Jong In bana "Giy hadi." dediğin de kendi gömleğimi çıkartacaktım ki aklıma bir şey geldi. Kafamın üzerin de bir ampul parlarken genişçe sırıtıyordum.
"Duş almalıyım." dedim dolabıma yönelerek.
"Ah doğru! Ben de banyonuzu kullanabilir miyim?" dedi.
O misafir olduğu için o'na öncelik tanımalıydım, "İlk sen gir duşa." dedim gülümseyerek.
"Peki, iç çamaşırlarından bir tane ödünç verebilirsin değil mi? Arkadaş olduğumuza göre umarım sorun yoktur." dedi.
Tabii tabii, iç çamaşırınız ne renk olsun efendim?
"Uf, yok. Sorun yok." dedim ve dolabımı açıp o'na iç çamaşırlarımdan bir tanesini verdim.
"Havlular banyo dolabın da." diye ekledim arkasından.
"Öyleyse, görüşürüz." dedi gülerek. Ben de sadece el salladım.
*****************
Ben kitabıma gömülmüş ders çalışırken içeriye giyinik bir Jong In geldi.
"Saatler olsun." dedim ayağa kalkarak.
"Teşekkürler, şimdi sen banyoyu kullanabilirsin."
Ihım evet, sıra bende. Kafamı salladım ve kıyafetlerimi alarak banyoya ilerledim...
Banyoya girdiğim de içeri de hâlâ dağılmamış olan buhar bulutları vardı. Elimle o bulutları bir süre dağıtmaya çalıştıktan sonra soyunup ılık suyun altına kendimi bırakıverdim.
Rahat.
Aslında ben ders çalışırken içeriye aniden Jong In girdi ya... O'nu o hâlde gördüğüm de içimde bir burukluk oluştu. Aklımdan "Niye çıplak değil yaaa." diye geçirmiştim. Ama saçları ıslaktı ve elinde ufak bir havlu tutuyordu. Çikolata Jong In banyo yapmıştı ve sanki... AH! Çok seksiydi! Çok harika görünüşü var ama kişiliği çok sapık çok sapııııık! Ama ben sapık değilim. Sadece gerçekleri söylüyorum. "Jong In seksidir." < Bu cümle nesnel bir cümledir. Yani benim o'na seksi demem hiç bir şeyi değiştirmiyor-dur. Umarım...
Ilık suyun altın da sapık düşüncelerimle (!) bir az daha oyalandıktan sonra duştan çıktım ve havluyla kendimi kuruladıktan sonra kıyafetlerimi giyindim. Banyodan çıkıp kendi odama ilerledim ve kapıyı tıklatarak içeriye girdim. Işıklar kapalıydı ve Jong In'i göremiyordum. Işıkları açtım ve gözlerimle onu aradım bir süre... Oda da gibi gözükmüyordu. Odama girdim ve ardımdan kapıyı kapattım. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Aynamın karşına geçtim ve nemli saçlarımı karıştırmaya başladım. Acaba ben de şuan Jong In gibi seksi görünüyor muyumdur? Sanmam. Ben aynaya salak salak gülümserken içeriye aniden Jong In girdi. O salağın yutkunduğu hissettim.
"Neredeydin?" dedim yatağıma oturarak.
"Mutfağa gitmiştim suyu içmeye. Annenle karşılaştım ve bir az sohbet ettik." dedi. Ne konuştuklarını öğrenmek istiyordum.
"Bir şey sorabilir miyim?" dedi yanıma oturarak.
"Tabii."
"Eve hiç arkadaşın gelmezmiş. Annen bu yüzden beni görünce çok şaşırmış. Hiç arkadaşın yok mu?"
"Arkadaşlarım var tabii. Ama onlarla hiç zaman geçirmedim. En çok zaman geçirdiğim resmi bir kişi olmayan sensin." dedim gülerken.
"Voah, gerçekten mi? Gerçekten bu kadar yoğun musun?" dedi parıldayan gözleriyle.
"Maalesef evet." dedim bir çırpıda.
"Kendimi çok değerli hissettim şu an." dedi ve güldü "Madem bu kadar çok zaman geçirdik bari bir az eğlenelim!" dedi ve üzerime atladı...
"Hey hey hey Jong In! Orası hassas no-noktam salak! YAPMA!" derken istemsizce attığım kahkahalarımı göz ardı ediyordum.
"AHAhjghj Jong In lütfen!" onun ellerini yakalamaya çalışıyordum ama beni gıdıklamaya devam ediyordu. Ben yatakta uzanırken o üzerime çıkmış karnımı gıdıklıyordu.
"Hey!" dedim bağırarak ve onu hemen altıma altım. Ondan güçlüyüm ben.
Tek elimle onun ellerini yukarıda sabitlerden tek elimle boynunu gıdıklıyordum ama salak gülmüyordu.
"Ben gıdıklanmam Sehun. Ama şu anki pozisyon... tch... hiç uygun değil." dedi kafasını umutsuzca sallarken.
Ani bir hareketle ayağa kalktım ve odadan çıktım.
SALAK.
Ah kalbim, tanrım. Bu kadar heyecenlanacak ne var tanrı aşkına? Kesin ilk defa evime arkadaşımı getiriyorum diyedir. Yoksa neden olacak ki... Mutfağa ilerledim ve bir bardak suyun çeyreğini içip odama geri döndüm. Jong In yorganın içine girmişti bile.
"Hey, poponu bir az kaydır. Nasıl sığacağım bu bit kadar yere?" dedim onun sırtını pat-patlarken.
Bir şey demeden hafifçe duvara doğru kaydı. Sırtı bana doğru dönüktü. Sanki tüm neşesi kaçmış gibiydi...
Ama yanılmışım.
Aniden bana döndü ve dirseğinin üzerinde kalkarak yüzünü avucu içine aldı.
Salak salak gülümsüyordu.
"Işığı söndürseydin keşke." dedi gülerken.
Oflayıp ayağa kalktım ve ışığı söndürüp yatağa ilerledim. Bir alışkanlığım haline gelen yatağa zıplama işini unutmamıştım. Ama Jong In'in bir an yatakta olduğunu unutarak yatağa atladım.
Yatağa atladığım da yaptığım hatanın yeni farkına varmıştım. Jong In bir "AH." çektikten sonra ben "Üzgünüm." deyip kıkırdadım.
"Biliyor musun Sehun?" dedi eski konumumuza dönerek.
"Neyi biliyor muyum?" dedim tavana bakarak.
"Ben çok küçükken; süt içtiğimiz de beyazlaştığımızı ve kakaolu süt içtiğimiz de esmerleştiğimizi sanıyordum." dedi ve kahkahalara boğuldum. Hangi salak böyle bir şeyi doğrulardı ki fghuııkjhg
"Sen c-ciddi misin?" dedim kahkahalarımın arasından. "Peki çilekli süt içtiğin de pembeleştiğini sanıyor muydun?" dedim dalge geçerek. Karşılığın da sadece bacağıma bir tekme yemiştim. lkjgfghjkl
"Ben sadece kakaolu süt ve normal süt içerim. Bu yüzden pembeleşmek hakkın da hiç bir şey düşünmemiştim." dedi ciddiyetle. Ya Jong In senden resmen zeka fışkırıyor be yavrum jkhjhjkh
Ben gülmeye devam ederken bana sessiz olmam gerektiğini söylüyordu.
"Hey, gülme. Küçükken çok saftım."
"Ahhh evet. O yüzden şimdi çok fesatsın, değil mi?" dedim onun yüzüne şakacıktan tokat atarken. Ama bir azcık hızlı kaçmıştı.
"Sehun, biz arkadaşız. Öyle değil mi?" dedi konuştuğumuz konudan uzaklaşarak.
Bu yaşadıklarımızdan sonra iki yabancı olmak oldukça zor olurdu.
"Öyle, evet." dedim gülerek.
"Vo-Voah gerçekten mi?" dedi genişçe gülümserken.
"Neden bu kadar çok sevindin? Arkadaşız işte." dedikten sonra onun kafasına vurdum.
"Sehun-ah çok şiddet uyguluyorsun."
"Oh, o yüzden artık uyuyalım." bir az daha güldüktan sonra söyledim.
"Bence de artık uyuyalım. Yarın uzun bir gün bizi bekliyor."
"Hmm, haklısın."
"İyi geceler Oh Sehun." dedi bana sarılırken.
"İyi geceler Kim Jong In." dedim ve sarılışına karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
President of the school is waiter
FanficPresident of the school is waiter -Okul Başkanı Bir Garson *Tanıtım* Erkeklerin tümünden nefret ediyorum. Onlar dünyanın en salak varlıkları. Evet, ben de bir erkeğim. Lanet olsun ki böyleyim. Babam bir yıl önce evi terk etti. Evi terk etmesi sorun...