Esra, bir holdingte çalışan, işinde oldukça başarılı bir sekreterdi. 27 yaşında, mavi gözlü, kısa saçları ve uzun bacakları ile havalı bir kızdı. Bekardı. Yalnız yaşıyordu. Ailesi şehir dışındaydı. İşe her gün mini eteğiyle gelirdi. İş arkadaşlarından Simge onu sevmez, onu çok kıskanırdı. Fırsat buldukça onu ezmeye çalışır, laf sokardı. Esra hiç aldırmazdı. Onu kıskandığını, çekemediğini bilirdi. Diğer bir iş arkadaşı Murat, Esra'nın uzun bacaklarına hayrandı. Bütün gün boyunca bacaklarını izler dururdu. Hatta bir keresinde ona çıkma teklifi etmişti. Esra onun niyetini bildiğinden teklifini reddemişti. Patronu Erhan bey, Esra'dan çok memnundu. Diğer çalışanlarına nazaran, işinde oldukça başarılıydı. Bütün iş görüşmelerine onunla beraber giderdi. Bir gün yine bir iş görüşmesine beraber gitmişlerdi. Her şey gayet iyi gidiyordu. Erhan bey toplantıdaki kişilerle hummalı bir şekilde konuşurken, Esra, birinin "Esra" diye seslendiğini duydu. Erhan beyin kendisine seslendiğini sanıp;
"Buyrun Erhan bey" dedi. Erhan bey ona döndü. Ne olduğunu anlamadan sordu;
"Ne anlamadım Esra?" Esra, Erhan beyin kendisini duymadığını sanarak;
"Efendim bana seslendiniz ya, bende buyrun" dedim. Esra'nın şaka yaptığını sandı;
"Yok Esra ben sana seslenmedim. Görmüyor musun? Adamlarla harıl harıl konuşuyoruz." Esra, mahçup bir ifadeyle;
"Efendim, çok özür dilerim. Ben yanlış duydum." dedi. Erhan bey babacan bir tavırla;
"Yok yok sorun değil Esra'cım" diye cevap verdi.Birinin kendisine seslendigine adı gibi emindi. Hatta ses çok yakından gelmişti. Tansiyonumu düşmüştü ne olmuştu. Bütün gün çok yorulmuştu. Akşam olduğunda evine dönen Esra, yorgunluğunu atabilmek için duşa girdi. Biraz sonra duştan çıkan Esra, üstündeki yorgunluğu atmıştı. Ama aklı hala o sesdeydi. Biri seslenmişti ona, ama kimdi.
Televizyonu açtı. En sevdiği dizi oynuyordu. Biraz meyve tabağı hazırlayıp, dizisini izlemeye başladı. Dizinin en heyecanlı yerine geldiğinde "Esra" diye bir ses duydu gene. Birden arkasını dönüp baktı. Kimse yoktu. Ses devam etti konuşmaya;
"Esra, dediklerimi yap" Korkmaya başlamıştı. "Ki- ki-kim o? Kim seslendi bana?" Ses yine aynı cümleyi kurdu.
"Esra, dediklerimi yap" Esra korkuyla televizyonu kapatıp, odasına koştu. Kapısını kitledi. Yatağına girip, yorganı üstüne çekti. Kendi kendine konuşmaya başladı.
"Allah'ım, ne oluyor Ya Rabbim. Sen aklıma mukayet ol Allah'ım."
Bildiği bütün sureleri okumaya başladı. Ses kesilmişti.
"Tansiyonummu düşüyor ne oluyor? Töbe töbe." dedi. Biraz sonra da uyudu.Ertesi gün yine mini eteği ve uzun bacakları ile holdinge geldi. Selin kendi kendine söylendi;
"Gene geldi havalı sürtük" Esra dünkü sesi unutmaya çalışıyordu. İş yerindeki havasının bozulmasını istemiyordu. "Günaydın arkadaşlar" dedi. Murat iştahlı iştahlı; "Günaydın Esra'cım" dedi. Selin, umursamaz bir tavırla; "Günaydın" dedi. Selin'e bakarak kendi kendine "Gıcık" dedi.Geçip masasına oturdu. Dünkü iş ile ilgili sözleşme hazırlaması gerekiyordu. Hemen yazmaya başladı. "Esra" Lanet olsun gene o ses. Aldırmamaya çalışıyordu. Sesin havasını bozmasına izin vermiyecekti.
"Esra, dediklerimi yapacaksın, peşini bırakmıyacağım." Aldırmamaya çalışıyordu ama olmuyordu. Sinirleri bozuluyordu. Ses yüzünden sözleşmeye yanlış şeyler yazıyordu. Elleri titriyordu. Ses konuşmaya devam ediyordu. "Esra öldür onları. Öldür onları. Düşmanın onlar senin. Dediklerimi yap Esra, dediklerimi yap." Daha fazla dayanamadı. "Git başımdan lanet olası. Dediklerini yapmıcam. Defol!." diye bağırdı. Kimse bu yersiz çıkışa anlam verememişti. Erhan bey Esra'nın yanına geldi.
"Ne oldu Esra? Niye bağırdın?" diye sordu. Esra ne diyeceğini bilemiyordu. Delirdiğini sanmalarından korkuyordu. Bişiler uydurması gerekiyordu.
"Efendim özür dilerim. Biraz başım ağrıyor da ondan böyle tepki verdim."
"Esra sen iyi değilsin. Dün de gariptin. İstersen eve git biraz dinlen. Çok yoruldun bu aralar."
"Evet efendim haklısınız" Selin, Murat' a dönerek;
"Delirdi bu delirdi. Dedi.Eve gelen Esra, evin içinde bir sağa bir sola dönüp duruyordu. Bi çare bulmalıydı buna. Yoksa çıldıracaktı. Psikoloğa gitmeyi düşündü önce, ama sonra vazgeçti. Bu işin üstesinden kendisi gelmeliydi. Ses tekrar konuşmaya başladı.
"Esra benden kurtulamazsın. Dediklerimi yap. Öldür onları. Onlar senin düşmanın. Öldür."
"Kimsin sen ne istiyorsun benden? Düşmanlarım kim? Kimleri neden öldürecem." Bi süre sonra ses cevap verdi.
"Erhan, Selin, Murat öldür onları. Senin düşmanın onlar."
Kahkaha attı.
"Asla. Bunu asla yapmıcam. Senin niyetin belli. Beni katil etmek istiyorsun. Delirmemi istiyorsun dimi? Çok beklersin. Yapmıcam. Duyuyormusun beni?" Cevap yoktu.
"Ne oldu kaçtın mı? Kaçarsın tabi. Sert kayaya tosladın dimi." Ertesi gün tekrar işe geldi. Dünkü yazamadığı sözleşmeyi yeniden yazmaya başladı. Ses tekrar gelmişti.
"Esra onlar senin düşmanın öldür onları. Dediğimi yap. Öldür."
"Öldürmeyeceğim"
"Öldür diyorum sana"
"Öldürmicem sinirlendirme beni"
"Öldüreceksin. Onlar düşmanın" Sinirleri iyice gerildi. Durdu durdu ve sonunda patladı. Önündeki çalışma masasını savurarak bağırdı;
"Öldürmeyeceğim diyorum sana defol pislik. Beni bu oyuna alet edemiceksin"
Kendisine korkuyla bakan Selin'e bakarak;
"Ne bakıyorsun kıskanç sürtük" diye çıkıştı. Ardından Murat' a dönerek;
"Sen ne bakıyorsun sapık piç. Bacaklarımı hayal ettiğini bilmiyormuyum yavşak" diye bağırdı.Ofisinde bu sözleri duyan Erhan bey, Esra'ya kızarak;
"Neler diyorsun Esra. Seninle bu şekilde çalışamam. Kovuldun." diyerek işten kovdu. Esra kendine geldiğinde her sey için çok geçti. Özür dilemeye çalıştı. Ama nafile kovulmuştu. Çaresiz evinin yolunu tutmuştu. Evine geldiğinde olanlara inanamıyordu. Erhan beye de, diğerlerinede kinlenmişti. Ses;
"Esra sana onlar, düşmanın demiştim. Daha ne bekliyorsun öldür onları." Esra da sese inanmaya başlıyordu. Zaten hiç birinide sevmiyordu. Şimdi de işinden kovulmuştu. Evet düşmandı onlar.
"Evet haklısın onlar benim düşmanım öldürecegim onları. Bana yardım et."
"Akşamı bekle Esra."Akşam olmuştu. Esra evinden çıkıp, Erhan beyin evine geldi. Kapıyı çaldı. Erhan bey kapıyı açtı. Karşısında Esra'yı görünce;
"Ne istiyorsun Esra?" diye sordu. Esra gayet sakin bir şekilde;
"Efendim size bir hediye getirdim. Ama önce beni içeri davet etseniz?" dedi.
"Geç bakalım" İçeri girdiler.
"Neymiş hediyen?" Esra arka cebindeki çekici çıkararak;
"İşte bu" diyip ardı ardına Erhan beyin kafasına vurdu. Kafası kırılana kadar vurmaya devam etti. Ardından kollarını ve ayakkarını kırdı. Ses;
"Aferim Esra şimdi sıra Murat'ta hadi onu öldürmeye" dedi. Esra;
"Tamam hadi gidelim" diye cevap verdi. Az sonra Murat'ın evine geldi. Kapıyı çaldı. Murat karşısında Esra'yı görünce şaşırdı;
"Esra?"
"Murat biliyormusun ben seni deliler gibi arzu ettiğimi farkettim. Sende istemiyormuydun beni? Hadi şu işi bitirelim." diyerek Murat'ın yakasından tutup, yatak odasına kadar götürdü. Murat'ı yatağa attıktan sonra, farkettirmeden çekicini çıkartıp, Murat'ın üstüne atladı. Ona da tıpkı Erhan beye yaptığı gibi, kafasına vuruyordu. Yatak kan gölüne dönmüştü. Ses;
"Sen bu işi biliyorsun Esra. Şimdi sıra en büyük düşmanın Selin'de. Onu öyle bi gebert ki, sana laf sokmak, çekememek neymiş anlasın" Kahkaha atarak;
"Sürtük. Onun suratını patlatacam. Kafasını duvarlara vuracam. Bütün organlarını kesecem o kahpenin." dedi.Sonunda Selin'in de evine vardı. Onunda kapısını çaldı. Selin kapıyı açar açmaz, Esra boynuna sarılarak;
"Selin beni affet. Sana çok haksızlık ettim. Kendimi bişi sanarak, seni görmemezlikten geldim. Ne olur affet" diyerek sahte gözyaşları dökmeye başladı.
"Tamam Esra affettim canım. Gel, gel içeri." dedi Selin. İçeri girdiler.
"Selin biliyorum, sana haksızlık ettim. Ama bu akşam buna son vermeye geldim. Bidaha seni üzmücem. Sana bir hediye getirdim." Selin gülümseyerek;
"Canım hiç gerek yoktu ya. Niye zahmet ettin." dedi. Esra da pis bir gülümsemeyle;
"Vardı vardı" diyerek cebindeki çekici çıkartıp;
"İşte hediyen bu sürtük" diyerek, Selin'in suratına vurmaya başladı. Öteki cebindeki bıçağı çıkararak, Yerde kıvranan Selin'in, önce kulaklarını kesti. Ardından kollarını, bacaklarını, gögüslerini, ve en son kalbini çıkarttı. Eline aldığı kalbi defalarca bıçakladı. Zevk alıyordu yaptığından. Ses;
"İşte sen busun Esra. Görevini başarıyla tamamladın. Yalnız son bir görevin kaldı."
"Söyle çabuk kimi öldürecem?"
"Kendini" önce hafif bir kahkaha attı. Ardından kahkahalarını arttırdı.
"Zevkle" diyip, elindeki bıçağı karnına sokup sokup çıkardı...
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçindeki Korkuyu Yen #Wattys2017
HorreurKorku hepimizin içinde olan bir histir. Hepimiz illa ki bir şeylerden korkarız. İçimizdeki bu korku yeri gelir, çıldırmamıza neden olabilir. Bu kitabımda korku hikayelerine yer vereceğim. Hadi hep beraber içimizdeki korkuları yenmeye. Tabi cesaretin...