Kafenin tüm ışıklarını kapattım ve oradan çıktım. Etrafı iyice bir kolaçan edip kapıyı kilitledim.
Bisikletime doğru ilerlerken birisi bana seslendi.
"Sehun, ışığı açık bırakmışsın."
Bu yabancı bir sesti. Evet, terasın ışıklarını açık unutmuştum. Kafeye yeniden girdim ve terasa çıktım... Ardından kapının kapandığını hissettim.
"Kim var orada!?" diye bağırdım zifiri karanlığa.
İki çift ayak sesi duyuyordum... Pekii, bir az korkuyor olabilirim ama kim bunlar!?
"Hey, kimsiniz diye sordum!" diye yeniden bağırdım. Karşılığın da ise ufak kıkırdamalar duyuyordum. Tamam, işte şimdi korkuyordum. Gerçekten. Onları dövebilirim ama psikopat gibi gülüşüyorlar.
Hızlı adımlarla terasa çıktım. Işık açık olduğundan dolayı yüzlerini görebilirdim. Ardımdan birisi hızlandı ve sanırsam sağ bacağıma tekme attı. Tabi, yeri boylamıştım. Yeri boylamadım, yeri yaladım bence.
"Hey!" diye bağırdım. "Sizi öldüreceğim!"
"Haha, yapabiliyorsan yap sevimli tavşan!"
"Bakın, ne yapmaya çalıştığınızı anlayamadım ama kim olduğunuzu söyleyin!"
Bir şey demediler...
Onun yerine diğeri beni yakamdan sıkıca tuttu ve bir sandalyeye oturdu. Bu gün o kadar efor harcamıştım ki karşı gelemiyordum. Neden oturttuklarını dahi anlamamıştım. Bana dayak atacak değillerdi her halde...
"Hey hey hey, ne yapıyorsunuz!?" dedim yeniden. Birisi arkamdan ellerimi sıkıca bağlarken diğeri beni sandalyeye iyice bastırıyordu.
"Sevimli tavşanın uslu durması gerek. Yoksa canı yanabilir." dedi ve ardından iğrenç bir kahkaha attı.
"NE!? Bırakın beni!" diye bağırdım. Ne kadar bağırsamda nafileydi... Ellerimi ne kadar oynatsam o kadar çok canım yanıyordu. Kıpırdamasam da hızlı hareket ediyorlardı.
N-NE? Omuzlarım bir çift el hissederken, diğeri gömleğimin düğmelerini teker teker açıyordu.
"Hey! Seni aptal! Bırak!"
"Uslu dur sevimli tavşaaan." dedi iğrenç bir ses tonuyla.
Burdan bir kurtalayım senin ta ananı, avradını, soyunu, sopunu +%&/()=?@)+%&... KAHPELER!
Yaptıkları her şey iğrenç geliyordu. Ve bana iğrenç elleriyle dokunuyorlardı. Lütfen durun artık! Dokunmayın! Derken, bir çift ayak sesi daha duymuştum. Ne? 3. bir kişi daha mı yani!? 3 kişi üzerime mi abanacak!? AH, artık durun. İsterseniz yalvarabilirim. Lütfen dokunmayın daha fazla.
"Hey," diye seslendi 3. olan. "Onu hemen bırakın!" dedi... Sesi... tanıdık.. mıydı? Bir azcık.
Gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Lanet olsun bana dokunuyordu! Boynumu iğrenç dudaklarıyla öptü. Ben dirseğimi kasıp onun karnına tekme atmıştım ama pek etkili olmuşa benzemiyordu.
"Sen de kimsin be?" dedi üzerimde ki hödük.
"Demek öğrenmek istiyorsun." dedi ve hızlı adımlarla bulunduğumuz yere gelip üzerimde ki hödüğü yakasından kavradığı gibi yere savurdu. Arkamdakine de bir yumruk attı ve yere yığdı. Adamların kıvranış seslerini duyuyordum. Ve sanırsam ben, ağlıyordum. Göz yaşlarına sahip çık salak! Ama bana dokundular! Buna taciz deniliyor, değil mi!? Taciz edilmiştim! Sizce nasıl bir duygu olabilir! Ama ırzıma ulaşamadan kahramanım yetişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
President of the school is waiter
FanficPresident of the school is waiter -Okul Başkanı Bir Garson *Tanıtım* Erkeklerin tümünden nefret ediyorum. Onlar dünyanın en salak varlıkları. Evet, ben de bir erkeğim. Lanet olsun ki böyleyim. Babam bir yıl önce evi terk etti. Evi terk etmesi sorun...