"Nasıl başladın sigaraya?"
"Zevkle."
"Nasıl yani?"
"Arkadaş ortamı filan dememi mi bekliyordun?"
"Bilmem. Genelde öyle olur."
"Sen nasıl başladın?"
"Uzun zaman oldu. Hatırlamıyorum."
"Bir çeşit intihar benimkisi. Yavaş yavaş ölüyorum."
"Neden ölmek istiyorsun?"
"Neden yaşamak istiyorsun?"
Cevap veremedim. Aslında bir şeyler demek için çabaladım ama bir türlü doğru kelimeyi bulamadım. Belki de yoktu yaşama hevesimi, yaşama olan inancımı anlatacak kelimeler. Kendi kendimi kandırıyordum galiba. Neden yaşamak istediğimi ben de bilmiyordum. Kariyer planlarım, bembeyaz geleceğim filan yoktu ki hiç. Sustum. Konuşamadım. "Sigara içerek alın yazımdaki ölüm tarihimi biraz daha erkene indiriyorum. Bileklerimi kesemiyorum, klasik takılmayı sevmiyorum çünkü. Hem jiletin soğukluğu değince bileğime, irkiliyorum. Kendimi asamıyorum, kafamın kopma düşüncesi biraz korkutuyor beni. Boğulmak istedim bir keresinde, istem dışı çırpınınca suyun üzerinde buldum birden kendimi. Kendimi yüksek bir yerden aşağı atmakla sigara içmek arasında kaldım en son. Birkaç ay önce haberlerde gördüm. Adam atlamış ama ölmemiş. Her yeri kırılmış, benim her yerim zaten kırık dökük diye son çare sigara dedim."