Üff! Lanet olsun evimi,çılgınlık alanımı bırakıp bu lanet olası İstanbul'a geldim. Ben şu an İzmir'de odamda camları açık bir şekilde kulaklıklarla müzik keyfi yapıyor olabilirdim..
Ama sagolsun Ömer Bey beni peşine takıp, gurbet ellere getirdi.
Bana sadece şuan ilaç gibi iyi gelen tek şey var,kardeşlerimin beni yanlız bırakmamaları.
Bir sokak aşağıda oturuyorlar. Ama sonuç olarak her zaman yanımdalar. Artık, evimize biraz uzakta olan koleje başlayacaktık. Haa! Bu arada Kumsal ve Mert'in anne ve babası gelmediler.
Ne yapayım? ben zaten yanmışım, tutup bir aileyide mi batırayım.
Ben bunları düşünürken
Ve yine her zaman ki bir pazartesi sabahı oldu.Alarm baş ucumdaki komidin de çalınca,cinlerim tepeme çıktı. Alarmı kenara fırlatıp,umursamazca uyumaya devam ettim.
Birden başımda bir AZRAIL dikildi. Sizce kim olabilir? Joker hakkımı kullanmadan cevap veriyorum. Ömer bey...Yaşasın, 1 milyon kazandım.
Babam beni çeke çeke yatağımdan çıkarttı. Baba dedim,babam dedim,bağrıma bastım. O naptı?? Beni, pastalı börekli rüyamdan uyandırdı. İstemeye istemeye yerimden kalkıp banyoya girdim. Elimi, yüzümü, daha doğrusu bu uykulu halimle üstümü başımı yıkadım.
Aa! Galiba öbür sabahlar kadar,kendimi çirkin bulmadım. Aslında çirkin bir kız değilim. Ama bu son zamanlardaki olan olaylar beni çok yıprattı.
Keşke İzmir'de olsaydım da annem ve babamın,kavgalarıyla uyansaydım, buna bile razıyım.
Babamla bir yıl geçirmek zorundayım.
Hızlı hızlı Kumsal ve Mert ile bilikte bu hafta sonu aldığımız yeni okul formamı giyindim.
Şu an en çok sevindigim sey formam. Cok hoşuma gitti. Lacivert etegiyle,beyaz gömlek, lacivert süiter, lacivert ve beyaz uzun çoraplarıyla çok tatli görünüyordu.
Hava güzel olduğu için süitimi giyinmedim.
Dolaptan çıkardığım -yeni- kısa olan beyaz ayakkabımı giyindim.
En son ki ayakkabi rezilligimden sonra, artık giyindiğim ayakkabılarımı kontrol ediyorum.Son olarak ta biraz eyeliner ve dudak nemlendiricisi sürdüm.
Hazırlanma serüvenim bittikten sonra,merdivenlerden indim. Mutfaktan takır tukur sesler geliyordu. Kesin babam yine döktürmüştür.
Ama bu aralar aramız bozuk oldugu için kahvaltı yapmadan çıkmayı planlıyordum. Her ne kadar o kahvaltiyı kaçırdığım için içim yansada gitmek zorundaydım.
Tam kapıdan çıkacakken babam "küçük hanım nereye gidiyorsun?"
"Okula gidiyorum. Hatırlatayım, bugun pazartesi"diye sertçe cevap verdim. " Okula gittiğini biliyorum. Sabah seni kaldıran bendim hatırlatayım. Seni okula ben bırakayım mı?" "Ben artık çocuk değilim,gerek yok! Hem zaten Kumsal ve Mert'le gideceğim " dedim ve kapıyı sertçe kapatıp dışarı çıktım.Neyseki Kumsal'ların evi bize yakındı. Daha doğrusu onların evi degil, teyzesinin evi demem lazımdı.
Belliki dün akşam yağmur yağmış ,çünkü yol, yol değil göl.
Yolda dalgın dalgın ilerlerken birden Mert'e çarpınca kendime geldim.
"Napıyon yaa!! Koskoca beni görmüyormusun Mert?" Kendi bedenini gösterip"Peki sen bu bedeni görmüyormusun?"deyip göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANKİ RÜYA
Teen Fictionİki farklı kutuptuk biz. Birimiz Kuzey, Birimiz Güney... Küçüklüğümüzden beri Fen Bilimleri dersin de hep ögrenirdik; zıt kutuplar birbirini çeker... Ne zaman bu karşımıza çıkar diye düşünürdük meğer o iki zıt kutup bizmişiz.. Aramızda her zaman...