Çok sıkı arkadaş olan Ayşe, Fatih, Semra ve Davut bir gün kendi aralarında anlaşıp, ormanda gezinti yapmaya karar verirler. Gezi tarihi geldiğinde beş arkadaş, sırt çantalarını alıp yola koyulurlar. Gezi yapacakları orman, şehrin çıkışındaydı. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet ormana varan grup, akşama kadar yiyip, içerler. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan arkadaş grubu, akşam olduğunu farkedememişlerdi. Tekrar geri dönmek için yola koyulmaya karar verdiler. Fakat uzun süre yürüdükleri halde, tekrar dönüp aynı yere gelirler. Tekrar tekrar yürüdüler ise de yine de aynı yere geliyorlardı. Fatih, sarhoş bir şekilde;
"Arkadaşlar, bizim kafa güzel ya, galiba ondan çıkamıyoruz burdan. İsterseniz bu geceyi burda geçirelim. Yoksa dönüp dolaşıp yine buraya geleceğiz" dedi. Davut onu onaylar bir şekilde kafa sallayarak;
"Aynen. Fatih haklı. İçkiyi fazla kaçırdık. Kafamız böyle dönüyorken, burdan asla çıkamayız" dedi. Ayşe, uzakta bir ev farkeder. Arkadaşlarına dönerek;
"Gençler kalacak yerimizide buldum. Bakın şu ilerde bir ev var. Hadi oraya gidelim. Ev sahipleri kabul eder belki bizi" dedi. Semra, şaşkın bir vaziyette;
"İyi de o ev oraya nasıl geldi ki? Belki on defa ordan geçtik ama o evi görmedik. Biz galiba baya bir içmişiz. Neyse hadi gidelim bari" dedi.İçkili halleriyle sallana sallana nihayet eve varmışlardı. Ev terkedilmiş gibi duruyordu. Etraf karanlık olmasına rağmen evin etrafındaki sokak lambaları ortalığı aydınlatıyordu. Dış duvarlarında garip ve anlamsız yazılar vardı. Evin bahçe bölümünde kazılmış çukurlar hemen göze çarpıyordu. Çukurların yanında da köpekler vardı. Köpekler, çukurun içinden yiyecek bir şeyler arıyorlar gibiydi. Ayrıca ev tarihi eser gibi duruyordu. Davut, kapıyı çaldı. Fakat kimse açmadı. Bir daha çaldı ama yine kimse açmadı. Evde kimse olmadığını anlayan grup, geri dönmeye karar vermişti. Tam arkalarını dönecekleri sırada kapı kendiliğinden açılmıştı. Semra ve Ayşe korkudan Fatih'in arkasına saklandılar. Davut onların haline bakıp gülerek;
"Kızlar ne oldu? Çok mu korktunuz?" diye sordu alaycı tavırla. Semra hemen öne atlayarak;
"Ne korkması be. Boşluğumuza geldi. Ondan böyle tepki verdik. Yoksa hayatta korkmazdık. Değil mi kız Ayşe?" dedi korktuğunu belli etmemek için. Ayşe'de ondan aşağı kalmamak için;
"Tabii ya. Hem neden korkacağız ki? Ne var sanki içerde? Hayaletler cinler mi? Ben bunlara inanmıyorum bir kere" dedi. Davut onlara bakarak;
"Ee hadi bakalım buyrun girelim" dedi. Hep beraber eve girdiler. Evin içi, dış görünümünden daha iyiydi. Eşyalar kullanışlı ve yeni idi. Dolaptaki yiyecekler bile tazeydi. Fakat evin her tarafını gezmelerine rağmen, kimsecikler yoktu. Hem çok yorulan, hem de içkinin verdiği tesir ile uykusu gelen grup, hemen uyumaya karar verdiler. Ev o kadar büyüktü ki, hepsi kendisine ayrı ayrı oda bulabilmişti.Semra odasına geçtiğinde, gözüne ilk çarpan bir aile fotoğrafı olmuştu. Fotoğrafta bir anne, bir baba, bir kız ve bir oğlan çocuğu vardı. Fotoğraf evin bir köşesinde çekilmişti. Fakat fotoğrafta bir tuhaflık vardı. Poz veren ailede kimsenin yüzü gülmüyordu. Semra fotoğrafa biraz daha dikkatli bakmak için yaklaştığında, fotoğrafın havalandığını fark etti. Ardından odadaki bütün eşyalar uçmaya başladı. Bağırmak istiyor ama bağıramıyordu. Sanki bir el onun ağzını kapatmış bağırmasına izin vermiyordu. Bir anda uykusundan uyandı. Gördüğünün bir karabasan olduğunu anlamıştı. Ama odadaki eşyalar hala uçuyordu ve fotoğraftaki aile tam karşısındaydı.
Fatih, yeni yatağına bir türlü alışamamış, durmadan sağa sola dönüp duruyordu. En sonunda dayanamayıp yatağından kalktı. Karnının acıktığını fark etti. Yemek, yemek içi mutfağa yöneldi. Işığı yakmak için düğmeye bastı ama ışık yanmıyordu. Mutfak o kadar çok karanlıktı ki, burnunun ucunu bile göremiyordu. Karanlığa rağmen buz dolabım yerini bulmuştu. Dolabın kapağını açtığında, gördüğü manzara karşısında dolabın kapağını hızlıca kapatıp, geri kaçtı. Dolabın içinde gördüğü şey, donmuş bir şekilde duran bir çocuk cesetiydi. Gördüğünün halisinasyon olduğumu sanıp, tekrar dolabın kapağını açtı. Evet gördüğü şey bir halisinasyondu. Az önce gördüğü donmuş çocuk cesedi gitmiş, yerine taptaze yiyecekler gelmişti. Elini dolabın içine attığı sırada, iki el tarafından dolabın içine çekildi ve dolabın kapağı kapandı.
Ayşe, kulağında kulaklık ile şarkı dinliyordu. Uyumak için hep bu yolu seçerdi. Müzik her zaman onun uykusunu getirirdi. Tam uykusu gelmiş, gözlerini kapatacağı sırada, odadaki kapının kendiliğinden açıldığını fark etti. Davut'un kendisini korkutmak için şaka yaptığını sanıp;
"Davut senin olduğunu biliyorum. Boşuna uğraşma korkmuyorum" dedi. Ve hiç istifini bozmadan tekrar uyumaya çalıştı. Fakat bu kez de kapı kendiliğinden kapanmıştı. Sinirli bir şekilde;
"Davut, lütfen rahat bırakır mısın beni? Uyumaya çalışıyorum" dedi. Bir anda kapı kendiliğinden hızlıca açılıp kapanmaya başladı. Korkuyla yatağından fırlayan Ayşe, kapıya koştu. O, kapıya geldiğinde kapının açılıp kapanması kesilmişti. Kendi kendine;
"Yavşak" dedi. Kapısını kilitleyip yatağına geldi. Yorganı kaldırdığında, yatağın içinde cansız bir kız cesedi ile karşılaştı. Cansız kız cesedi, Ayşe'nin çığlık atmasına fırsat vermeden ağzından yakalayıp onu yatağın içine çekti.Davut'un bir türlü uykusu gelmiyordu. Aklına kızların;
"Biz hiç bir şeyden korkmayız" lafları geldi. Kendi kendine;
"Bakalım ne kadar cesursunuz" dedi. Yatağından çıkıp, salona doğru yürümeye başladı. Salona geldiğinde üst kattan aşağı doğru inen ayak sesleri duydu. Kızlardan biri olduğunu sanıp, hemen gizlenmeye çalıştı. Niyeti geleni korkutmaktı. Ayak sesleri merdivenin başına kadar inmişti. Davut, göz ucu ile gelenin kim olduğuna bakmak istediğinde, gördüğü şey dilinin tutulmasına sebep olmuştu. Bembeyaz bir erkek çocuğunun elinde Ayşe ve Semra vardı. Biraz sonra da mutfaktan çıkan bembeyaz bir kız çocuğunun elinde Fatih vardı. İkisi birbirlerine baktıktan sonra, yürümeye başladılar. Davut'ta onları takip etmeye başladı.Biraz sonra kazılı haldeki çukurların yanına geldiler. Her bir cesedi ayrı ayrı çukura atıyorlardı. Çukurun yanındaki köpekler de büyük bir iştahla cesetleri yemeye başlıyordu. Bu manzaraya daha fazla dayanamayan Davut, arkasını dönüp kaçmaya karar verdi. Fakat arkasını döndüğünde. Bu kez bembeyaz bir kadın ve erkek silüeti gördü. Korkudan kendini yere bıraktı. Konuşamıyordu. Elleri ile gözlerini kapatmaya çalışıyordu. Bir süre öyle bekledikten sonra gözlerini açtı. Ortada kimsecikler yoktu. Etrafına baktı. Hava aydınlanmaya başlıyordu. Ormanın içinde, yiyip içtikleri yerde uyumuşlardı. Sağ tatafında Ayşe ve Semra, sol tarafında ise Fatih vardı. Gördüklerinin kabus olduğunu, arkadaşları uyandığında anlamıştı. Ama o artık konuşamıyordu.
SON
![](https://img.wattpad.com/cover/99629934-288-k76909.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçindeki Korkuyu Yen #Wattys2017
HorrorKorku hepimizin içinde olan bir histir. Hepimiz illa ki bir şeylerden korkarız. İçimizdeki bu korku yeri gelir, çıldırmamıza neden olabilir. Bu kitabımda korku hikayelerine yer vereceğim. Hadi hep beraber içimizdeki korkuları yenmeye. Tabi cesaretin...