Eve gider gitmez kendimi koltuğa atıp elime telefonumu aldım. Hümeyranın bahsettiği ona ait blogu ve yazdıklarını merak ediyordum. Onun yazdıklarının içimi huzurla dolduracağını ve bu dine karşı olan ön yargılarımı tamamen yıkacagını biliyordum.
Hızlıca arama motoruna Hümeyra ALTUNOK yazdım. En başta Hümeyra'nın bloğu vardı. Bir çok farklı konuda yazılar yazmıştı.Tarih, bilim, sanat, felsefe, din... Her konuda.
Konuların içinde en çok dikkatimi çekeni "Müslümanın İlişki Durumu" başlıklı yazısıydı. Hızlıca açıp okumaya başladım.
"Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla;
Rabbimiz (cc), ezeli ve ebedi ilmiyle bizleri ezelden bilip, Levh-i Mahfuz’a kaderimizi yazmıştır. İşte bir gönlün bir gönüle bağlandığı ilk yer.
Artık gelsen de gönül yüzüm gülse, senin yüzün gülse diye isimsiz birine ettiğin tüm duâlar…
Evvela; önce Rahman’a sevdalı olmalı, sonra nasibine..Hayatının onsuz olan kısmını onun ile olabilmek için ettiğin duaların sonucu ..
Ve işte olmak istediğiniz yerde olursunuz, sonunda size yazılan kaderin kaza bulmuş hali.
Rabbimin emrettiği nizam içinde evlenip temellerinizi sağlam atıyorsunuz. Fakat zamanla o kadar edilen hayırlısı duâlarınıza rağmen, aranızda sorun mu yaşamaya başlıyorsunuz?İtaat sorununu ele alalım:
O kadar duânın içinde de en önemlisini edebilmiş miydik peki?
“Ona hayırlısıyla itaat edebilmeyi nasip eyle.” Allah’ım diye..
İtaat ne demek mi?İtaat kelime manası: boyun eğme, kabullenme, denilen şeyi denildiği kadar aynı anda yapabilme. Eş ile alakalı olan kısmında ise Rasulullah hanım sahabilerden birine şöyle buyuruyor:
“Karşılaştığın bütün kadınlara şu bilgiyi ulaştır ki kadının kocasına itaati, onun haklarını kabul edip yerine getirmesi buna (erkeklerin cihad sevabına) denktir. Ne yazık ki sizden çok azı bunu yapar.”
“Cihad sevabı” denilince bi sevindik sanırım. Evet mükafat büyük. Peki layık mıyız? RasulullahAleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın da bize buyurduğu üzere eşine itaat edenlerin sayısı çok az.Bu tarz sorun yaşayan kardeşlerime sorum şu: Peki hayatının onsuz kısmında ona duâ ederek geçirdiğin yani o kadar çok sevdiğin insanı dinlemeyişindeki neden ne olabilir ki? Kendimizi biraz yoklamalıyız sanırım.
Ashap zamanında eşine sorgusuz itaat eden Müslüman hanım, günümüzde ise eşine asi olup “Kadın erkek eşittir.” diyen biz.
Unutmayalım ki Rasulullah:
“Kadın kocasının haklarını bihakkın yerine getirmedikçe imanın lezzetini tadamaz.” diye buyurmuştur.
İmanın lezzetini tadamazsa İslam’ın içindeki hükümlere razı olamaz, sonsuz ahiret hayatı yerine dünya hayatını seçer, kitap ve sünnetin hükümlerini hafife almaya başlar yani yavaş yavaş ayağın kaydığına işaret. Ahh, iman lezzetini alamamak..Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde buyuruyor ki:
“(Ey peygamberin hanımları ve mü’min hanımlar)
Evlerinizde oturun. Evvelki cahiliye (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin.”
(Ahzab suresi, 33)Hadisi şerifte de şöyle buyruluyor:
“Kocanın karısı üzerindeki haklarından biri de kocasından izinsiz evden çıkmamasıdır. Eğer çıkarsa, kocası zalim ve asi bir kimse olsa dahi, eve dönünceye kadar Cenab-ı Allah ve gazap melekleri ona lanet eder.”Geçen ayet ve hadis gereğince eşini dinlemeyerek yapılan fiiller, eşine karşı saygısızlık olup, itaatsizliğinden dolayı da bütün huzursuzluğa sebep olur.
Hanım kardeşlerim, Allah’ın gadabına uğramaması için, kocasından izin almadan evden dahi dışarı çıkmamak gerekir. Bunu hemen kötü algılamayalım. Çıkmamasının sebebi, kendisine gelecek olan zararlardır.
Bir hadisi şerifte Peygamberimiz:
“Kadın gizlidir. O evinden çıkınca şeytan gözetler ve arkasına düşer. Kadının Allah’ın rahmetine en yakın zamanı, evinin içinde oturduğu zamandır.” buyurmuşlardır.