Çocukçasına sevdiğin insan kemiklerini kırınca asıl o zaman büyümüş olursun. asıl o zaman anlarsın kaybetmenin ne demek olduğunu. sahi içindeki çocuğu öldüren birini hala sevebilmek de bir çeşit intihar mı acaba? bilmiyorum. bazen düşünüyorum, ulan bu sefer de o üzülsün, bu sefer de ben kötü olayım ne olacak diyorum. düşündüğümle kalıyorum öylece. ne kadar yıpranırsam yıpranayım yine de o üzülmesin diyorum kendi kendime. salaklık olarak biliniyor belki de bu. ama yok, kıyamıyorsun ki sevdiğine. o sana yazık ediyor, seni hiç ediyor, hatta piç ediyor ama sen sadece bakmakla yetiniyorsun sevgisizliğine. küfür de edemiyorsun ha. bi bok da gelmiyor elinden. oturduğunla kalıyorsun öylece. ben şimdi napıcam diye soruyorsun gece olunca kendine. cevap da bulamıyorsun ki. ölmek de istemiyorsun, tek mezarlığın sevdiğindi çünkü. o gidince nasıl öleceksin ki. sonra kırgınlık sarıyor her yanını. ailene, dostuna, en çokta kendine kırgın oluyorsun. bi türlü de geçmek bilmiyor bu kırgınlık. hüzünlerin sırdaşın olunca bir bir eksilirmişsin kendinden. bildiğin yok edermişsin yani kendini. daha ne diyim ki ben şimdi? dermanım da kalmadı zaten. haram zıkkım olsun verdiğimiz onca sevgi.