Keyifli Okumalar :)) Umarım beğenirsiniz :))
Hiç olmak tanımlaması imkânsız bir histi. Ortada tanımı yapılacak bir şeyin olmamasından kaynaklanıyordu belki de. Yeniden bir hiç olduğunu düşündü Azelya, kendisini getirdikleri kocaman bahçeli, lüks binanın kapısından girmeden hemen önce.
Peşine takıldığı, ne olduğu, kim olduğu belli olmayan bu insanların arasında, kendi hiçliği yüzüne bir kez daha bir tokat gibi çarpmıştı. Hiç kimsenin hiçbir şeyi değildi. Hiç kimsenin kızı değildi mesela. Ablasıyım diyebileceği bir kardeşi, kardeşiyim diyebileceği bir abisi veya bir ablası yoktu.
Kimsenin yeğeni değildi. Çevresinde "Azelya benim en yakın arkadaşım" diyen biri de yoktu. Kimse ona sırdaşım demiyordu mesela. On yıldır kimse ona en sevdiği yemeği yapmamıştı. Hediyeler almamıştı. Siyah maskeli adamın kendisine okuması için getirdiği kitapları düşündü. Onlar da olmasa ayakta duramaz, yorgun ruhu yaşadıklarını taşıyacak gücü bulamadığında yığılır kalırdı olduğu yere.
"Bu taraftan." Baran'ın sol elini belinde hisseder hissetmez kafasındaki tüm hiçlik dağıldı. Tamamen unutmuştu. Artık ait olduğu birisi vardı. Kendisine istediği her şeyi yapabilecek, öldürmek istediğinde öldürecek, korumak istediğinde koruyacak, eğer canı isterse kendisine duş bile aldırabilecek bir adama aitti. Bir sahibi vardı. Artık kafasına göre hareket edemezdi.
Girişten sonra sola döndüklerinde etraflarındaki tüm duvarların cam olduğu sonu görünmeyen bir koridorun içindelerdi. Koridor devam ettikçe cam duvarların yerini normal beton duvarlar almaya başlamıştı. Ve biraz daha ilerlediklerinde duvarların rengi giderek koyulaşıyordu.
Mayıs ayının içini ısıtan güneşini arkalarında bıraktıklarında karanlığı gittikçe artan koridorlardan geçiyorlardı. Yüksekliği Emir'in boyundan biraz fazla, oldukça geniş demir bir kapının önüne geldiklerinde ortamın karanlığı gün ağarmadan hemen önce gökyüzüne hâkim olan o zifiri karanlık kadar koyuydu.
Kapı açılmadan önce Emir Azelya'ya doğru döndü. "İçeri girdiğimizde babam konuşmadan sakın konuşma. Söylediği şeylere de karşı geleyim deme. Tabi canlı girdiğin bu odadan ruhunu teslim etmiş olarak çıkmak istemiyorsan. Eğer öyle bir derdin yoksa dilediğini yapabilirsin." Deyip göz kırptı..
Ardında bıraktığı onca yılda nefes alıp verdiği her gün zaten yüzlerce kez ölümle burun buruna geldiğini bile bile ölümle korkutmaya çalışmaları ne kadar komik diye geçirdi aklından Azelya. Daha yaratıcı olmalılardı.
Emir kapıyı üç kere çaldığında kapı ağır hareketlerle açılmaya başladı. Tamamen açıldığında önde Emir, arkasında Melike ve Baran içeri girdiler. Azelya ise kapıda durmuş içerden gelen göz kamaştıran ışığın kaynağını görmeye çalışıyordu. Karanlığa alışan gözleri daha önce hiç görmediği kadar ışıklı olan bu odadan sızan fazla ışıktan rahatsız olmuştu.
"İçeri gir." Baran'ın emir veren sesini işittiğinde bir an bile tereddüt etmeden yanına gitti. Emir kapının iki kenarında duran takım elbiseli adamlardan birine doğru yürüyüp "Babam nerede?" diye sordu.
Soruyu yönelttiği adam başını kaldırıp gözünü bile kırpmadan hazır ola geçtikten sonra "Birazdan burada olur Emir Bey." Dedi. Saygıda kusur etmemesi gerektiği çok iyi ezberletilmiş olmalıydı. Zaten böyle kendi varlığını unutmuş, sırf birileri daha iyi yaşasın diye hayatlarını devam ettiren insanlar tıpkı bir robot gibi sistemlerine ne yüklenirse öyle hareket ediyorlardı. Kendi akıllarını kullanmayı bir süre sonra bırakıyor, neleri var neleri yok her şeylerini karşılarındaki insana feda ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZELYA
ActionYağan yağmur bedenimin ve ruhumun her zerresine nüfuz ederken nefesim kesilircesine koşmaya devam ettim. Koştukça beni yutan, içine hapseden bir karanlığın içine çekiliyordum. Çekildiğim bu karanlığın içinde beni aydınlatan bir çift okyanus gördüğüm...