Cumartesi, 20 Haziran 2015

411 36 1
                                    

           

Saat 07:28

Sinirlerim çok bozuk. Geri zekâlı herif! Derdi, sıkıntısı nedir anlamadım. Benim de kısmetim bu kadarmış. Altı ayda yalnızca bir gece rahat uyuyabildim. Bu gece yine uyandık. Tabii ki yine aynı saatte... Yine aynı şeyler oldu.

Bunları yazmaktan sıkıldım artık. Odanın önünden geçip aşağıya indi. Ayak sesleri her zamanki gibiydi. Ama dönüşte ayak sesleri kapımın önünde kesildi. Kulak kabarttım. Kapımın önünde olduğunu hissediyordum. Biraz bekledim gitsin diye. Hiç ayak sesi duymayınca sinirlendim. Artık yüzleşecektim. 'Derdi neyse söylesin, bilelim' dedim içimden. Kapıyı hışımla açtım. Kimse yoktu. Gerçekten yoktu. Kapıyı açmadan önce onun orada olduğuna yemin edebilirdim. Sağa sola bakarken kendi odalarının kapısının kapandığını duydum. Nasıl yaptı bunu bu adam anlamadım. Hiç ayak sesi yoktu. Beni korkutmaya mı çalışıyor aptal herif? Birazdan kahvaltıya indiğimde, 'Odamın önünde ne işin vardı' diye annemin yanında soracağım ki rezil olsun.    

Saat 11:23

Korkudan ödüm patlıyor. Yirmi dakika önceye kadar işyerindeydim. İşe gidersem daha iyi olur diye düşünmüştüm. Of Allah'ım. Gördüklerime değil de ablama inanmakla hata etmişim. İşe geldiğimden beri sürekli kusuyorum. Artık çıkaracağım bir şey kalmadı.

İşyerindekiler şok oldu. Ağlıyorum, kusuyorum.  "Yüzün kireç gibi. İyi görünmüyorsun. Doktora git," dediler. Bana öyle endişeyle bakıyorlardı ki. Öleceğimi mi düşündüler acaba? Çünkü o sırada ben öyle düşünüyordum. Sonra işyerinden ayrıldım. En yakın Starbucks'a kendimi attım. Aptal kafam! Onu dinlememeliydim. Allah'ım bana yardım et! Eve nasıl gideceğim bir daha?    

Saat 11:42

Ağlamaktan şişmiş gözlerimi güneş gözlüğümün arkasına sakladım. Tek başıma olmaktan korkuyorum. Kalabalık içerisinde kendimi daha güvenli hissediyorum. Yalnız kalırsam bana zarar verecekmiş gibi geliyor. 

Saat 11:49

Kusmam durdu, midem ise hala kasılıyor. Hatırlamamaya çalışıyorum. Ama sesi hala kulaklarımda çınlıyor. Gözleri bir türlü gözümün önünden gitmiyor. Kendime gelemiyorum. Yazarken ellerim titriyor. Sürekli gözümden yaş geliyor. Burnum akıyor. İğrenç bir haldeyim.

Saat 12:07

Kahve iyi geldi. Normalde yumuşak bir şey içerdim. Şimdi sert bir kahve aldım. Tadına çok aşina değilim ama iyi geldi.

Yine seninle baş başayız günlük. Bu yazdıklarımı annem okusa beni direk tımarhaneye yerleştirir. O eve de gitmeyeceğim. Nasıl olacak bilmiyorum ama gitmeyeceğim.

Saat 12:12

Yaşadıklarımı yazacağım. Birisinin okumamasını umarak... Bu sabah her şey öyle garipti ki neyi nasıl anlatacağımı şaşırıyorum. Birkaç gece önce gördüğüm şeyler bugünkünün yanında çocuk masalı gibi kalır. Sabah üvey babama kızgın bir şekilde uyanmıştım. Gece beni korkutmaya çalışmasının hesabını soracaktım ona. Kahvaltı masasına bu duygularla oturdum.

Onlar çoktan oturmuş kahvaltı ediyorlardı. Annem beni görünce " Günaydın" dedi. Çay doldurmak için ayağa kalktı. Kerim ise bana bakmıyordu. Öne doğru eğilmiş yemeğiyle ilgileniyordu. Annem çayımı doldurup oturdu. Tam zamanı diye düşündüm.' Sen görürsün!' dedim içimden. Annemin yanında rezil edecektim onu. Tam ağzımı açmıştım ki, bana bakmadan " Kapa çeneni," dedi. İçim titredi. Bir insandan duymayı beklediğim bir ses değildi. Başka bir şeye aitti.

İfrit Günlükleri  - 1 -   KâbusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin