Yoongi hyung, Jimin hyung'un ölümünden sonra okulunu dondurmuştu ve yurttan ayrılarak uzun bir süre kimse ile görüşmek istemediğini söylemişti. Jimin hyung ile kaldığı yurt odasına ise Taehyung yerleşmişti ve tek başına kalıyordu.
O odanın başka birine gitmemesine sevinmiştim. Birçok hatıramız oradaydı çünkü ve hyung'un eşyaları hala oradaydı.
Daha sonra hyung'un memleketinde olduğunu öğrendik ve kısa bir süre sonra Gangnam'daki Bighit Entertainment'a stajyer olarak başladığını öğrendik. Orada bir zamanlar dalga geçtiği Jimin hyung'un hayallerini gerçekleştirecek ve kendisini affettirmeye çalışacaktı.
Olanlar için Taehyung kısa süre içinde toparlansa da ben birkaç ay kendime gelememiştim ve bence bu çok normaldi.
"Jungkook, şu haberi gördün mü?" Namjoon hyung elime telefonunu tutuşturdu. Şaşkınlıkla ağzım aralandı. "Yoongi, Agust D olarak çıkışını yapacak gibi görünüyor. Bunun bu kadar hızlı olacağını tahmin etmezdim."
"Ben de beklemezdim. Sanırım Jimin hyung için gerçekten çok çabaladı, onu desteklemeliyiz," dedim.
"Elbette destekleyeceğiz."
•
Taehyung dakikalarca bir şey söylemesi gerektiğini söylüyor fakat söyleyeceği şeyi bir türlü söylemiyordu.
"Jungkook, sana söylemem gereken bir şey var," dedi yeniden.
"Ya söyle ya da sonsuza kadar şu çeneni kapat!" diye sesimi yükselttim.
Kaşlarını çatıp üzerime eğildi. "Söyleyeceğim bir şey var diyorum neden kızıyorsun Jungkook?"
Ben de onun bana yaptığı gibi üzerine eğilip kaşlarımı çattım. "Söyleyeceğin şeyi neden dakikalarca söylememekte ısrar ediyorsun Taehyung?"
Kaşlarını eski haline getirip etrafa bakındı. Dakikalarca beni beklettiğinin farkında olmamalıydı. "Taehyung?"
Odağını üzerimde yeniden toplamışken söyler umuduyla gülümsemiştim.
"Ben senden hoşlanıyorum Jungkook."
Duyduğum şey ile kaşlarım eski haline gelirken şaşkınlıkla ağzım aralandı. "Ne dedin?"
Taehyung ifadesizce bana bakıyordu ve ne düşündüğünden emin olmamı engelliyordu.
"Taehyung..."
Kendimi geriye çekerken kolumdan tutup beni engelledi ve kulağıma doğru eğildi. "Bu şakaydı."
Benden uzaklaştığında benden daha çok, O'nun kafası karışmış gibiydi ve ne yapmaya çalıştığının farkında değildim.
"Ben gidiyorum."
"Nereye?" diye ayağa kalktım onun gibi. Yatağının altındaki valizi gösterdi. "Bu da ne?"
"Memleketime dönüyorum Jungkook. Okula orada devam edeceğim. Sana bunu diyecektim. Üzülmeni istemiyorum. Her şey için teşekkür ederim," dedi gülümseyerek.
Aklım almıyordu. Sadece iki dakika içerisinde nasıl bunları normal bir şeymiş gibi söyleyebilirdi?
"Neden ki?"
"Hangisine neden ki diye sordun?" dedi yeniden yatağa oturarak.
"Neden gidiyorsun ki?" diye önünde çömeldim.
"Buraya birkaç işim için gelmiştim ve hepsini hallettim. Şimdi de gitme vakti geldi." Ellerini bacaklarının üzerinde birleştirmiş oynuyordu.
Kızgınlıkla ellerini tuttum ve bana bakmasını sağladım. "Ne işi Taehyung? Buraya neden geldin o zaman? Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Şu an her şey için soru sorabilirim ama kafam çok karışık. Ne saçmaladığının farkında mısın?"
"Üzgünüm. Aslında birkaç ay önce gidecektim ama Jimin ölünce toparlaman için gidemedim."
"Buraya neden geldin Taehyung? Gideceksen neden geldin?"
"Söyleyemem, sadece gitmem gerek."
"Ne zaman?"
"Bu gece, uykuya daldığında."
"Gitme!"
Uzun bir süre sessizlik oldu ve bu süre boyunca hep birbirimize baktık. Bacaklarımın uyuştuğunu hissedince yanına oturdum ve bedenlerimizi birbirimize çevirdim.
"Gitme..." Kollarımı Taehyung'un beline sardım ve ağlamaya başladım. Yakın zamanda Jimin hyung ölmüştü, Yoongi hyung da gitmişti ve şimdi de Taehyung'un gitmesine nasıl göz yumacaktım?
Taehyung kulağıma özür dilediğini fısıldarken kulağımın arkasında bir ıslaklık hissettim. Sanırım bir buse kondurmuştu ama emin değildim.
"Jungkook, sevgili dostum, aramızdaki bu uyumu seviyorum. Sen de seviyor musun?"
Başımı onaylar anlamda salladım. "Seviyorum," diye söylendim göğsüne yaslanmayı devam ettirirken.
Saçlarımı karıştırdıktan sonra beni kendinden uzaklaştırdı. "Sen özel birisin Jungkook. Bunu sana hep söyledim. Ama biz birlikte olunca her şeyi daha da özel kılıyoruz, bunu unutma."
Göz yaşlarımı silerken, "Ne zaman geleceksin?" diye sordum.
"Sevgili dostum, bunu bende bilmiyorum. Umuyorum ki yeniden karşılaşabiliriz."
"Busan benimde memleketim. Oraya gelince görüşemez miyiz?" diye umutla sordum.
"Jungkook, benim memleketim Daegu. Busan olduğunu nereden çıkardın?"
"Okula geldiğinde öyle diyorlardı! Hatta sen Busanlısın diye sana kendimi yakın hissettiğim bile olmuştu!"
"Daegu'ya gelirsen bana söylemelisin, uzun bir süre Seul'a gelmeyeceğim."
Sormak istediğim çok şey vardı fakat o gece hiçbir şey soramamıştım. Sorduklarıma da cevap alamamıştım. Geceye kadar birlikte Yoongi hyung'un eski yatağında uzanmış sarılarak yatmıştık. Taehyung arada bana bakıyor, uyudum mu diye kontrol ediyordu ve her uyumadığımı görüşünde bana kızıyordu.
En sonunda uyursam kulağıma güzel bir şey fısıldayacağını söyledi ve bana güzel şarkılar söyledi. Ben de uyudum. Kulağıma fısıldadığı her neyse sabah, O'nun gittiğini bilmeme rağmen huzur doluydum.
ve taehyung gider ㅠㅠ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
friends ✺ v.kook ✅
FanficOkula yeni gelen Taehyung, Jungkook'un yaşamını yönlendiren başkişi olur. Demian adlı kitaptan esinlenmiştir.