Multimedya : Açelya
Koltukta oturup telefonla oynamaya başladım. O da hala telefonuna bakıyordu. Ciddi anlamda sıkılmış bir halde ona bakmaya devam ediyorum. Niye ona baktığımı da bilmiyorum sadece canım sıkıldı ve ondan başka kimse yok. En sonunda ona baktığımı fark etti. Bi anda heyecanla bakmaya başlayınca anladım. Bence bu kız bana aşık. Bide bunu kurtardım ya kahraman falan olayına hayranlık duyuyor olabilir. Ben baktığım halde tabiki kıza çemkirdim.
"Ne bakıyorsun kızım ?"
Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruda heyecanı daha çok artmıştı. Yine kekeleyerek saçmalar diye düşünüyordum ki hiç tahmin etmediğim bir tepkiyle karşılaştım.
"Sen bana baktığını için baktım. Asıl sen neden bakıyorsun bana ?"
Eh yuh ama. Konuşurken hala heyecanlıydı. Konuşması bitip de ona bakmaya devam edince - ki çok şaşırdım tepkim normal yani - o da bana aynı şekilde bakıyordu anlaşılan kendisi de farkındaydı ve şaşırmıştı böyle konuşabildiğine. Sonra devam etti tabi.
"Ah ben özür dilerim. Saçma çıkıştım kusura bakma. Ben sana kola getireyim. "
Sanki götünde motor varmış gibi hızlı hızlı konuşup odadan dışarı çıktı. Büyük ihtimalle mutfağa gitmişti. Amma taktı bana kola içirmeye geldiğimden beri düşmedi ağzından lafı. O giderken kalçalarınıda kesmeyi ihmal etmedim tabi. Güzel kalçaları vardı. Aslında bi düşününce güzel kızdı ama ezik işte. Ondan soğutuyor kendinden. Bak mesela mis gibi posta koydu az önce tabi sonradan kıvırmasaydı ağzıma sıçmıştı yani. Tekrar telefona baktığımda gördüğüm şey şarjın %29 kaldığıydı. Koca bir of çektim. Şarj makinesini de alamadım tabi annem kapı dışarı edince. Açelya getirdiği kolayı önüme uzatınca alıp içmeye başladım. O da yerine oturup kaldığı yerden telefonuyl ilgilenmeye devam etti. Hayır senin evine misafir gelmiş ne biçim ev sahibisin sen ? Hani nerede şanlı Türk milletinin misafir perverliği ? Kolayı bitirince kalkıp mutfağa götürdüm ve geri salona döndükten sonra konuşmaya başladım.
"Şşşşşşşştttttttt!"
"Efendim Asena ne oldu ?"
"Zıkkımın peki oldu ne olacak. "
Alık bu kız ölü balık gibi bakıyor. Safım ya.
"Ne anlamadım o ne demek ?"
"Sıkıldım diyorum. Ne biçim ev sahibisin sen misafir gelmiş sen hala o aptal telefona bakıyorsun. "
"Ah kusura bakma ben konuşmak istemezsim diye birşey demedim. Ne yapalım o zaman sıkıldıysan ?"
Resmen neşe ile şakıyor. Bu kadar sevineceğini bilseydim alıştıra alıştıra söylerdim. Eh söyleyen de benim sonuçta boru mu kızım bi Asena kolay yetişmiyor tabi.
"Ne bileyim o kadarını da sen düşün. "
Fazla mı gıcık davranıyorum. Yok canım her zaman ki halim işte. Sanki niye sorguluyorsam şimdi bunu.
"Ihm oyun oynamak ister misin ?"
Ne demek oyun. Ne demek oyun. ???
Ben bayılırım oyunlara tabi insanın hiç arkadaşı olmayıp yalnız olunca. Gerçi bende istemiyorum arkadaş falan bütün insanlar asalak sonuçta gerek yok. Neyse işte oyun oynamayı severim. Gerçi benim oyun zevkimke bunun ki farklıdır."Harbi mi lan haydi oynayalım. Gerçi senden pek birşey beklemiyorum ama çok sıkıldım yapacak birşey de yok o yüzden gidip bakalım hangi oyunlar varmış. "
Biraz bozulmuş gibiydi. Yok yok baya yüzü düştü. Aman ne var birşey dedik sanki pis mıymıntı. Hayır bu niye her dediğime alınıyor bu kadar. Başkası olsa aynı çirkeflikle karşılık verirdi. Ya karakter olarak kaç sokacak biri değil çok terbiyeli ya da insanlardan hep iltifat yalanlı güzel laflar duymuş şimdi ben gerçeği söyleyince zoruna gidiyor. İkisi de olabilir hatta başka birşey de olabilir tanımıyorum sonuçta onu. Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla tam bir salak. Bence öyle.
O önden ben arkasından odasına gittik. Ama şimdi kusucam artık bide annem bununla arkadaş ol diyor bana. Birşey diyim mi ? Hiç şaşırmadım odasına. Hemen anlatıyorum şimdi. Odanın tamamı bakın çoğunluğu demiyorum tamamı pembe ve mor mobilyalardan oluşuyor. Aynasının etrafı tüylü bir atkıyla çevrelenmiş. Aynalı komodinin karşısında ise topuklu ayakkabı şeklinde pembe bir koltuk vardı. Aynı şekilde gardırobun hemen önünde ayakkabılar dizilmişti anlaşılan dolaba sığmamış. Ayrıca dolabın açma kapaklarına da askıyla kıyafet asılmıştı. İşte böyle boğucu bir halde odası. Benim ki ise olabildiğine sade. Beyaz , mavi ve gri renklerin olduğu bir oda kıyafet desen zaten bana dar paça pantolon ve baskılı tişörtler yetiyor. Zaten şöyle bir düşününce bu kızın hiç pantolon giydiğini görmedim hep sevimli şeyler giyiyor hani varya çıtı pıtı kızlar tam olarak onlardan işte. Ve yine diyorum hiç şaşırmadım çünkü kendisi tam bir açık kitap gibi. Yüz ifadeleri , konuşması , ses tonu hatta kıyafetleri de onun hislerini ve karakterini ele veriyor. Onu tanımak için yıllara gerek yok birkaç saat yeter. Genellikle her kızın sevdiği şeyleri sevip büyük ihtimalle de aynı hayallere sahip. İşte bu Açelya veledi öylesine sıradan öylesine basit. Ve bilim bakalım kim basit insanları sevmez. BEN. Odanın içinde göz gezdirmeye devam edince onun gösterdiği oyunların dışında bir oyun çantası gördüm. Hızla ilerleyip elime aldım çünkü bu en sevdiğim oyundu hayır hayır bu bir sanattır. Tabiki OKEY den bahsediyorum. Ne var yani ? Evet OKEY dünyanın en güzel oyunu olabilir. Tam bir Türk kafasına sahip olduğum için midir yoksa başka birşey mi bilmiyorum ama en sevdiğim bu oyun. Açelya gördüğüm oyuna bakarken çantayı hafif yukarı kaldırıp ona gösterdim ve şeytani bir şekilde sırıttım."Okey oynayacağız. Biliyorsun değil mi ?"
"Evet biliyorum ama senin bu oyunu seveceğini tahmin etmezdim. "
Evet bilemezsin çünkü ben senin gibi basit değilim. Zaten insan biraz kapalı kutu gibi olmalı bence her öğrendiğin şeyle şaşırtmalı. En azından ben öylelerini severim basitlik bana göre değil. Zaten benim etrafımda basitlik varsa değiştirmediğim şeylerdir. Mesela anne , baba ve Selim gerizekalısı gibi. Aslında Selim'i severim. Zaten o da pek basit biri değil. Neyse işte hemen benim sevimsize cevap verdim.
"Niye be ?"
"Bilmem daha çok bunları seversin diye düşünüyordum. "
Dedi ellerini diğer oyunların üzerinde gezdirip. O oyunlar ise klasik ve tabiki Okey'in yanından geçemeyecek oyunlardı. En azından benim için öyle. Odada oynayabiliriz diyince olduğum yere oturup onu da çağırdım. Bayadır oynamıyordum. Aslında evde vardı ama annem kumarbaz diye kızıp benimle oynamazdı eh bende tek başıma oynayamayacağıma göre uygulamadan oynardım ama zevkli olmazdı çünkü oradan taş çalamam. Ama şimdi ... Ama şimdi oynayabilirim hem bu saf taş çaldığımı da anlamaz eh benim keyfim de yerine gelir biraz. Aslında dört kişi olsaydı süper olurdu ama artık elde olanla idare etmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABA KAHRAMAN LGBT
Teen FictionSinirle kendimi sokağa attım. Hızlıca yürümeye başladım. Önüme gelen taşa sinirle tekme attım fakat içimde ki dindiremedim. Her zaman ki gibi sinirimi birinden çıkarmalıyım diye düşünüyorken ilerde bir grup kızın başka bir kızı aralarına alarak hırp...