Çarşamba, 24 Haziran 2015

365 31 0
                                    

Saat 07:28

Bir şeyler yaşadım uykuda. O geldi. Üvey babam değil, O. Ne gerçek, ne değil artık anlayamıyorum. Uyanmak, uyanmak gibi değil. Uyumak, uyumak gibi değil.

Saat 07:30

Bir rüya gördüm. Korkutucu bir şeydi ama şimdi hatırlamıyorum. Uyandıktan bir kaç saniye sonra, aniden sanki günlerdir uyumamışım gibi müthiş bir uyku çöktü. Ne kadar uğraşsam da göz kapaklarımın kapanmasına engel olamadım. Yaşadığım şey uyumak gibi bir şey değildi. Sonra vücudum titremeye başladı. Hastalıktan veya soğuktan titreme gibi değildi. Bir cihazın titreşmesi gibiydi. Belki saniyede yüz bin kere titreşiyordum. Ve kulağımda bir uğultu duyuyordum. Birkaç saniye sonra uğultu ve titreşim birden durdu.

Bilincim açıktı yalnızca vücudumda değildi. Uyku ile uyanıklık arasında bir halde ablamlardaki odamdaydım. Burada bile endişelerim devam ettiği için ışığı açık bırakıyordum ve oda kapısını hep kilitliyordum. Ama kapı açıldı. Kapının kolunun hareket ettiğini görüyordum. Çıkardığı sesi çok net duyuyordum. Felçli gibiydim, kıpırdayamıyordum. O müthiş korku yine içimi sarmıştı. Kapı tamamen açıldığında, o karanlık şey oradaydı. Üvey babam değildi, o korktuğum şeydi. Ayakları yoktu havada süzülüyordu. O yaklaştıkça oda kararmaya başladı. Sanki odadaki aydınlığı emiyordu.

Bedeni katı bir şeye benzemiyor, bir alevin hareketi gibi sürekli dalgalanıyordu. Koyu kırmızı renkteydi. Çok koyu... Havada yavaşça süzülüp, benim yatar bir pozisyonda olmam gibi havada bir karış ötemde duruyordu. Vücudumun içine hapsolmuş gibiydim. Ne kıpırdayabiliyordum ne de ses çıkarabiliyordum. Ama iç dünyamda çığlıklar atıyordum. Elleri diyebileceğim şeylerle boğazıma yapıştı. Tüm gücüyle sıkıyordu. Sıkması beni nefessiz bırakmıyordu. Onun yerine bütün vücudum kilitlenmişti. Ama yine de sanki bana vermek istediği zararı veremiyormuş gibi hissediyordum.

Daracık omuzlarının arasında başı kocaman görünüyordu. Gözünün birini benden saklıyormuş gibiydi. Sadece birini görüyordum. Parlak kırmızı bir şey... Yuvarlak değildi, üçgen gibi görünüyordu. Sesi, daha doğrusu homurtuları her yanımı sarıyordu. Beni öldürmeye çalışıyordu. Bunu hissediyordum. Benden nefret ediyordu. Ama bir şey beni ondan koruyordu. Boğazımı sıktıkça sıkıyor yine de bana istediği şeyi yapamıyordu. İlk kez ondan korkmamaya çalıştım. Hala korkuyordum fakat üvey babam gibi göründüğü zamanki gibi değildi. Bir de ellerinden –ya da her ne iseler – kurtulmak istiyordum ama parmaklarımı bile kıpırdatamıyordum.

Bana istediği şeyi yapamamanın onu öfkelendirdiğini hissediyordum. Konuşamıyordum ama ona içimden " Senden korkmuyorum" dedim. Aslında korkuyordum. Fakat artık bunu söyleyebilecek kadar cesaretim vardı sanırım. Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı. Ben de bir daha söyledim " Senden korkmuyorum!". Ağzımdan bir ses çıkmıyordu ama beni duyabildiğini biliyordum. O korkunç gözünü gözlerime sabitlemişti. Sonunda vazgeçti. Beni bıraktı. Aynı şekilde süzülerek odadan çıktı. O uzaklaştıkça oda aydınlanmaya başladı.

Sanki bilincim vücudumun dışındaydı. Demin o şeyleri yaşadığımda gözlerimin kapalı olduğunu biliyordum. Hem uyuyordum, hem uyanıktım ve her iki halimin de farkındaydım. Sonra ben o halden çıkmış gibi gözlerimi açtım. Bilincim yine kendi bedenimdeydi. Bilmiyorum öyle denir herhâlde. Etrafıma baktığımda kapının açık olduğunu gördüm. Ama başka bir şey yoktu. Demin ki cesaretim beni terk etmişti. Doğrulup oturdum. Yorganı üstüme çektim. Hava sıcaktı biliyorum, ama ben üşüyordum.                              

Saat 10:57

Arada dalıp gitmelerim hariç doğru dürüst uyumadım. Birçoğunu hatırlamadığım ama güzel şeyler olmadığını hissettiğim rüyalar gördüm. Ablama mesaj attım. Durumumun daha da kötüye gittiğini düşündüğümü yazdım. ' Yine bir şey mi oldu?' dedi. 'akşam anlatırım' dedim ' ne olur artık bana yardım edecek kişiyi ayarla'. ' tamam' diye yazdı.

İfrit Günlükleri  - 1 -   KâbusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin