Gözlerimi açtığımda saat 7.34'dü. Başarılı uyanışım . Kafam sersem gibiydi. Başımı kaldırdım ve başucumdaki tekmeceden ilaçlarımı aldım. İlaçlarımı içerken suyumu yudumladım. İşim bitince beyaz okul tişörtümü ve siyah okul eteğimi üzerime geçirip alt kata muhteşem kreplerin ve annemin yanına indim. Annemin yanağına bir öpücük kondururken bir krebide tabağıma alıyordum. Annemde bir krep alıp masaya oturdu. Yemeğimizi yerken annem biraz endişeliydi. Ben krepimi yerken o sadece çatalıyla krepi didikliyordu.
Anne bir sorun mu var ?
Hı ?
Anne çok dalgınsın krepin soğudu. Ne oldu ?
A ben mi ? Bişey yok tatlım. Ben sadece öyle dalmışım. Çok çalıştım dün ondandır. Sen yemeğini ye , bak ah neredeyse geç kalmışsın !
Geç kalmaktan bahsediyordu ama okulun başlamasına yarım saat vardı. Yinede anneme sormadım. Sofradan kalkıp çantamı aldım ve evden çıktım. Yolda giderken nedense birileri beni izliyormuş izlenimine kapıldım. Yolumu değiştirdiğimde omzumda bir el hissettim. Ve arkamı dönmemle yere düşmem bir oldu. Çevremde garip giyimli yaklaşık 5 kişi vardı. Eski zamanların şövalyelerine benzer giyinmişlerdi. Liderleri olduğu anlaşılan biri öne çıktı. Hafifçe eğilerek selam verdi. Neler oluyordu burada ? Neden bu garip adamlar çevremi sarmıştı?
Selam veren adam ,
Prenses Amara , babanızın emriyle sizi almaya ve Horos'a götürmeye geldik. Lütfen bizimle gelin.
Bir adım geri gidip duvara çarptığımda etrafta çicekler ve otlar yeşerdi. Bu adamlara yanlışlıkla gücümü göstermiştim. Annem bana çocukluğumdan beri doğayla ilgili güçlerim olduğunu ve istersem onları kullanabileceğimden bahsederdi. Fakat bu tehlikeliydi. Annemde güçlerimi kontrol etmem için bana bir kolye hediye etmişti. Kolye ucunda yeşil yakut olan ve hiç çıkartmadığım bir kolyeydi. Adam bana bir adım daha yaklaşınca elimi öne uzatıp beşini birden oradaki bir ağaca doğru fırlattım. Ve hemen koşmaya başladım. Fakat adamlar çok hızlıydı. Arkamdan bana yetişmişlerdi. Köşeyi döndüğümde kapana kısılmıştım. Birisi öne atılıp Prenses Selina lütfen bu kralın emridir . Gitmek zorundasınız. Hayır efendim ne alaka ? Gitmiyordum işte ! Daha genç ve yakışıklı olanı bana yaklaşmaya çalışınca bir el hareketiyle onu sarmaşıklara sardım. Hepsi biraz olsun benden korkmuştu. Bir anda birisi ' Üzgünüm prenses ' dedi . Bana doğrulttuğu elinde bir kelepçe belirdi. Normalden farkı sarmaşık şeklinde olmasıydı. Ve hepsi birden üstüme çullandı. Elim bağlıydı. Iki asker koluma girdi. Üçü ise önden ilerliyordu. Bir elindeki kelepçeden kurtuldum. Fakat tam koşarken genç ve yakışıklı olan bana doğru elini uzattı. Ve daire biçiminde bir şeyin içine aldı. Kurtulmaya çabalasamda nafileydi. Madem onlar kuralsız oynuyordu. Bende öyle oynayacaktım. Hem şu prenses de neyin nesiydi ? Ben sadece basit sıradan bir liseliydim. Ve bir babam bile yoktu. Sadece annem vardı. Bunları beynimden silerken beynimi odakladım. Elimin ucunda bir küre oluşturdum. Ve o Krater denen genç ve sinir bozucu mala doğrultum. Aptal küreden kurtulduktan sonra eve doğru koşmaya başladım. Koştuğum yerlerde çicek ve ot bitiyordu. Onlarsa peşimden koşmaya başladılar sadece ... Krater tek çare güçlerini almak dedi . Ve 5 'i birden ellerini bana doğrulttular ve içimden birşeyleri çekip aldılar. Yere düştüm. Kalktım. Elimi uzattığım an sadece yeşil bir ışık parıldadı ve söndü. Yalnızdım. Güçlerim gitmişti. Annemi istiyordum.Fakat nafileydi. Askerlerden biri bir kapı açtı. Sihirli gibi birşeydi sanırım... Benide aralarına alarak kapıdan geçtiler. Kapıdan geçtiğimizde kar yağan bir ormana geldik. Askerler arasında çaresizce ilerledim. Uzun süre yürüdükden sonra 6 atın olduğu bir yere vardık. Bir at en sevdiğim renk olan mavi ile dekore edilmişti. Hayvan diğerlerinden daha süslü ve asildi. Ipleri altındı. Beni iterek ata otutturdular. Fakat bir anda kıyafetimde değişti. Uzun bembeyaz bir omuzları düşük bir elbise oluverdi. Elbisemin üzerinde beyaz bir kürk vardı. Kürküme sıkıca sarılırken sanki kırk yıldır ata biniyormuşum gibi at sürüyordum. Askerlerden birisi atını bana yaklaştırdı. Atımın yularını tutarken haince gülümsedi. ' Prenses kaçma riskinizi göze alamam. Kral Asrot beni asar. ' Asrot kimdi ? Ve bana hala neden prenses diyordu bu uyuz ? Sanırım kafayı yiyordum. Yazı ortasındaydık ve şimdi kar yağıyor bense hiçbir zaman alamayacağım bir kürkü giyiyordum. Peki okul çantam vr formama ne olmuştu ? Pekala olayı zamana bırakıyorum. Karla kaplı ormanda ilerlerken bir anda atın yularını çektim o şerefsizin elinden ve saatlerden beri planladığım planı uyguladım. Atımı hızlandırdım ve bu güzel asil yaratıkla kaçmaya başladık. Krater ve askerleri peşimden koştururken güçlerim yoktu ama hala doğa ile beraberdim. Ağaçlara yalvardım. Bir anda askerlerin kulağımın dibinden gelen sesleri azaldı. Ağaçlara içten bir şekilde teşekkürlerimi ilettim. Ağaçlar beni duyarken atım hala koşuyordu. Yavaşladığımızda 5 mal karşımdaydı. Atları hızla etrafımızda dönüyordu. Krater çirkince gülümsedi. Dudaklarından iki kelime döküldü. Horos'tan kaçamazsın prenses ... Elindeki kartopunu bana doğrulttuğunda askerlerde aynısını tekrarladı. Kar topları vücuduma isabet edecekken yeşil bir dalga bunu engelledi. Krater fazla sinirliydi. Yine esirdim. Umutsuzca ilerlemeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VARİS ; Kayıp Prenses
FantasyKader... Bir kelime iki hece bir ömür... Göz renginize göre hayata başlarsınız. Ve ben Amara Willims hayata farklı isimler ve ünvanlar altında gerçek benliğimi bulmaya geldim.