Alarmın çalmasıyla istemsizce uyandım. Bir kaç gün böyleyim işte. Alarmla uyanıyorum. Çalar saati elime aldım ve tepesine bir kere vurdum. Saat kökten kapandı
Lanet olsun! Hep böyle oluyor ve böyle olunca aklıma Jong In'in "nazik ol." cümleleri geliyor. Ama yapım da var sert olmak. Ben her şeyimle sert bir erkeğim. Bakışlarım sert, yüz ifadem sert, konuşma şeklim sert, bir şeyi yaparken bile sert görünürüm......... yada ben mi böyle düşünüyorum?
Ama annem beni bir şeye odaklanarak baktığım da yada şarkı söylediğim de dünyanın en saf varlığına bakıyor gibi hissediyormuş. Ama bir şey daha var ki.... annem de psikopat yani benim gibi. Çok aksiyonlu bir aileyiz biz.
Okul vaktiiii~~ Saat yeniden 07:45'i gösteriyor ve ayağa kalkıyorum.
Hayattan bıkmış biri gibi göründüğüme eminim. Dün kafede tüm işler bana yüklendi. Karşılığını alacağım tabii ama aşırı yoruldum. Hâlâ uyumak istiyoruuum. Ayaklarımı yere sürte sürte banyoya ilerledim. Günlük rütinlerimi yapıyorum işte. Kalktım, banyoya gittim, odama geldim, odamı topladım, üzerimi giyindim, mutfağa gittim, annemle kısa tatlı bir sohbet ettik, kahvaltımı yaptım, saatime baktım, ayağa kalktım, banyoya ilerledim ve dişlerimi fırçaladım. Her şey bu. Tüm öğrencilerin deli gibi merak ettiği "Başkan Sehun sabahları ne yapıyor?" sorusunun cevabı bu işte. Lanet olsun, neden bu kadar çok merak ediyorlar ki.... Şu sıralar zombi gibi gözüktüğümden olabilir mi acaba? HIIIIM, sanırsam..... evet.
Çantamı sırtladım ve bisikletime bindim. Hava yeniden çok güzel. Güneş tam yüzüme vururken sanki kısa ve ince kirpiklerimin ucunda altın rengi boncuklar asılı gibiydi. İşte bunu çok seviyordum. Bana enerji veriyordu. ENERJİ.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Okul bahçesine girdim. Görünür de kimse yoktu. Jong In'in bisikleti de yoktu. Hem bana ne ondan. Sapık Jong In. Pis Jong In. Anti Jong In fan sayfası açacağım. Uyuz.
"Ne?"
Tanıdık bir ses duyuyorum...
Ben sesli düşünmedim değil mi?
"Sapık Jong In? Pis Jong In? Anti bir fan sayfası mı açacaksın? Uyuz muyum?"
LANET OLSUN.
"Aaaaaah, şeeeeeey........" etrafıma bakındım, bir şeyler bulmalıydım. "...... o Jong In sen değilsin, Jong In. Yani bahsettiğim Jong In benim eski bir arkadaşım. Yoksa neden sesli söyleyeyim ki? Değil mi?" bir az soluklandım, durdum ve durdum... kaç dakika geçti bilmiyorum ama "Hem sana ne." diyerek yürümeye devam ediyorum.
"Hey, başkan Sehun." dedi arkamdan
Ne yapmalıyım?
Şimdi onu bir güzel benzetebilir miyim?
Arkamı dönüyorum ne diyeceğini bilmeyerek...
"Çok sevimlisin." ve arkasını dönüp yürümeye başladı...
Yürümeden önce bana göz mü kırpmıştı??? E-Evet! Bana göz kırparken sanki bir flash patladı ve etraf beyaza büründü. Etraf beyaza bürünürken bir tek Jong In'in dalga dalga olan saçlarını hissediyordum. Sanki ağır çekim de saçları dalgalanırken pembe gül yapraklarını onun üzerine doğru döküyorlardı..... ve bana göz kırptığın da gözünün kenarın da sarı bir ışıldama gördüm................. EMİNİM!
Sanırsam bundan aylar öncesine çok anime izledim. Aman, göz kırptıysa kırptı. Bana ne? Ben ona göz kırpsaydım o eriyebilirdi. Erimek??? Jong In'in ten rengi sütlü çikolata gibi ayrıca. Eğer erirse......... ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
President of the school is waiter
FanfictionPresident of the school is waiter -Okul Başkanı Bir Garson *Tanıtım* Erkeklerin tümünden nefret ediyorum. Onlar dünyanın en salak varlıkları. Evet, ben de bir erkeğim. Lanet olsun ki böyleyim. Babam bir yıl önce evi terk etti. Evi terk etmesi sorun...