14.bölüm

147 34 141
                                    

"Sen kendini ne sanıyorsun ya?" 2 saattir Mert'i bana söyledikleri yüzünden tartışıyorduk..aslında kavga ediyorduk desek daha doğru olur.

"Bunu benim sana sormam gerekiyor!"
Ama haksızmıyım? Irmak denen kızla tanıştığından beri suratımıza bakmıyor. Aklı,fikri,gözü,elleri hep telefonda ve bu artık sinirlerimi bozmaya başladı. Birde bu yetmezmiş gibi gelmiş benden hesap soruyor. Hem suçlu hem güçlü!

"Bana mı sorman gerekiyor? Benim kızlarla konuşup konuşmamam seni neden bu kadar ilgilendiriyor Ecrin anlamadım?"

"Yaa off yeter Mert! Sıkıldım artık. 2 saattir boş boş konuşuyoruz"deyip ofladım.

"Evet Ecrin. 2 saattir boş bi insanla boş boş konuşuyorum. Gercekten etrafindakileri bu çenenle uzaklaştırıyosun. Hala farkında değil misin?? Kaanın neden sana yüz vermediğini daha yeni fark ettim. Ayrica üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokuyorsun. Sonunda sen üzülürsün. Şimdi rahat bırak beni"

  Bu cümleleri bir başkası söylese umrumda olmazdı. Ama bunları  Mertin söylemesi her kelimesinin ayrı ayrı üzerime tonlarca ağırlıkta çökmüş gibi hissetmeme neden olmuştu. Bana asla bu yüz ifadesiyle ve bu ses tonunda konuştuğunu hatırlamıyorum. Belki çok abartıyorumdur ama elimde değil. Çok dokundu söyledikleri.

Dolan gözlerimden akan gözyaşlarıma hakim olamadım. O benim kardeşim dediğim kişi. Bana bunları söylerken samimi olup olamadığını anlayamamıştım. Bana beni rahat bırak demişti ama ben onun söylediklerini idrak etmeye çalışırken bu söylediğini unutmuştum. Benim gitmediğimi görünce o kalkıp gitti.

Bu hareketi kalbimin biraz daha kırılmasına neden olmuştu.

Bense mal mal olduğum yerde olduğum şekilde dikilmiş ağlıyordum.
Söylediği her şeye incinmiştim ama -Gercekten etrafindakileri bu çenenle uzaklaştırıyosun.- demesi bana daha farklı koymuştu.

Gerçekten kalbimi çok kırdı hemde çok.

Off aklım karmakarışık ve kalbim paramparça. Bunları Mert'ten duymak benim için en zor olanı. Özellikle de Irmak denen kız yüzünden bana bu cümleleri sarf etmesi de ayrı bir ironi.

Yatağa yüz üstü atlayıp, ağlamaya başladım.

"Ecrin canım, iyi misin? İstersen gelebilirim?"
Kapıyı 2 kere tıklatan Kumsal'dı.

"Şimdi değil Kumsal, lütfen."dedim sesimin ağlamaklı çıkmamasına dikkat ederek.

"Sesin iyi gelmiyor. İstersen gelebilirim."
"Hayır Kumsal"
"Seni böyle bırakamam. O kardeşim olacak öküz yine bişey yaptı biliyorum. Gördüm onu burdan çıkarken o da iyi değildi.Gitmiyorum, aç kapıyı"

Kumsal'ın gitmeyeceğini biliyordum. İnatçı işte.
Kapıyı açıp, Kumsal'a sarıldım. O da bana güven verircesine sırtımı sıvazladı.

"Noldu kuzu?"
Mert bana, Irmağı kimseye söylemememi söylemişti, Kumsal'a bile. Ona söz vermiştim söylemeyeceğime dair. Aramız kötü olsa da

"Yarın İstanbul'a dönüyoruz. Yarın annemi görmeyi planlamıştım ve beni Mert arabasıyla götürecekti o da olmadığına göre ben nasıl gidicem? Ehliyetim yok ki gideyim. Araba sürmeyi biliyorum ama ehliyetsiz süremem. Buradan annemi görmeden gitmek istemiyorum. Offf napcam ben yaa?"

Kumsal elleriyle beni kendinden ayırıp, "üzülme yaa. Ayrıca o bizon neden seni götürmüyormuş? Neyse ikna ederiz." Tabi aramızda geçen konuşmaları bilmediği için bişey diyemedim söylediklerine. Kafamı sallamakla yetindim ama acilen bi çözüm bulmam gerekiyodu. " Bu arada benim acil bi iş için Yağmurun yanina uğramam lazım. Sen de gelsene."

SANKİ RÜYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin