağıma fısıldayan soğuk rüzgar şunu dedi. 'Sensin.' - Ben mi? Ben neyim? Ne oluyor içine sıçtığım! -  Sonunda kara kovboyla karşı karşıyaydım. Silahlar çekilecekse çekilecekti. Bir şey için geldiği çok barizdi.
Gözleri çöllerdeki kum fırtınasını anımsatmaya yetecek kadar açık kahverengiydi ve bir güneş kadar parlaktı. Rüzgar daha da çok esmeye, at kişnemeleri ise artmaya başlamıştı. Karşımdaki at kişnemiyordu. O halde başka atlarda vardı. - Lanet olsun, tablo!- Vücudu toz bulutunu andıran kovboy kafasını yana yatırdı ve gözlerimin içine odaklandı. Kapı gıcırtısını andıran bir mırıltı çıktı ağzından. Rüzgarla birlikte bir diğer kovboy belirdi. Arkamda olmasına rağmen gözlerinin sonbahar yaprakları gibi sarımsı oluşunu görebiliyordum. Ardından dalgalarla beliren koyu mavi gözlere sahip kovboy, ardından da ateş kıvılcımları tenimi gıdıkladı. Anlam veremediğim ateş gözlerle gözlerime kenetlenmişti. Denizin içinden çıkıp gelen bir atlı daha...  Zemini donduran nal sesleri tam sağımda durdu. Bir diğer taraftan yıldırım sesini andıran, tüyleri ürperten bir kovboy... Karanlığın içinden gelen kemik sesleri yavaş yavaş belli etmişti kendini. Bu 8.kovboydu.
Çember oluşturmuşlar beni de ortalarına almışlardı. Korkmuyordum. Unutuyorsun dostum ama ben HAYIRSEVER'im. Benden güçlü kim olabilir! Hı? Rüzgar her dakika şiddetleniyor. Sanki kovboyların gücünü damarlarımdan içime çekiyordum. Atlarının üzerlerinden bana bakıyor, atlar bir nal daha atıyordu. Çember daralıyordu. Bana kesinlikle yaklaşamazlardı. Buna asla izin vermezdim! Kalp ritmim anlam veremediğim bir hızla atmaya başladı. Boncuk boncuk ter dökerken bir adım nal daha. Çember iyce daralıyordu. Kalbim göğüs kafesime sığmıyor, sekiz kovboy birden gözlerimin içine bakıyordu. Atlar bir nal daha attıktan sonra gözlerimi sıktım. İyice sıktım. Kanım damarlarıma sığmıyor adeta taşacak gibi akıyordu. Vücuduma gelen şiddetli bir acıyla gözlerimi açtım. Metalik maviden oluşan bir kalkan önümde duryordu. - Nasıl?- Gözlerimden damlalar akarken, her biri atından  inip kovboy çizmelerini inletti. Kalkanın biraz gerisinde durup sessiz ve bir o kadar da kapı gıcırtısını andıran seslerinden "BAŞARISIZ.."  "BAŞARISIZ.." "BAŞARISIZ.. ".....
- Ne! Ne başarısızı? Siz kimsiniz lan! İnsan bile değilsiniz.- Gözyaşlarımı kötülüğümle bastırarak aralarından cüssece büyük olan kovboya doğru ilerledim. Gözlerimi o bilindik kum fırtınasına diktim. Gözlerimin yandığını hissedebiliyorken, vücudum farklı farklı hislere kapılıyordu. Gecenin karanlığı kötülüğüme katılmış, gözlerimin yansımasını kovboyun gözlerinde görebiliyordum. Metalik mavi yerini ateş kırmızısına bırakmıştı. "Kimsin sen!" adeta tıslamıştım. Gözlerimin parlaması onunkileri bastırıyordu. Bir adım geri çekildi. Pes mi etmişti? Diğerleride onunla birlikte atlarına binmişlerdi. Bu da neydi? Ne içindi? Ama kesin bir şey vardı o da HAYIRSEVER 'e kafa tutan kimse canlı kalmazdı!

HAYIRSEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin