11. Bölüm (Kesit 1)

564 71 15
                                    

İyi okumalar^^

Hatırlatma;

Pekâla, zamanla neler olacağını görüceğiz ve ben bu bütün soru işaretlerinden zamanla kurtulacağım. Ya da zamanla kendi soru kuyuma düşeceğim ve bu soruların en büyüğü ise kalbimin neden bu kadar hızlı attığı olacak.

-Lucy-

Bahçeye planladığım gibi, tam zamanında, Geceyarısında inmiştim. Yumurta topuklu sandeletlerimin, bilek kemerlerini çözme gereksinimi duymadan, ayaklarımın yardımı ile çıkarttım. Hafif nemli olan çimler, buralara, geceleri çiy düştüğünün bir kanıtıydı.

Yavaşça göle doğru adımlamaya başladım. Yere her basışımda, ayak parmaklarımın arasına giren çimlerdeki soğuk damlacıklar ve biraz da serin olan havadan dolayı ürperip duruyordum.

Peki, kabul ediyorum biraz da korkuyordum. Ama ne demişler; korkunun ecele faydası yok. Gideceğim, o kıza, neler olduğunu sakince soracağım.

Gölün kıyısına geldiğimde, dizlerimi kırdım ve uçurumun dibine bakar gibi göle eğildim. Oradaydı işte, tam karşımda.

Kaşlarım hafifçe çatıldı "Sen kimsin?" Fısıltı şeklinde istemsizce ağzımdan çıkan ilk cümlem buydu. Sesim kısılmıştı sanki.

Boğazımı temizledim ve bu sefer kendimden emin bir tonda konuştum "Sen kimsin?" Yansımam sanki kendini tutamamış gibi kıkırdadı "Seni duydum. Tekrarlamana gerek yok."

Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti "Ben senim. Yani senin gerçek, asıl halinim." Anlamamıştım "Anlayacaksın. Ama şimdi değil. Ne için gelmiştin?"

Silkinip kendime geldiğimde asıl sorumu ona yönelttim "Öncelikle, beni o gün neden suya doğru çektin?" Benim baktığım gibi ciddiyetle baktı "Aslında amacım seni suya çekmek değil kendine getirmekti. Dengesiz durduğun gözümden kaçmış. Direk suya düşeceğini tahmin etmemiştim."

Hızla diğer soruya geçtim "Sen beni gölün içine çektiğinde anahtarlarım bu su birikintisinde kayboldu-" sözümü kesti

"Ben o anahtarlara dokunamam. Kolyen yada kıyafetin düşseydi alabilirdim. Eğer senin büyülü nesnene dokunursam; onlar, çok yüksek bir ihtimalle, sonsuza kadar burada, Yansıma Paralelinde kalır."

Durdu "Onları sen almalısın. Ama bu seferde sen kaybolursun." Bir süre düşündü. Sonra aniden aklına birşey gelmiş olmalı ki parlak gece gibi olan gözleri biraz daha parlayarak neşeyle açıldı "Ateş böceklerinin ruhlarından yardım isteyebilirsin."

Anlamadığımı, bariz yansıtan gözlerle ona baktım. Kıkırdıyarak devam etti "Kafamın üzerinde antenlerim varmış gibi bakma. 'Ateşböceklerinin ruhları' aslında bir tür büyü ile oluşmuştur. Yani ta yıllar önce burada ölmüş bütün canlılar böyle anılır. Hani senin şu gölden parıldayarak yükselirken gördüklerin şeyler onlardı."

Anladığımı kafamı sallayarak belirttiğimde omzunu silkerek devam etti "Sadece onlara sorman yeterli olacaktır."

Ellerime taş battığı için ellerimi yerden çektim. Gülerek "Nasıl? Gidip insan ile konuşuyor gibi mi soracağım?"

Kafasını onaylar anlamında salladığında, yavaşça geri çekilerek ayağa kalktım ve ellerimi birbirine vurarak silkeledikten sonra ışıkların yoğun olduğu yere dönerek konuşmaya başladım...

-Yazar-

Juvia'nın uykusu bir türlü gelmiyordu. Kuzu, koyun salyangoz ne varsa saymıştı. En sonunda pes edip, gözlerini açtı ve beyaz, sarmaşık desenli tavanı izlemeye başladı.

Sıkılmaya başladığında ise ince, saf pamuktan yapılma, yumuşak çarşafı ayaklarıyla itip, yavaşça yatağa bağdaş kurarak oturdu "Juvia'nın içinde kötü bir his var."

Ayaklarını; buz kadar soğuk olan krem rengi, düz mermerle buluşturarak beyaz ayaklarının hafif kızarmasını sağladı. Yataktan doğruldu, ayak tabanlarının hafif sızlamasına aldırmadan, kapalı, hatta iki kez kilitlediği; ahşap beyaz kapıya doğru yürüdü.

Kapıya vardığında, yanındaki cilalı, kahverengi, küçük, tozlu sehpanın üzerine elini uzattı. Karanlıktı, hiçbirşey görünmüyordu ama anahtarı oraya koyduğundan emindi.

Sol eliyle sehpanın üzerini yokladı. Eli metal bir cismi bulduğunda onu tuttu ve göremeyeceğini bildiği halde ona dikkatlice baktı. Sonra onu kilide yerleştirerek çevirdi. İki kere 'klick!' Sesi çıktıktan sonra kapının altın kaplama kolunu tutup aşağı indirdi.

Loş olan koridora çıktı. Hızlı adımlarla Lucy'nin kaldığı yere giderken terleyen avuçlarını; yumuşak, pamuk işleme, pembe renkte pijamasına sürdü.

O sırada mumlarla ve küçük lacrimalarla aydınlatılmış loş koridorda, az ileride kendisine doğru gelen birini gördü. Lacivert saçları uzun boyu ve soğuk görünen biriydi. 4 prensten Gray.

Kendini göstermemek için; koridorun gölgeli ve diğer yerlere oranla daha karanlık olan kısmına doğru kaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendini göstermemek için; koridorun gölgeli ve diğer yerlere oranla daha karanlık olan kısmına doğru kaydı. Daha önce onu detaylıca inceleyememişti.

Sadece gözlerini ona döndürerek onu iyice süzdü. Tam yavaşça yanından geçip gidecekken süzdüğü kişi hemen solunda durdu "Sen kimsin?"

Juvia önce sesini çıkartmadı "Okyanus kadın." Takma adını söylemişti. Çünkü; o da biliyordu ki bu adam onun ismini, o yalvarsa, ayaklarına kapansa bile aklında tutmayacaktı.

O, Juvia'yı umursamıyordu. Açıkçası Juvia da onu umursamıyordu. Oğlanın ona doğru döndüğünü hissetti "Okyanus kadın? İsmin yok mu?"

Juvia kafasını hızla ona doğru çevirdi. Ona en donuk bakışlarını attı "Seni o küçük evde görmüştüm. Büyü kullananlardansın değil mi?" Ukalaca sırıttı "Arenaya çıkan kızların arkadaşısın."

O sırada karşı taraftan kendinden emin, sert, ince bir ses geldi "Evet. Bizim dostumuz. Ama bunun seni neden ilgilendirdiğini merak ettim açıkçası."

Juvia şaşkınlıkla scarlet renginde saçlara sahip kıza baktı. Kendisi prenses olsa ve Erza'yı tanımasa çoktan kendisine saygısızlık yaptığı için soğuk, demir parmaklıkların arkasına tıktırmıştı.

Ama Erza böyleydi. Sıcaktı ve yakındı. Tabii onu tanıyana böyleydi. Tanımayan çoktan saygısız damgasını vururdu.

Erza, prensten cevap beklemeden Juvia'ya baktı "Juvia, Lucy seninle miydi?"

Gözleri şaşkınlıkla açıldı mavi saçlı kızın "Hayır, Juvia'nın yanında değildi. Odasında yok mu?"

Kafasını olumsuz anlamda sallayan kıza bakarken Lucy'nin nerede olabileceği ile ilgili tahminler yürütmeye çalıştı...

Devam edecek...

Tanrıça (NALU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin