Carl'ın artık okula gitmek için iyi bir sebebi vardı. Eliza'nın dikkatini çekebilmek için günlerdir çabalıyordu fakat elde edebildiği tek şey basit bir teşekkür olmuştu. Eliza'nın düşen hırkası tam ayaklarının dibindeydi şimdi. Kaldırdı, ona uzattığında Eliza gözlerini devirerek ona teşekkür etti ve hızla arkasını dönüp sırasına oturdu. Fakat Carl bu yeni kızın etkisinden çıkamıyordu. Hırkasını eğilip aldığı sırada kızın kokusunu hissetmişti. Muhteşemdi. Daha önce hissettiği hiçbir kokuya benzemiyordu. Kafası tamamen onunla ilgili düşüncelerle dolmuştu. Şimdi sırasına oturmuş Eliza'yı düşünüyordu. Nereden çıkmıştı aniden bu kız? Hemde dönem ortasında? Kimse onun hakkında pek birşey bilmiyordu. Bilinenlerse tahminden öteye geçememişti. Eliza'nın geldiği ilk günü hatırladı. Biyoloji dersinde aniden kapı açılmıştı ve okul müdürü Bay Spark, Eliza'ya sınıfına kadar eşlik etmişti. Bay Spark'ın bu hareketi epey konuşulmuş fakat zamanla unutulmuştu. Çünkü Bay Spark kimseyi umursamayan, fazlasıyla resmi ve mesafeli bir adamdı. Öğrencileriyle mümkün olduğunca az konuşurdu. Böyle bir davranış asla onun yapacağı birşey değildi ve herkesi şaşkına çevirmişti. Carl o günü ayrıntılarıyla hatırlamaya zorladı kendini. Eliza'yı sınıfa bıraktıktan sonra Bay Spark çıkmıştı. Biyoloji öğretmenleri Sasha onu tanıtıyordu. Onunla ilgili hangi cümleleri kullanmıştı? Evet, onun Floransa'dan geldiğini, buraya taşındığı ve son sınıfı onlarla okuyacağını söylemişti. Şimdi farketmişti Eliza'nın bu okula gelme sebebini bile bilmiyordu. Ona sormalı mıydı? Kendisini aptal gibi hissediyordu. Herkes onun etrafında dönüyorken Eliza'nın onunla ilgilenmemesi yeterince gurur kırıcıydı. Şimdiyse onunla nasıl konuşabileceğini düşünüyordu ve kendini işe yaramaz hissediyordu. Çocuk değildi ve çocuk gibi davranmasına gerek yoktu birden cesaretlendi ve onunla konuşmaya karar verdi. Zilin çalmasını bekliyordu. Artık emindi Eliza onun olacaktı. Kimse ona hayır diyemezdi. Zaman hiç geçmeyecekmiş gibi hissediyordu ki nihayet zil çaldı. Şimdi onunla konuşmak için uygun zamanı kolluyordu. Eliza toparlandı ve sınıftan çıktı. Okul dağılmıştı ve onunla konuşmak için en uygun zaman gibi görünüyordu. Elizanın hızlı adımlarına yetişmeye çalışırken çoktan okuldan uzaklaşmışlardı. Eliza sandığındanda hızlı yürüyordu, çok spor yapıyor olmalıydı. Ama kendiside çok atletikti fakat onu yakalayamıyordu. Carl koştuğunu o an farketti. Oysa Eliza gayet rahat yürüyor gibi görünüyordu. Şaşkınlıkla arkasından bağırdı.
- Elizaaa ?
Eliza arkasına bile bakmadı. Carl tekrarladı.
- Eliza bekle bende sana ait birşey var.
Sonunda Eliza'nın dikkatini çekebilmişti. Eliza büyüleyici bakışlarıyla ona bakarken Carl soluk soluğa ona yetişebilmişti.
- Bana ait birşeyse bana iade etmen gerekiyor sanırım.
Elini Carl'a uzattı. Carl bir kaç saniyeliğine donmuştu. Yüzünün güzelliğini inceliyordu. Sonra aklına geldi ve cebinden Eliza'nın rozetini çıkardı. Ceketini kaldırırken farketmişti. Ama Eliza hızla uzaklaşırken rozetininde yere düştüğünü söyleme fırsatı bile bulamamıştı. Carl'da bunu ikinci konuşma fırsatı olabileceğini düşünerek cebine koymuştu. İşte şimdi Eliza'ya uzatıyordu.
- Teşekkür ederim.
- Ö-ö-önemli değil.
Sonunda konuşabilmişti. Kahretsin, naptığını zannediyordu? Bir kızın karşısında kekelemiş miydi? Kendinden nefret ediyordu. Kızardığını hissetti.
Bu durum ise Eliza'nın hoşuna gitmiş görünüyordu. Gülümseyerek Carl'a baktı ve parmaklarını Carl'ın yanağında gezdirirken gözlerinde hayranlık ve merhamet vardı. Carl Eliza'yı ilk kez böyle görüyordu. Kalbi yerinden çıkacaktı. Yalnız bu hisleri yalnız bir kaç saniye sürdü. Eliza bir anda sanki bunu yapmaması gerekiyormuş gibi elini hızla çekti ve şaşırtıcı bir öfkeyle Carl'a baktı.
- Bana bir iyilik yap olur mu?
- Tabi Eliza, nedir o?
- Bir daha ki sefere bana ait birşey bulursan onu çöpe at.
Küçük düşürücü gülüşünü yüzüne takınıp arkasını döndüğünde Carl yerin dibine girmiş hissediyordu, kıpkırmızı olmuştu ve hayatında bu kadar utandığı başka bir an olduğunu hatırlamıyordu. Aşağılanmıştı, rezil olmuştu. Kendinden nefret ediyordu. Artık çileden çıkmıştı ve Eliza'nın arkasından bağırdı.
- Çöpe atacağımdan emin olabilirsin çünkü artık sana ait hiçbir şeyin bir değeri yok !
Şimdi ikisi tam tersi yönlere yürürken Carl birdaha asla onunla konuşmayacağına dair kendine yeminler verirken Eliza ağlayarak evine dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
" - Çok Doğdum Ama Hiç Ölmedim Carl. "
Misteri / ThrillerBir Cadıya Aşık Olmaktan Daha Kötü Birşey Varsa Oda Kesinlikle Bir Cadının Sıradan Bir İnsana Aşık Olmasıydı. Zehirli Bir Aşk Aynı Zamanda Kurtuluşu Olabilir miydi İnsanın? İmkansızlık Hiç Bu Kadar Tutkulu Olmamıştı..