"Her yerde böcek gibi türüyorlar. Türünüz ne sizin? Hangi böcek familyasındansınız?" diye burnumdan soluyarak söylendim.
Cevap vermedi. Bakışları yerdeydi. "Hocam," dedi kısık ve ince bir ses tonu ile, "izniniz olursa çıkabilir miyim?"
"Hayır!" diye net ve kesin bir cevap verdi tarikatçı hocamız. Bu adamda aynen o kara kıyafetli kız kadar yobaz ve bağnazdı. İnandıkları o saçma dine ve Tanrı dedikleri görünmeyen varlığa tapıyorlardı. Oysa ki insan düşünen bir varlıktır. Görünmeyen, varlığının ispatı olmayan bir saçmalığa nasıl tanrı deyip tapabilirler ki? İşte bu tarikatçıda sınıftakilerin beynini yıkamak için vardı.
"Gençler!" dedi sert bir tonuyla tarikatçı. "Bu yaptığınız, ne insanlığa yakışır, ne de müslümanlığa. İnsanlar inançlarını özgürce yaşadıklarında insandır yalnızca. Arkadaşınız henüz sınıfımıza yeni gelmişken, böyle bir karşılama yakışıyor mu? Üstelik yalnızca Allahın ve dininin emirlerine uyduğu için...
"Görünmeyen, varlığı belirsiz bir şeyden nasıl bu kadar eminsin hoca?" diyerek ayağa kalktım.
"İnanmak için yalnızca görmek mi gerekir?" diye cevap verdi.
"Evet." dedim. "Duyularımla algılayamadığım şeylere inanmam ben."
"Su neden yanmaz?" dedi.
Bu sorusuna anlam verememiştim. Onların inandığı varlıkla, suyun yanmaması arasında nasıl bir ilişki olabilirdi ki?
"Konuyu değiştirdiğine göre bana hak veriyorsunuz hocam." dedim.
"Hayır." dedi. Uzun bir süre sessiz kaldı. Ve sonra sınıfa dönüp,
"Size soruyorum gençler; su neden yanmaz?"
Tüm sınıfa sessizlik hakimdi. Tarikatçı hoca konuşmaya etti,
"Bu sorunun cevabını bulduğunuzda görmediğiniz, görmeden inanmam dediğiniz yaratıcıya, evrenin yüce sahibi Allah-u Teala'ya inanacaksınız. Ve bu konuyu araştırma görevini Ceyhun'a veriyorum." dedi.
Hayda! Birde görev çıktı başımıza. Suyun neden yanmadığını araştıracakmışım.. Merak etmiyorsa değilim. Ne gibi bir saçmalıkla inandığı varlığı kanıtlayacak acaba...
***
Eve gittiğimde karşımızda ki daireye yeni insanlar taşınıyordu. Sanırım bu komşularımızı da sevmeyecektim. Tabi onlarda beni sevmeyecek, buna eminim. Kadınların giyindikleri kıyafet nedeniyle yalnızca yüzleri görünüyordu. Bu sıcakta Ninja gibi dolaşmak hangi tanrının kuluna yapacağı eziyettir? Erkekler desen etekten farklı olmayan pantolonlar giyinmiş, yetmezmiş gibi uzun bol gömlekler ve başlarına saçma sapan bir bez dolamışlar... Bunlar diğer komşularımızdan da beterdi. Ama karşılarında Ceyhun var.. Yanlarına gidip,
" Selam tarikatçılar.." dedim.
Henüz eşyaları taşındığı için kadınlar boş eve girerken erkeklerin yaşça en büyüğü yanıma gelip,
"Ve aleyküm selam oğlum.." dedi.
Diğer iki erkek eşyaları taşımaya devam etti.
"Usta bu kıyafetlerle bu sıcakta bunalmıyor musunuz?" dedim. Anlamayan gözlerle beni süzdükten sonra,
"Adın ne senin evladım?" dedi.
"Ceyhun, senin adın ne usta?"
"Bende Ali. Seninle çok iyi anlaşacagız Ceyhun.." dedi. Daha sonra beni öylece bırakıp eve girdi. Bende cebimden anahtarlarımı çıkarıp bu tarikatçıların hemen karşısında bulunan daireye, evime yöneldim. Kapıyı açarken sinirle karışık bir merakla sessizce soludum..
"Sanmıyorum ama, umarım anlaşırız."
İçeri girip kapağı kapattım. Üzerimdeki kot ceketi gelişi güzel bir şekilde fırlatıp oturma odasına geçtim ve koltuğa uzandım. Sehpanın üzerindeki kumandayı almayı ihmal etmedi tabi ki. Televizyonda ki kanalları tekrar tekrar gezsemde güzel bir film bulamayınca kumandıya koltuğun ucuna fırlatıp doğruldum. Uzandığım rahat koltuktan kalkıp odama doğru yol aldım. Ailemden ayrı yaşıyordum. Çünkü onlarda karşı daireme taşınanlar kadar olmasa da tarikatçı ve yobazdılar. Odama girince çalışma masamdan bilgisayarımı alıp yatağa uzandım. Sosyal medya hesaplarımı karıştırdığımda orada da ilgimi çekmeyen birşey bulamadım. Arama motoruna girip parmaklarımı klavyede gezdirdim. Neyi araşyırsam diye düşünürken tarikatçı hocanın sorduğu soru aklıma geldi. "Su neden yanmaz?" Araştıracaktım. Bunun inandıkları şeyle nasıl bir ilgisi olabilirdi ki? Evet, kesinlikle bunu araştırıp tarikatçıya ağzının payını verecek bir cevap bulacaktım. Hızla yazdım, "Su neden yanmaz?" Herhangi bir siteye girip cevabı okudum. İnandıkları varlıkla ilgili birşey bulamayınca başka bir siteye... Sonra bir başkasına... Cevap hep aynıydı,
"Su aslında küldür. Su molekülü iki hidrojen ve bir oksijenden oluşur. İki hidrojen oksitlenerek birleşir. Oksitlenme ise bir yanma tepkimesidir. İki hidrojen ve oksijen birleşerek su olur. Yani oksijen iki hidrojeni yakar ve birleşirler. Hidrojenle yanarak birleşir ve kendilerini yakanla bir olurlar. Su bu nedenle yanmaz."
Peki bunun onların saçma inançlarıyla nasıl bir ilgisi vardı?