₩ -€ Bölüm 28

4K 463 30
                                    

Masayı hep birlikte toplarken, asker de odasına gidip iğneleri getirdi. Koltuklara geçtiğimizde abim çoktan kolunu sıyırmıştı.

"Yanlız sizi uyarmalıyım. Bazı yan etkileri var. Vücudunuz çok ısınacak ve duygu değişimleri yaşayacaksınız. Yani... Biraz saçmalayabilirsiniz," diye açıkladı asker.

O an, iğneyi vurulduktan sonra askere karşı olan çekimimi hatırladım. Onda da böyle yan etkiler olduğundan emindim artık. Şu an yüzümün kızarmadığını umuyordum.

"Sadece bu kadar mı?" diye sordu abim. Ardından kolunu uzatıp, "Yap şunu," dedi askere.

İğneyi vurduktan sonra sıra Tuğça'ya gelmişti. Ona da iğneyi yaptı ve bunun üzerine ben de,

"Hemen etkisini göstermiyor. Kişiye göre değişken. Biraz beklemelisiniz," dedim heyecanlarına bakarak.

Tuğça gülümseyip,

"Doğduğumuz andan itibaren bekliyoruz, inan biraz daha beklemek sorun olmaz," dedi ve kolunu kapattı.

Beklerken abim annemi kurtarmak için bir plan yapmamız gerektiğini söyledi.

"Bizim zaten bir planımız var Sarav," dedim askere bakarak.

Asker ise o an bambaşka bir şey söyledi.

"Neden ona Sarav diyorsun?"

"Adı Sarav olduğu için olabilir mi asker?"

"Abi demen daha uygun olmaz mı Sarav'ın kardeşi?"

"Bu konuda sana laf düştüğünü de nereden çıkardın asker?"

"Bunun için sana bir çok sebep sayabilirim, ister misin?"

Abim araya girdi.

"Siz hep böyle misiniz? Eğer böyleyseniz buraya kadar nasıl canlı gelebildiniz?"

İkimiz de ona baktık.

"Hayır ne münasebet ast ve üst ilişkimiz var onunla aramızda," dedim neyi inkar etmeye çalıştıysam, ben de anlamamıştım bu cümlemi. Paniklemiştim bir an. Neden paniklediğimi de anlamamıştım ya.

"Ast ve üst ilişkisi diye bir şey yok aramızda. Biz bir aileyiz ve Valgus da ailemizden biri. Ona asker diye seslenemezsin ve bana da abi diyeceksin Ere, tamam mı?"

Gözlerimi devirdim ve Tuğça'ya döndüm.

"Bir kız olarak beni desteklemen gerekmiyor mu?"

Ellerini havaya kaldırdı.

"Ben tek çocuğum. Bu işlerden anlamam."

"Lanet olsun, peki," dedim istemeyerek ve karşımdaki iki erkeğe de sinirli bir şekilde baktım.

Askerin pis pis sırıttığını görebiliyordum. O sırada ben de abime askeri göstererek,

"O da bana Sarav'ın kardeşi yerine ismimle hitap etsin," dedim şeytanca sırıtıp.

Asker cevap verdi.

"Sen Sarav'ın kardeşisin, ne dememi bekliyorsun? Ayrıca senin aksine çoğu zaman sana isminle hitap ediyorum."

"Evet, uyudığumda ya da yaralı olduğumda," dedim hemen üste çıkmak için ama yaptığım hatanın anında farkına vardım. Yaralıyken, benim kendimde olmadığımı düşündüğü zamanlarda aslında söylediği her şeyi duyduğumu itiraf etmiştim az önce. Askerin de bu sözlerimden sonra başını iki yana sallayıp gülümsemesinden yakalandığımı anlamıştım. Kahretsin!

●●●●●●●●●●

VALGUS

Hepimiz koltuklara yayılmış bir şekilde hiç konuşmadan Sarav'ın ve Tuğça'nın hissetmesini bekliyorduk.

Tuğça ayağa kalkıp,

"Çok sıcak oldu, ateşe bakıyım," dediğinde yan etkilerin başladığını anlamıştım.

Sarav'a dönerek,

"Sen ne durumdasın?" diye sordum.

Tırnağıyla derisini çizdi.

"Hiçbir şey yok. Hissedeceğimizden emin misiniz?"

"Biraz sabredemez misin Sarav?" dedi Ere.

Sarav sert bir şekilde ona bakarak,

"Abi diyecektin herhalde," deyip pis pis sırıttı. Ben de gülümsedim.

Bu arada Tuğça üzerindeki hırkayı çıkardı. Kısa kollu bir tişörtle kalırken, kollarındaki yara izlerini fark ettim. Yara izlerine baktığımı görünce,

"O orospu çocuklarının işkenceleri. Bana yaptıklarını teker teker hepsine yapacağım ve yaparken zevk alacağım," deyip elini saçlarında gezdirdi.

Açılmaya başlamıştı. Kimyasalların aynı etkileri gösterip göstermediğini anlamaya çalışıyordum.

"Sarhoş gibi mi oluyorsun?" diye sordu Sarav.

Güldüm.

"Sarhoş gibi mi görünüyoruz?"

"Tanrı'm ne olacaksa olsun meraktan çatlayacağım," dedi başını koltuğun arkasına yaslarken.

Tuğça birden ani bir çıkış yaptı.

"Çok sabırsızsın Sarav. Her zaman sabırsızdın. Seni iyileştirirken de sabırsız davranıyordun. Hemen iyileşmek isteyen mızmız bir çocuk gibiydin."

İşte geliyordu yan etkiler.

Sarav şaşkınlıkla ona dönüp ardından bana bakarak,

"Yan etki derken bundan mı bahsediyordunuz?" diye sorunca Ere de ben de kahkaha attık.

"Sanırım onda daha hızlı etki ediyor abi," dedi Ere kahkahasını bastırırken.

"Peki siz iki düşman bu durumla nasıl başa çıktınız?"

Sorusu bomba gibi ortaya düşmüştü. Ere'yle göz göze geldik. Ne cevap vereceğimi düşündüm. Sarav inatla bize bakıp cevap bekliyordu.

Ere atıldı.

"Uyuduk. Yani ayrı ayrı. Yani odalarımızda kalıp hiç yüz yüze gelmemeye çalıştık."

Tanrı'm!

Sarav başını sallayarak,

"Hımm iyi fikir," deyip sözlerine devam etti.

"Hissetmek nasıl bir duygu?"

Aklıma Ere'nin eşsiz teni gelince kendimi suçlu hissettim ve sadece,

"Güzel," demekle yetindim. Benimle aynı anda Ere de,

"Güzel," deyince yine göz göze geldik.

Sarav bir Ere'ye bir bana bakarak,

"Bu kadar mı?" diye sordu.

Birine dokunmanın, hele de o kişi kardeşiyken dünyanın en güzel duygusu olduğunu nasıl söyleyebilirdim?

"Çiçeklere dokunduk. Masaya, taşlara, ağaçlara, karlara, yapraklara,... Hatta rüzgarı bile hissedebiliyoruz. Her şeyin bir dokusu var abi. Kadife, yumuşaklık, sertlik, demirin dokusu,... Derimizin de... Anlatmamla hiçbirini anlayamayacaksın, anlatamayacağım. Sadece hissetmeyi bekle ve dokunmanın ne olduğuyla tanış. Harika bir his," deyip kısacık bir an bana baktı ve anında gözlerini kaçırdı.

Öyle iyi anlatmıştı ki o an hissettiğim her şeyi açıklamıştı söyledikleri.

"Bence günlük yaşamınıza devam etmelisiniz. Beklemek çok zor," dedim Tuğça'ya ve Sarav'a bakarken.

Tuğça ayağa kalkıp,

"Haklısın. Ben avlanmaya gidiyorum," dedi ve üzerine hırkasını giyip oklarını alarak kapıya yöneldi.

Sarav ardından,

"Kürkünü unuttun. Dışarıda donarsın," deyince Tuğça,

"Geldiğimde ısıtırsın beni," dedi ve hepimiz ona bakakaldık. Tuğça da ne söylediğinin farkına varınca gözleri büyüdü ve hızla evden çıktı.

Evet, Tuğça yaklaşık bir saat içinde hissetmeye başlayacaktı.

VALGUS & ERE ( Karanlığın İnsanları )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin