2.Bölüm 2.Part

2.4K 167 4
                                    




Okulun koridorun da bir az daha ilerledikten sonra nihayet sınıfıma vardım. Kapıyı bir kaç kere tıklattıktan sonra yavaşça içeriye süzüldüm.

Öğretmenle göz göze gelmiştim...

"Geç kaldığım için üzg-"

"Aah önemli değil Sehun. Yoğun olduğunu biliyorum. Geç ve otur. Yok yazılmadın." dedikten sonra gülümseyiverdi beden eğitimi öğretmenimiz bayan Sung Ji Min.

Ben de güler yüzle karşısın da eğildim ve sırama doğru ilerlerken diğer öküz erkeklerin homurdanmalarını duyuyordum. Salak bunlar.

"Sizi öldürebilirim." diye fısıldadım onlara doğru ve dudaklarımı sağa doğru kıvırarak gülümsedim. 

Ne yapacaklarını şaşırdılar yavrucaklar. Suratlarını sıralarına gömerlerken, suratlarında ki endişeyi görmek imkansız gibiydi. Bir tane bile cesaretli yok bunların arasın da yeminle. Birisi öküzse diğerleride öküz bunların. Erkek öğrenci soyun da var galiba bu. Bir daha ki sefere derilerini soyup tuzlu suya batırabilirim.... Hıııım...... bu gerçekten eğlenceli olur. Ama bir o kadar da iğrenç geliyor bana. Ben psikopat düşüncelerimle boğuşurken bayan Ji Min bu gün neler yapacağımız hakkın da konuşuyordu. 

Birden kapı çalındı ve içeriye Bae... adı neydi...... HEH! Baekhyun. Utangaçça sınıfa giriş yaptı Baekhyun. Öğretmenin karşısın da eğildikten sonra anahtarları çekingen bir şekil de uzattı. Gözümden kaçmıyor bu hallerin Baekhyun! İçinde ki vahşi kertenkeleyi gözler önüne ser artık. Baekhyun'daki bu çekingenlik benim kız kardeşim de bile yok valla.

Göz göze geldik bir an.
Ağzımı açacak gibi oldum ama o bakışlarını kaçırdı. 

Öğretmen Baekhyun'a teşekkür etti ve Baekhyun kendi sınıfa gitmek üzere (en azından ben böyle biliyorum) sınıfımızdan ayrıldı. Bana bakıp gülümseyebilirdi! Aaaah her neyse, her neyse. Bunları düşünecek vaktim yok. 

"Hadi, şimdi soyunma odalarına gidebilirsiniz." yüksek sesle söyledi öğretmenimiz. Sanki aklımın sınıfta olmadığını anlamış gibiydi. Sınıf hep birlikte ayağa kalktı ve diğer okul binasında olan soyunma odalarına yürümeye başladılar. Kimileri uyuşuk uyuşuk yürürken, kimileri peşi sıra bir birlerini kovalıyorlardı. Ben kızlarla birlikte yürüyordum, normal adımlarla. Onları korumam gerek. 

"Başkan Sehun! Nasılsın?" dedi Suho. Aniden yanımda belirmesi ilginç geldi bana. 

Suho'da Baekhyun kadar saf olanlardandı. Tamam, tam olarak 'saf' diyemezdik ama normal bir öğrenci işte. 

"Her zaman ki gibi işte Suho. Sen nasılsın?" yürürken gülümsedim. 

"Harikayım!" gerçekten seviçli gözüküyordu ve devam etti "Bu gün takla atacakmışız! Ben takla atmayı çok severim."

Değişik misin Suho...

"Aaah, tanrı aşkına! Gerçekten mi?" ben sitem ederken Suho'nun suratı asıldı.

"Evet, neden ki? Takla atmayı sevmiyor musun veyatta takla atmayı bilmiyor musun? Ama bunu bilmen gerek. Çok iyi dövüş ediyorsun ve takla mı atamıyorsun?"

"Aaah, öyle değil Suho. Tabii ki biliyorum. Ama sabah gerçekten çok yoruldum. Bunu yapmasam olmaz mı ki..."

"Tabii ki olmaz Sehun. Öğretmen performans ödevi vermesi yerine taklalara not verecekmiş! Dinlemedin mi öğretmeni?"

"Oh. Anladım, peki." onaylayıcı bir şeyler mırıldandım.

Dalgın dalgın yürümeye devam ederken diğer binaya geçmiştik bile. Bu binamız ise sadece spor alanlarına yönelik bir binaydı. Spor klüpleri, soyunma odaları, yıkanma odaları... vs. bu binadaydı işte. Ve bu binanın bahçesinde de sadece tenis sahası, futbol sahası, spor salonu falan var. Küçük bir şehir gibi adeta okulumuz. Ama seviyorum. Kim sevmez ki böyle bir okulu zaten.....

Sonun da soyunma odalarına varmıştık. Erkekler ve kızlar şimdi ayrılacaklardı. Erkekler, büyük bir hüzünle ve su akan ağızlarıyla kızlara bakarken, kızlar ise sadece soyunma odalarına girmek istiyorlardı. Öksürdüm, dikkatleri üzerime topladım.

"Beni iyi dinleyin! İlk önce kızlar giyinecek! Kızlar giyindikten sonra ise erkekler giyinecek!" dedikten sonra bir kaç homurdanma topluluğu duyuyordum "Anlaşıldı mı?" diye bağırdığım da bitkin ve bezmiş bir ses topluluğu "Anlaşıldııı." diye bağırdı. İyi.

"Kızlar bizi bekletmeyin ve hızlı hareket edin." dedim mavi anahtarla onların kapılarını açarak. Onlar da seviçle "TAMAM." diye cırladılar. Kızlar içeriye girdikten sonra gülüşme ve konuşma sesleri bulunduğumuz koridorda yankılanıyordu.

"Sanırsam başkan Sehun'a aşık oldum!" şeklinde ki cırlamalar.

"Başkan Sehun çok havalı! Onun gibi bir erkek yok!"

"Ona aşkımı ilan edeceğim."

Aaah, kızlar. Utandırıyorsunuz beni. Ben de mükemmel olduğumun farkındayım ama çabuk olun! Beklemekten yosun tutmak istemiyorum! Sınıfımızda ki uyuz erkekler bana ölümcül bir şekil de bakarken ben onları tınlamıyordum. Eğer tınlarsam sinir hücrelerim tavan yapar ve sadece tınlamakla kalmam 'BAM'larım... Bilen bilir.

Uzuuunca bir bekleyişin ardından kızların kapısı açıldı. Tanrıııım çok şirinleeeeeer. Kes Sehun kes! Hepsi teker teker pembe eşofman takımıyla kapıdan çıktılar. Pembe ve gri karşımı mini şortları ve üzerin de aynı renkte bir hırka. Kızların saçları gerçekten hoş... Ah sanırsam Yoon Ah'a aşık oluyorum........... Salık koyu kahverengi saçları......... diz kapağına kadar çekilmiş çorabı........... gülümsemesi........... çikolata renginde gözler......

DUR SEHUN!

Diğer erkeklere dönüşmeden önce, dur! Kendine gel. Bu davranış hiç sana göre değil Sehun...

"Sıra erkekler de!" diye bağırdım bizim kapıyı açarken.

Kızlar spor salonuna gitmişlerdi bile. Yani şu an sadece erkekler olarak biz vardık büyük koridorda. Tüm erkekler söylene söylene soyunma odasına girdiler. Ben tam girecektim ki.... derinlerden gelen bir ses tüm koridor da yankılanıyor gibi hissettim.......

"Çok sevimlisin."

LANET GİRSİN SANA.
JONG IN! SINIFINA GİT! BURADA NE İŞİN VAR? KAHROLASICA!
Öksürdüm ve imalı bakışlarımı ona gönderdim...

"Bizim dersimiz de beden eğitimi." dedi.

Bir şok geçiriyorum sanırsam, inme iniyor.

"Yani?" dedim bir şey öğrenmek istercesine.

"Yanisi..... Gördüğün gibi okul üniformamlayım. Geç kaldığım için bizimkilere yetişemedim ve öğretmenimiz bir sonraki sınıfla beraber giyinmemi söyledi. İnanmıyorsan git ve öğretmenimize sor." dedi içeriye girmeye çalışarak.

Ona izin verecek miydim?
Aah tabi ki vermeliyim!

"Tamam öyleyse." dedim ve soyunma odasına girdik. Neden pis pis sırıttığını anlayamadım.

"Ne var?" dedim sonun da. Artık sırıtmayı bırakmış küçük bir kahkaha patlatmıştı. "Aah, hiç."

"Bir tane kabin boş." dedi kabinin kapısını açarak. Benim acelem var. Yeterince zaman kaybettim zaten.

"İlk ben giyineyim, sen bekle." kabine girdim ve tam kapıyı kapatacakken ayağını araya koydu ve içeriye girdi.

"Olmaz, acelem var." dedi.

"Geç kalıyorum Jong In, çık şuradan." onu kapıdan göndermeye çalışıyorum bir süre.

"Anlamıyorsun, başkan Sehun... Acelen var ve benim de oldukça acelem var." 

"Lanet olsun! O zaman, zaman kaybetmeye gerek yok. Ben hemen giyinirim sen dışarı da bekle. Bak gerçekten acelem var hemen çık. Giyinmeliyim." dedim hızlı hızlı konuşurken. Yavaş yavaş soyunma başlıyordu.

"Benim de oldukça acelem var başkan. O zaman birlikte giyinebiliriz, sorun yok. Ne de olsa bir kız değilsin, değil mi?" dedi gülerek.

Tanrıdan sabır diledim.
Ben de soyunmaya başladım. AMA O BİR SAPIK! LANET OLSUN! AAAAAAAAAAAAHHH NE YAPMALIYIM!!

President of the school is waiterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin