Eliza denizi seyrederken geçen hafta olanları düşünüyordu. Carl'dan uzak durması gerektiğini biliyordu ama fazla kırıcı olmuştu bir anda. Bu kadarını yapmaya hakkı yoktu. Hemde neredeyse ona sevgisini belli edecekti. Bir an kendini kaybetmiş ve ona dokunmuştu bile. Şimdi kendini berbat hissediyordu. Naptığının farkına vardığında onu o an kendinden nasıl uzak tutacağını bilememiş ve uzak tutmak için onu kırmaya yeltenmişti. Böylece bir daha kendisine yakınlaşmayacağını düşünüyordu. Oysa işler kötüye gitmişti. Carl günlerdir okula gelmiyordu. Oysa Eliza sadece onun için bu okuldaydı ve bu okulda okuyacak yeni bir öğrenciymiş gibi tanıtılması için Bay Spark'a yüklü bir ödeme yapmıştı. Bu Bay Spark'ın ömrü boyunca çalışsa bile kazanabileceği bir miktar değildi. Bu bağış Eliza'ya tüm kapıları açmıştı ve kimse ona soru bile sormuyordu. Eliza, Bay Spark'a çenesini sıkı tutarsa mezuniyet tarihinde bir bu kadar daha ödeme yapacağına söz vermişti. Böylece hiç bir sorun yaşamadan okula başlayabilmişti. Carl'ı düşünmeyi bir kenara bırakıp herşeyin başladığı zamanları hatırladı Eliza. Herşey küçük bir kız çocuğunu görmesiyle başlamıştı. Clara'yla.. Eliza Ormanda ki evinden uzaklaşmıştı bir kaç basit büyü için bazı bitkiler toplaması gerekiyordu. Clara'yı o Zaman farketmişti. Belli ki bu küçük kız çocuğu oynarken sahilden epey uzaklaşmıştı ve ağaçlıklara doğru girmişti. Sahile yakın bir kulübede yaşayan bir aile olduğunu biliyordu. Ama asla oraya yaklaşmazdı. Onların çocuğu olmalıydı bu kız. Eliza için bulunmaz bir fırsattı. Metrelerce uzaktan bile bu küçük kızın kanının tatlı kokusunu alabiliyordu. Clara'nın kalbi ve diğer taze gencecik organlarıyla yapabileceklerini düşünüyordu. Sonsuz bir güzelliğe sahip olabilirdi. Bu zor bir büyü değildi Eliza gibi tecrübeli bir cadı için. Gereken tek şey taze kan ve taze bir insan kalbiydi. Fakat onun ırkının insanları keyifleri için katletmesi yasaklanmıştı. Düşünüyordu Eliza. Kimsenin ruhu bile duymazdı. Şuan oldukça güzeldi ama sonsuza kadar bunu koruyabilmek istiyordu. Sonuçta cadılar da yaşlanırdı. Dahası da vardı. Clara'nın normal bir çocuk olmadığını hissedebiliyordu. O bir cadı ve bir insanın kızıydı. Melez. Bu daha iyiydi işte. Melez bir kan onu ölümsüzde yapabilirdi. Hangi cadı sonsuza kadar yaşamak istemezdi ki? Hemde hiç yaşlanmadan? Fakat aklı almıyordu. Bırakın çocuk yapmayı, bir insanla bir cadının birlikte olması bile o cadıyı ölüme götürürdü. Nasıl olmuştu da bundan kendi ırkının haberi yoktu? Sahilde ki kulübe de yaşayanlardan biri cadı olmalıydı. Peki insan olan nasıl bir cadının varlığını öğrenip onu kabullenebilmişti, onu sevebilmişti, ondan çocuk yapabilmişti? Kafası karışmıştı Eliza'nın. Ama bunları bir kenara bırakmalıydı şimdi. Hızlı düşünmesi gerekiyordu. Bu melez asla bir cadının ayağına gelmeyecek bir fırsattı çünkü böyle katı bir kuralı hiçbir cadı çiğnemeye cesaret edemezdi. Kendi ırkının milyon asırlık tarihinde bile sadece buna cesaret edebilen 2 cadı olmuştu. Fazla vakti yoktu. Kimseye görünmemesi gerekiyordu. Bir karar vermeliydi. Ölümsüz ve sonsuza dek genç olmak istiyor muydu istemiyor muydu ? Daha fazla düşünmesine gerek yoktu artık. Eliza o an ne istediğini biliyordu. Göz açıp kapayana kadar Clara'nın yanına varmıştı. Clara ne olduğunu bile anlayamadan Eliza onu kaldırıp yere vurmuştu. Clara yerde acı içinde kıvranırken artık herşey için çok geçti. Acımasız bir gülüşle kıza eğilmişti, belinden hançerini çıkarmıştı ve doğruca küçük kızın göğüs kafesini parçalamıştı. Clara'nın artık cansız olan bedeninden kalbini sökerken hiç olmadığı kadar haz ve heyecan duyuyordu. Yaprakları koymak için yanına aldığı küçük bir kavanozu Clara'nın kanıyla doldurmuştu. Bir diğer kavanoza da kalbini koyup doğrulmuştu. İstediğini almıştı. Clara'yı çabucak bir ağacın altına gömmüştü ve çabucak oradan uzaklaşmıştı. Eve döndüğünde yapacaklarının heyecanından kilometrelerce uzakta ki evine saniyeler içinde gelmişti. Saatler sonra herşey hazırdı. Artık geriye bir tek yaptığı karışımı içmek kalıyordu. Bu anın tadını çıkarmıştı ve sonunda mucize dudaklarıyla buluşmuştu. Bir kaç saniye sonra gözleri kararmıştı ve her yer bulanıklaşmıştı. Duvara tutunmuştu sonrada yere düşmüştü. Gözleri hiç olmadığı kadar ağırlaşmıştı ve kendini derin bir boşluğa teslim etmişti. Uyandığında bayılmış mıydı uyumuş muydu bilmiyordu. Ama kendisini artık yeni doğmuş gibi hissediyordu. Güçlü, hisli, mutlu, dinç ve ... Güzel.. Evet kendisini çok güzel hissediyordu. Bir çırpıda aynanın karşısına geçmişti ve gördükleri karşısında şaşkınlıkla karışık bir memnuniyet yaşamıştı. Adeta kendisinin eski haliyle küçük kızın güzelliği birleşmiş yeni bir insan oluşturmuştu. Artık küçük kızın büyük ela gözlerine ve pespembe yanaklarına sahip olmuştu. Oysa kendi gözleri göz bebekleri görünmeyecek kadar siyahtı. Tıpkı tüm diğer cadılar gibi. Uzun bir süre kendisini izlemişti. Anlaşılan bu yeni görüntüsüne alışması zaman alacaktı. Birden aklına sahil kenarında ki çift gelmişti. Yaptığı çok kötü birşeydi, bunu biliyordu. Onların ne halde olduğunu merak etmişti. Oraya gitmek ve onları uzaktan izlemek istiyordu. Evden çıkmıştı ve sahile kadar yürümüştü. Ama bu kez bir insan gibi yavaşça yürümüştü. Korkuyordu. İnsanlardan değil. Ama onları görüp yaptıklarından pişman olmaktan korkuyordu. Yine de oraya gitmek için müthiş bir çekim duymuştu. Git gide yaklaşmıştı, artık sadece bir kaç metre uzaklarındaydı ve bu uzaklıktan onları rahatça seçebilmişti. Arkası dönük bir adam ve güzel genç bir kadın. Adam kadın kadar genç görünmüyordu. Bu uzaklıktan bile kadının bir cadı olduğunu hissedebilmişti. Kadında kendi ırkından birinin varlığını hissetmiş olacak ki bir anda şiddetle Eliza'nın olduğu tarafa doğru dönmüştü ve öfkeyle bakmıştı. Eliza'nın heyecandan kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu. Adamda eşinin baktığı tarafa dönmüştğ. İşte o an Eliza ölmek istemişti. Dünya etrafında dönüyordu sanki. Midesi bulanıyordu. Bir anda dünya üzerinde ki herşey bulanıklaşmıştı ve tek görebildiği o adam olmuştu. Adamın bebekliğinden bu yaşına kadar tüm hayatı bir anda beynine işlenmişti. Onu binlerce kez rüyalarında görmüştü. Kendine gelemiyordu. Hiç olmaması gereken birşey olduğunun farkındaydı. Bayılacak gibi hissediyordu. Dizleri titriyordu. Nefesi boğazını yakıyordu. Göğüs kafesinin kalkıp indiğini onların oradan bile gördüğüne emindi. Yüzlerce yıldır yaşıyordu ama bu duyguyu hiç tecrübe etmemişti. Tecrübe eden ırkından binlerce kez dinlemişti ama başına geleceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Hemde böyle biriyle. Eliza ne olduğunu çok iyi biliyordu. Bu sıradan insana aşık olmuştu. Hemde ne aşk. Cadılar aşık olduklarında bu hayatlarının sonuna kadar devam ederdi ve Eliza artık ölümsüz olduğuna göre sonsuza kadar bu adama aşık olacaktı. O adam ölse bile sonsuza kadar başka birine dokunamazdı. O bir insandı. Bu olamazdı. Bunun yasak olduğunu biliyordu. Üstelik ona yaklaşmasının tehlikeli olduğunu da biliyordu. Hemde onun bir eşi vardı. Kendi ırkından bir eşi. .. ve hatırlamak bile istemiyordu ama onun kızını öldürmüştü. Dünyası başına yıkılmıştı. Dönüp ordan uzaklaşmak istemişti. Ciğerleri sökülene kadar koşup ağlamak istemişti. Ama yapamamıştı. Sanki dünya o adamın etrafında dönüyordu ve yer çekimi sadece o adama doğru çekiyordu dünya üzerinde ki herşeyi. Eliza o günü hayatı boyunca unutmamıştı. Sonsuza kadar da unutamayacaktı. Eliza'nın hikayesi işte o gün başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
" - Çok Doğdum Ama Hiç Ölmedim Carl. "
Misterio / SuspensoBir Cadıya Aşık Olmaktan Daha Kötü Birşey Varsa Oda Kesinlikle Bir Cadının Sıradan Bir İnsana Aşık Olmasıydı. Zehirli Bir Aşk Aynı Zamanda Kurtuluşu Olabilir miydi İnsanın? İmkansızlık Hiç Bu Kadar Tutkulu Olmamıştı..