13.Bölüm (Part 1)

240 19 3
                                    

Bu bölüm geç( Fazlasıyla-_-) geldiği için herkesten özür dilerim malum okula yetiş ders çalış derken bu kitabı unuttum. Tabii birkaç teknik sıkıntı da oldu ve bu sıkıntı gerektiğinden fazla sürdü. E haliyle kitabın konusunu da birazcık unutmuş olabilirim:) O yüzden bu bölüm biraz eksik olmuş olabilir. Bu hatalardan ötürü sizlerden tekrar özür diliyorum. Her neyse fazla uzatmadan, iyi okumalar:)

Hatırlatma;

Öyle ki bu sefer anka kuşunu öyle bir alev ile yakacaktı ki bir daha küllerinden doğamayacaktı.

-Lucy-

"Sen hâlâ ayakta mısın aptal insan!" Porlyusca'nın sesiyle yerimden sıçradım ve hızla yatağa oturdum. Porlyusca parçalanmayan kıymıklı masada, iğne üzerinde inceleme yapıyordu.

Kral ile Prensin hararetli konuşmaları devam ederken, ben de çaktırmadan kulak misafiri olmaktan çekinmedim "Yaşlı bunak, artık sarayın içindeki düşmanımızı bulmalıyız."

Ne düşmanından bahsediyor? Kraliyet ailesini tehlikeye düşüren kişiler olduğunu biliyordum, ama sarayın içinde olduğunu bilmiyordum "Artık misafirleri de tehtit etmeye başladı." Tehtit? Tehtit mi ediyor?

Her öğün yürek yiyor olmalı. Çünkü bu saraydaki kişiler son derece gözü kara. Geçen sene 3 krallığa birden savaş açıp kazanmışlardı.  Yenilen krallıklarda yavaş yavaş güçsüzleşip, küçülmeye başlamışlardı.

Sonundaysa krallıkta yaşayan halk, isyan edip dört bir yana dağılmış gitmişti. Çünkü askerlerin ve saray tarafından denetlenen büyücülerin sayısı seyrelmiş, pes edenler çoğalmıştı.

Düşüncelerimi yarıda kesip konuşmalarını dinlemeye devam ettim "Haklısın evlat. Ama önce sorgulamamız gereken bir kişi var." Porlyusca da konuşmaya başlayınca onun da benim gibi kulak kabarttığını fark ettim "Ne yapacaksanız bir an önce yapın kızı kaçırıp saraydan uzağa götürecekler."

Kralın ve prensin bakışlarının Porlyusca'ya döndüğünü, dışarıyı izliyormuş gibi yaptığım camdaki yansımalarından gördüm. Prens mırıldandı "Onları ele vermesin diye..." Yavaşça başını sallayan Porlyusca'nın sert bakışlarının bana döndüğünü yine yansımadan gördüğümde stresten avuç içlerime kadar terlemeye başlamıştım "Sen nasıl hissediyorsun?"

Kafamı Porlyusca'ya doğru çevirdim gergin bir şekilde gülümseyip "İ-iyiyim" diyebildim. Derin bir nefes aldı ve kafasını iki yana sallayarak konuştu "Evet iyisin." Bana hitaben konuşmasını sürdürdü "Sana bizzat her akşam verdiğim ilaç, kadının verdiği ilacın bileşenlerini parçalarına ayırmasını sağlar..." biraz durdu "Belirli kan gruplarında işe yarar."

Ben Porlyusca ile konuşurken, Kral birkaç asker çağırmış, kızı götürmelerini emretmişti. Askerler hâlâ suçsuz olduğunu söyleyen çaresizce çırpınan kızı götürüyorlardı. İtiraf etmem gerekirse ona karşı gram acıma hissetmemiştim. Belkide hastaların hepsine aynı işkenceyi uyguluyor onları sonu olmayan dev çukurlarına itiyordu.

Onu nereye götürdüklerine gelirsek; Porlyusca'nın konuşmasına odaklandığım için o kısmı tam olarak duyamamıştım. Gerçi duysam ne olacaksa...

Askerler gittikten iki dakika sonra herkes odadan çıkacakken -Porlyusca dışında herkes- odanın kapısı yine kırmak istercesine bir hızla yeniden açıldı. Gelen kişi kızı götürmelerine yardımcı olan askerlerden biriydi. Hatırladığım kadarıyla burada yeni çalışmaya başlamıştı.

Hızlı koştuğu için nefes nefese kalmıştı. Hızlıca konuşmaya, birşeyler anlatmaya çalışıyor ama aldığı hızlı solukları dediği her bir kelimeyi buğulaştırıyor fazla anlaşılmaz kılıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tanrıça (NALU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin